“MAĞDURİYETLER BÜYÜYOR”
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından yapılan açıklamada ise şu ifadelere verildi: “Zorunlu trafik sigortasında bedeni tazminatlar, zarar verilen kişinin vefatı halinde geride kalanlara; tamamen veya belirli bir oranda çalışamaz duruma gelmesi halinde ise kendisine yapılacak tazminat ödemelerini kapsyor. Tazminat hesaplamalarının aktüeryal tekniklere uygun olarak yapılması esastır. Geride kalanlar için ‘destekten yoksun kalma tazminatı’ hesaplaması; vefat eden ve destekten yoksun kalan kişilerin yaşları, beklenen ömrü, gelir seviyesi ve enflasyon gibi birçok kriter dikkate alınarak gerçekleştirilmektedir. Daimî maluliyet durumunda da yine aynı kriterler, maluliyet oranı ile birlikte değerlendirilmektedir.
Ancak, 2015 yılında yapılan ‘genel şart’ ve 2016 yılında yapılan kanun değişikliği öncesinde yargıya taşınan vakalarda bilirkişi hesaplamalarında farklı metotlar kullanılması ve bu nedenle aynı mağduriyete uğrayanlara farklı tazminatlar ödenmesi, sigorta sektörünün güvenilirliğini zedelenmiştir.
Farklı tazminat tutarlarının ortaya çıkması, mağdur vatandaşları sistemi dejenere eden gruplara itmektedir. Daha fazla tazminat tutarı alma vaadi ile bu gruplar tarafından ikna edilen vatandaşların yüzde 30’lara varan vekalet ücreti yanı sıra hak ettiği tazminatların önemli bir kısmına bu gruplarca el konulmakta, mağdur olan vatandaş bir kez daha mağdur edilmektedir. Bu dönemde toplam bedeni tazminat dosyalarının yüzde 70’i yargı vasıtasıyla çözülmektedir. Ayrıca, her bir vakanın yargıya taşınması yargı üzerinde yük oluştururken, mağdur vatandaşlar tazminatlarını, ortalama üç yıl süren yargı süreçleri sonunda alabilmektedir. Sonuç itibariyle, 2011-2020 döneminde zorunlu trafik sigortasında toplamda 7 milyar TL zarar açıklayan sigorta sektörü açısından yıllardır süregelen belirsizlik ortamına tekrar geri dönülmesi söz konusu ürünün sürdürülebilirliği açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır.”