Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Ekolojik toplum

- ÖMER FARUK ÇOLAK

Dünya mali krizi atlattı gibi. Ancak kapıda daha büyük bir kriz var: İklim değişimini­n neden olduğu ekolojik kriz. Üstelik bu kriz sadece ekonomiyi değil, yaşamımızı da tehdit ediyor. Tüm krizlerde olduğu gibi bu kriz kaynağı da İnsan’ın kendisi, ürettiği iktisadi sistem, üretim ilişkileri. Aslında iklim değişikliğ­inin kaynağı büyük ölçüde sermaye biriktirme hırsı, yani kapitalizm.

Kapitalizm­in sermaye birikimine sürekli ihtiyaç duyması, bunun da kaynağını kâr olarak görmesi, kapitalist­i, kısa/uzun dönemde sadece “ne kadar fazla kâr edebilirim, bunu nasıl sağlarım” sorusuna kitlemekte. Üniversite­lerin iktisat/ iktisada yakın bölümlerin­e giren öğrenciler­e iktisada giriş dersini almaya başladıkla­rının beşinci/ altıncı haftasında, hoca piyasaları anlatmaya başlar; hedef açıklanır, maliyet minimizasy­onu, kâr maksimizas­yonu. Bunu yaparken doğa kirlenmiş, sosyal değerler aşınmış gibi konular anlatılmaz, anlatılsa da veri olarak alınır.

Bugünlerde şikâyet ettiğimiz Marmara Denizi’ndeki deniz salyası sorunun kaynağı da daha çok kâr etme isteğidir. Hükümetler de kapitalist­in bu talebine çoğu zaman olumlu yanıt verdi. Çünkü kâr; sermaye birikimi, ardından biraz yatırım, yeni istihdam ve de bir sonraki seçimlerde daha çok oy alma şansı olarak algılanmak­ta. Üstelik geçmişte de olan, şimdilerde sistemik hale gelmiş olan yandaş mekanizmas­ı da devreye girince “kim takar çevreyi” denmekte. Bu anlayışın sonucu olarak fabrikalar­ın atıkları özgürce denize verildi. Deniz salyasında­n şikayet eden balıkçılar yıllarca denizin canına okudular; yavru balıkları avladılar; yumurta yuvalarını dağıttılar ve kirlettile­r; şimdiyse ağlıyorlar.

Sıradan yurttaş da doğayı sömürenler­e karşı çıkmak yerine, elinden geldiği kadar katkı verdi. Kirletti, doğaya acımadı. Özetle devlet, özel sektör, bireyler hep birlikte doğayı tüm dünyada katlettik.

İklim değişimine önlem yoksa ticarette yok

Yaklaşık son 30 yıldır iklim değişimi ve çevre kirliliği üzerine eğilenleri­n sayısı da, ağırlığı da arttı. Uzun ve yorucu birçok girişimin ardından 2015 yılında Paris İklim Anlaşması imzalandı (Türkiye, anlaşmayı onaylamaya­n 6 ülkeden birisi). Paris İklim Anlaşması tüm ülkelere karbon salınımını azaltma yükümlülüğ­üyle fosil yakıt tüketimi ve doğayı kirleten birçok alanda kısıtlama getiriyor. Anlaşma somut bir hedef de koydu: Taraf ülkeler, 21. yüzyıl boyunca küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutabilmek için karbondiok­sit (CO2) salınımını azaltacak.

Bu anlaşma kapsamında, AB de 2019 yılında kabul ettiği mutabakatl­a daha ileri bir adım attı. AB, temiz ve döngüsel bir ekonomi için endüstriyi harekete geçirmeyi, “Tarladan sofraya: adil, sağlıklı ve çevre dostu bir gıda sistemi” tasarlamay­ı, toksik içermeyen bir çevre için sıfır kirliliği hedef olarak koydu. AB bunu sadece üye ülkelerind­en değil, ticaret yaptığı ülkelerden de isteyecek. Eğer bu ülkeler bu hedeflere uyum göstermez ise, ticarette karbon vergisiyle karşı karşıya kalacak (şu anda konuşulan vergi ton başına 30-50 Euro).

Türkiye hızla ekolojik topluma geçiş hedefleri koymalı

Bu gelişmeler­e göre Türkiye hızla ekolojik topluma geçmek için hedefler koymalı, sanayiden bankacılık sektörüne, eğitime kadar tüm kurumlar buna göre dönüşüme tabi tutulmalı, çalışma ilkeleri değiştirme­li. Yani dindar ve kindar toplum değil, ekolojik toplum yaratmaya odaklanmal­ı. Hükümet gereksiz kurumlara (Diyanet gibi) kaynak aktarmak yerine iklim değişimini önlemeye kaynak aktarmalı. Aksi takdirde iklim değişimi hem ekonomiyi hem de yaşamımızı daha fazla vurmaya başlayacak. Kapitalist sınıf da bundan payını alacak. Unutulması­n, Türkiye ihracatını­n %40-50’sini AB’ye yapıyor. Okuma Önerisi: Ekolojik Bir Toplum Yaratmak, Fred Magdoff, Chris Williams İktisat ve Toplum Dergisi, İklim Değişimi Özel Sayısı, Temmuz 2021

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye