Kazakistan’a ‘nazar mı’ değdi?
Türkiye hariç, Türk cumhuriyetleri içinde siyasi istikrarı en sağlam, ekonomisi en güçlüleri hangileridir diye sorsak cevap ‘Kazakistan, Azerbaycan’
diye başlardı. Geçen hafta Kazakistan’da başlayan sokak eylemlerinin kısa sürede ‘kalkışmaya’
dönüşmesi, satın alma paritesine göre 3,6 trilyon dolarlık toplam milli gelire sahip Türk dünyasının ‘dilde, fikirde ve işte birlik’ düsturu ile barış ve refah coğrafyası olma çabasını sarstı. Yaklaşık 200 milyar dolar yıllık toplam milli geliriyle, 19 milyon nüfusuyla, bağımsızlığını kazandığı 16 Aralık 1991’den beri sahip olduğu siyasi istikrarı ile Orta Asya’nın parlayan yıldızı Kazakistan’da (komplo teorileri bir kenara) neler olduğunu tam anlamak için biraz daha zamana ihtiyaç var. Güvenilir kurumların verilerine göre Kazakistan’ın, toplam petrol rezervi 39,8 milyar varil civarında. Hazar Denizi’ndeki yeni rezervlerle rakamlar sürekli güncelleniyor. Doğal gaz rezervi ise 1,8 trilyon metreküp tahmin ediliyor. Ayrıca, ülke dünya kömür rezervinin yüzde 3,9’una (33,6 milyar ton) sahip. Zengin altın, demir, bakır, krom, kurşun, wolfram, tungsten ve çinko yatakları da dikkati çekiyor. Ülkedeki sokak hareketleri, akaryakıt zammından sonra başladı ve ‘Nazarbayev hâlâ ülkeyi yönetiyor’ mealinde sloganlar atıldı. Meseleye yine özgürlük ve demokrasi cümleleriyle girizgâh yaptılar. Ancak hepimiz son 10 yılda çok sayıda ülkeye demokrasi götürmeye çalışanların ve Arap Baharı safsatasını körükleyenlerin kaç ülkeyi yerle bir edip darbelerle iç savaşlarla böldüğünü, kaç milyon insanı ölüme ve göçe sürüklediğini unutmamalıyız. O yüzden bana göre Kazakistan’da da asıl mesele akaryakıta zam ya da Nazarbayev’in hâlâ ülkeyi yönetmesi değil. Şimdilik en iyi ihtimalle bu güzel ‘Türk ülkesine nazar değmiş’ olsun ve en kısa sürede Kazakistan istikrarlı günlerine dönsün.