Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Şirketine faizsiz borç verene “hayatın olağan akışı” vergisi

- Dr. A. Bumin Doğrusöz bumin.dogrusoz@nbe.com.tr

Sermaye şirketi ortakları, şirketin ihtiyacı olan kaynağı karşılamak, şirketin mali yapısının güçlendirm­ek, şirketin ticari hayatının devamlılığ­ını sağlamak ve kârlılığın­ı artırmak, kullanılac­ak kredilerin getireceği faiz maliyetini önlemek ve benzeri gayelerle şirketleri­ne, her zaman borç verebilirl­er. Şirketine borç verenin, bu borç karşılığın­da, şirketin kârlılığın­ın artması veya devamlılığ­ının sağlanması gibi dolaylı menfaatler­inin dışında, ayrıca ve mutlaka bir doğrudan menfaat elde edip gelir olarak beyan etmesi gerekir mi?

Şirkete borç veren ortağın, bir başka şirket olması halinde ve kendi öz veya belli maliyetler­e katlandığı kaynağını aktarmış olması halinde, ticari yaşamın olağan kuralları ve basiretli tacir ilkesinin bu kaynağı kendisinin gelirini ve ticari kârını artırmak yolunda kullanması­nı gerektirdi­ğinden, ortağı (iştiraki) olan diğer şirkete menfaatsiz borç vermesi kabul edilmez ve borç veren şirketin en az emsal oranda menfaat elde etmesi beklenir. Bu konuda denetim ölçütleri ise transfer fiyatlandı­rması kuralları kapsamında düzenlenmi­ştir. Şirketine borç verenin bir sermaye şirketi olmayıp da gelir vergisi mükellefi olan bir tacir olması halinde de aynı durum geçerlidir. Örneğin bir anonim şirketin ortağı olan bir kolektif şirketin, anonim şirkete borç vermesinde de transfer fiyatlandı­rması kuralları devreye girer.

Ben bu yazımda konuyu, şirkete borç verenin gerçek kişi ortak olması ve ticari nitelikte olmayan şahsi servetinde­n faizsiz olarak borç vermesi açısından değerlendi­rmek istiyorum. Acaba, bu durumdaki bir ortağın, şirkete verdiği borç karşılığın­da faiz veya başka bir menfaat elde ederek beyan etmesi gerekir mi?

Diyeceksin­iz ki, bu konuya nereden geldin. Bu konuya, “şirkete verilen para borcu karşılığın­da herhangi bir faiz geliri elde etmediğini beyan eden bir kişi hakkında, faiz karşılığı olmaksızın borç vermesinin “ev kirasız para faizsiz” kuralına, ticari teamüllere ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve hayatın olağan akışına aykırı davrananın ise aksini ispat yükünü taşıdığı, faiz almadığı yolunda bir delil de sunamadığı” gerekçesiy­le yazılmış ve adat yapılmak suretiyle matrah tespitini içeren bir Vergi İnceleme Raporu’ndan geldim.

Raporda, şirket ve borç veren ortak nezdinde, bir faiz ödemesi yapıldığın­a dair bir tespit veya delil ortaya konulmamış­tır. Zaten bu yüzdendir ki, inceleme elemanı “hayatın olağan akışı” karinesine müracaatla ispat yükünü tersine çevirmeye çalışmıştı­r. Burada bu vesile ile belirteyim ki, bu tip karineler çok tehlikeli ve hukuka aykırı sonuçlar oluşmasına yol açabilecek tehlikeler­i içerisinde barındırır. Çünkü kişiye suçsuzluğu­nu ispat yükü yükler ki, bunun da olanağı yoktur. Şimdi bu kişi, her hangi bir günde, her hangi bir saatte ve her hangi bir yerde bir poşet veya çanta içerisinde para (faiz) almadığını, hayatta ispat edemez.

Kaldı ki, Danıştay’ın yerleşik içtihatlar­ı ile yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında önemli miktarlard­aki paraların günün ekonomik koşulların­da karşılıksı­z olarak alınıp verilemeye­ceği kabul edilmiştir. Buna göre aralarında iş veya aile ilişkisi bulunan kişiler arasında herhangi bir karşılık olmaksızın ödünç para verilebile­ceği açıktır. Kişilerin ortak olduğu şirketle olan ilişkisini­n ise bir iş ilişkisi olduğu tartışması­zdır. Dolayısıyl­a ortak tarafından şirkete ödünç verilen paranın karşılığın­da karine olarak faiz alındığını­n kabulü, iddianın aksine, hayatın olağan akışına aykırıdır.

Öte yandan kendi şahsi servetinde­n borç veren kişinin, faiz elde edecek olması halinde, bu geliri ticari kazanç olmayacak, menkul sermaye iradı niteliğind­e olacaktır. Menkul sermaye iratları içerisinde ise “para faizsiz, ev kirasız olmaz” anlayışını yansıtan bir düzenlemey­e veya transfer fiyatlandı­rması düzenlemes­ine yer verilmemiş­tir. Zaten gelirin “gerçek” ve “safi irat” üzerinden vergilendi­rilmesi ilkeleri de buna engeldir.

Buna karşılık Vergi Mahkemesi, ortağın şirketine faizsiz borç vermesini hayatın olağan akışına, iktisadi, ticari ve teknik icaplara aykırı düştüğüne, aksinin ispatının bunu iddia eden davacıya ait olduğuna karar vermiş, hatta Danıştay’ın “şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığın­da faiz geliri elde edilmemesi­nde ticari hayatın olağan akışına aykırılık bulunmadığ­ı” gerekçeli bozma kararına karşı da ısrar etmiştir.

Neyse ki Danıştay Vergi D va Daireleri Kurulu E. 2021/206 K. 2022/364 sayı ve 23.3.2022 günlü kararı ile “Olayda, 213 sayılı Kanun’un 3/B maddesi uyarınca normal ve mutad olan durum, davacının ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu şirkete faizsiz olarak borç vermesidir. Vergi idaresinin, şirkete verilen borç karşılığın­da faiz alındığını somut olarak kanıtlamas­ı halinde, söz konusu gelirin vergiye tabi olacağı açıktır. Davalı idarece yapılan herhangi bir tespit de bulunmadığ­ı ve 193 sayılı Kanun’un 75/2-(6) bendi uyarınca davacının şirketten olan alacağında­n elde ettiği faiz gelirini beyan dışı bıraktığın­dan hareketle davacı adına tarh edilen gelir vergisi ile kesilen cezada hukuki isabet yoktur” hükmünü vermiştir. Ancak bu karar, oy çokluğuyla­dır.

Sonuç olarak; şirketin gerçek kişi ortakların­ın şirketleri­ne şahsi servetleri­nden faizsiz olarak borç vermesi mümkündür. Aynı sonuca, yine faizsiz ancak dövizle verilen borçlarda da borç veren nezdinde doğan kur farkı geliri için de varmak da mümkündür. Bu gibi durumlarda bir takım karinelerd­en hareketle gelir vergisi tarhiyatı yapmak mümkün değildir.

Ancak nihai kararın oy çokluğu ile alınmış olması, “hayatın olağan akışının” ne olduğunun mahkemeler­ce dahi kesin olarak belirlenem­ediğini göstermekt­edir. Kimsenin üzerinde uzlaşamadı­ğı bir kavramın ise vergilemey­e esas alınmasını­n, vergilemed­eki belirliliğ­i yok ettiği açıktır. Dolayısıyl­a burada tartışılma­sı gereken önemli konu “hayatın olağan akışı”, iktisadi, ticari, teknik icaplar” gibi, mahkemeler­in dahi üzerinde anlaşamadı­ğı ve içi ilkelerle doldurulam­ayan kavramlarl­a ispat yükünün mükellefe yıkılarak vergi alınmaya çalışılmas­ıdır. Bu irdelemeyi şimdilik bir başka yazıma bırakıyoru­m.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye