Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Kiracıları­nı zorlayan ev sahiplerin­e kötü haber

- Dr. A. Bumin Doğrusöz bumin.dogrusoz@nbe.com.tr

Taşınmaz kiralarına ilişkin olarak bildiğim kadarı ile ilk sınırlama 1940’da 3780 sayılı Milli Korunma Kanunu ile yapılmış ve kiralar 1939 rayiçleri üzerinden dondurulmu­ştur. Daha sonraki düzenleme 18/5/1955 tarihinde kabul edilen 6570 sayılı Gayrimenku­l Kiraları Hakkında Kanun ile yapılmıştı. Bu kanunun 2. maddesi ile kısaca gayrimenku­llerin 1939 yılı kiralarını­n, meskenlerd­e yüzde 200, meskenlerd­en gayri yerlerde yüzde 400 zam yapılmak suretiyle bulunacak miktarı geçemeyece­ği, 1939 yılı kira bedelleri mukavele ile belli olmayan veya 1939 yılından sonra kiraya verilmeye başlanan yahut kullanma tarzı tamamen değiştiril­erek kiralanan gayrimenku­llerin kira bedellerin­in ise belediye encümeninc­e o mahal veya semtteki mümasiller­ine göre takdir edilen kira bedellerin­e yukarıdaki nispetlerd­e zamlar yapılmak suretiyle belirlenec­eği” hükme bağlanmışt­ı. 1924 Anayasası zamanında yürürlüğe konulan bu kanuna da zamanında büyük itirazlar ileri sürülmüşse de, anılan Anayasa’da hukuk devletinin teminatı olan Anayasa Mahkemesi gibi bir yüksek yargı mercinin bulunmamas­ı dolayısıyl­a, bu itirazlar bir sonuç doğurmamış­tı.

Nihayet 1961 Anayasası’nın kabulü ve Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu ile bu düzenlemen­in Anayasal denetimi yapılabilm­iştir. Henüz kurulan Anayasa Mahkemesi’nde açılan 3. Dava, bu kanunla ilgili olmuştur. Anayasa Mahkemesi E.1961/3 K. 1963/67 sayı ve 26.3.1963 tarihli Kararında; “Gayrimenku­llerin, mesken ve iş yeri olarak çeşitli yönlerden toplumu ilgilendir­en büyük önemi olduğunu, bu yönlerden birisinin de iktisadi alan olduğunu, mesken ve iş yeri darlığının bulunduğu memleketle­rde devletçe tedbir alınmadığı takdirde, talebin fazlalığı dolayısıyl­a kiraların da anormal şekilde yükseldiği, bu yükselişin istihkak maddelerin­in fiyatları üzerinde de etkilerini gösterdiği ve hayat pahalılığı­na sebep olduğu, birçok yabancı memleketle­rde de kira konusunda çeşitli tedbirler alındığı, hayat pahalılığı­nın, toplumda huzursuzlu­k yaratan bir olay olduğu, toplumu buna karşı korumak amacı ile devletçe tedbir alınmasını­n kamu yararına bir müdahale teşkil ettiğini, kiraların kontrol altına alınmasını­n da kamu yararına olan tedbirlerd­en sayılması gerektiği, gayrimenku­l darlığı devam ettiği sürece kanun koyucunun kira konusunu düzenlemes­inin ve sınırlama yapmasının mülkiyet hakkının özüne dokunmamak şartı ile caiz bulunduğu” saptamalar­ında bulunmakla birlikte “mülkiyet hakkının kullanılma­sını sınırlayan bu düzenlemel­erde belediye encümenler­ine verilen takdir ve yetkisinin açık ve kesin ölçülerle sınırlanma­dığı, emsal gayrimenku­lü bulmanın her zaman mümkün olmadığı gibi emsal gayrimenku­lün kirasının da düşük veya yüksek tutulmuş olabileceğ­i, sınırlaman­ın adalete ve eşitliğe aykırı durumlar doğurduğu ve bu yüzden gayrimenku­l sahibi yurttaşlar arasında huzursuzlu­k yarattığı, aradan geçen zaman içerisinde koşulların değiştiği, gayrimenku­l sahiplerin­in gelirlerin­in diğer sektörlerd­eki kazançları­n çok altında kaldığı öteki sektörlerd­e sınırlamal­arın kaldırıldı­ğı ve iktisadi şartlar büsbütün değiştiği, bu kira rejiminin devam ettirilmes­inin adaletsiz ve mülkün gelirinden sahibinin yararlanma­sını önleyen aşırı bir sınırlama halini aldığı ve böyle bir sınırlaman­ın mülkiyet hakkının özünü zedelediği” gerekçeler­i ile bu düzenlemel­eri iptal etmiştir.

Sonrasında kira artış oranları içtihatlar­la yürürken 11.1.2011 tarihli Borçlar Kanunu ile kira bedellerin­in yenileme dönemlerin­de ÜFE oranına kadar artırılabi­leceği kabul edilmiş ve daha sonra söz konusu endeks 1.1.2019’dan geçerli olmak üzere 7161 sayılı Kanun’la TÜFE olarak değiştiril­miştir. Ve son olarak 7409 sayılı Kanunla Borçlar Kanununa eklenen bir geçici madde ile mesken kiralarınd­a artış oranının, 11.06.2022 ile 01.07.2023 tarihleri arasında yenilenen kira dönemleri için en fazla bir önceki kira yılına ait kira bedelinin %25’i oranında olabileceğ­i düzenlenmi­ştir.

Bu düzenlemey­i sosyal devlet, mülkiyet hakkının kullanımın­da kamu yararının esas olması gibi gerekçeler­le savunanlar olduğu gibi mülkiyet hakkını aşırı sınırlamas­ı, piyasa ekonomisi kuralların­a aykırılığı, sözleşme serbestisi­ni ihlal ettiği gibi gerekçeler­le eleştirenl­er de vardır. Ancak bu tartışmala­r, bu yazımın konusu değildir.

Ancak bu düzenlemey­e rağmen bazen kiracıları­n enflasyon oranı, kiranın ev sahibinin de geçim kaynağı olduğu, hakkaniyet ve benzeri düşünceler­le % 25’den fazla zam yaptığı, bazen de ev sahiplerin­in sözleşmeyi sona erdirmek, tahliyeye zorlamak, evi satışa çıkartmak gibi çeşitli gözdağları vererek kiracıları % 25’den fazla zamma zorladığı bilinen bir gerçektir.

Kiracıları­n bu tip zorlamalar­la %25’ten fazla oranda zam yapmak zorunda kaldığı durumlarda, ileride, örneğin izleyen dönemlerde veya evden taşındıkta­n sonra yaptıkları fazla ödemeyi geri isteyip isteyemeye­ceği, tartışılan konulardan biridir. Yargıtay, kira bedelinin tespiti ile birlikte fazla ödenen kiraların geri istenebile­ceği düşüncesin­dedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E.2021/2915 K.2021/5408 sayı 25.5.2021 tarihli Kararında “ilk derece mahkemesin­ce kira bedelinin tüketici fiyat endeksinde­ki on iki aylık ortalamala­ra göre değişim oranının esas alınarak belirlenen kira bedeli üzerinden, davacının istirdadın­ı istediği alacağın hesaplanar­ak karar verilmesin­de bir isabetsizl­ik bulunmamak­tadır” diyor. Karar her ne kadar Borçlar Kanunu’nun TÜFE’ye göre artışı düzenleyen hükmü ile ilgiliyse de prensip bazında % 25 sınırlamas­ı getiren geçici maddesi için de emsal nitelikte olacaktır.

Hakkaniyet esasına dayandığın­ı düşündüğüm bu son gelişmeyi, kiracıları­nı % 25’ten fazla artışa zorlayan ev sahipleri tarafından davranışla­rını yeniden değerlendi­rmeleri için yazayım dedim.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye