Kamu finansmanında vergilendirmenin ve borçlanmanın sınırı
Kamu giderlerini finanse etmede temel dayanağı vergiler oluşturmaktadır. Kamu giderlerini karşılamada vergi gelirlerinin yetersiz kalması, kamu finansman ve yatırım ihtiyacının borçlanma ile karşılanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Vergilendirme yetkisinden farklı olarak borçlanma yetkisinin kullanımında yürütme organı yani hükümet daha etkindir. İşte bu farklılık, zaman zaman borçlanmanın vergilendirmeye tercih edilmesine yol açar. Çünkü vergilendirme halkı doğrudan etkilemekte ve mülkiyetlerine dokunmaktayken, borçlanma orta ve uzun vadeli bir etki yaratır. Dolayısıyla örneğin seçim dönemlerinde vatandaşların vergilendirmeyi hissetmesi istenmezse borçlanma tercihi kamu harcamalarının temel finansmanına dönüşebilir. İşte bu durumun yaratacağı sorunları ve iktidarların sınırsız borçlanma yetkileri olmaması için çeşitli yollar düşünülmektedir. Bunlar içinde anayasal iktisatçıların önerdiği şekilde anayasaya belirli bir oranın üzerinde borçlanma yasağı getirilmesinden, borçlanmanın ancak meclislerden geçecek kararlarla yapılabilmesine kadar farklı öneriler getirilmiş ve hatta bazıları uygulanmıştır. Bu noktada hükümetlerin kullanabileceği borçlanma miktarının ülkenin milli gelirinin belirli bir miktarını aşamamasına yönelik kurallar da gündemdedir.
Ülkemiz bakımından vergilendirme yetkisi anayasa gereği ancak kanunla kullanılabileceği belirtilmiş fakat borçlanma bakımından bir düzenleme getirilmemiştir. Her iki konu irdelendiğinde, meclis çoğunluğuna sahip olmanın ülkenin tamamını etkileyen vergi kanunlarını yapabilmek için yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum çağdaş batı ülkelerindeki çekincelerin ülkemiz bakımından da geçerli olmasını sağlamaktadır. Şu sorunun cevabı mutlaka aranmalıdır.
Vergilendirmenin sınırı nedir? Borçlanmanın sınırı nedir?
Vergilerin kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesi gereği kamu hizmetlerinin esas olarak vergi gelirleriyle finanse edilmesi gerekmektedir. Borçlanma vergi gelirlerinden sonra en sık başvurulan finansman kaynağı olarak yerini almaktadır. Ancak kimi zaman vergi gelirlerinin önüne geçtiği görülmektedir.
Vergilendirmenin hukuki, ekonomik ve siyasi sınırları olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda vergilerin topluma doğrudan bir yansıması olduğundan daha çok tercih edilen borçlanmanın sınırının da vergilendirme ile ilgili olması beklenmelidir.
Bu nedenle kamu harcamalarının finanse etmek için toplanan vergilerin, bu harcamalara yetmediği noktada destek olması veya büyük yatırım projelerini gerçekleştirmek için alınması beklenen borçlanmanın bir sınırı olmalı mıdır? Borçlanmanın sınırını belirleyen en önemli unsurlar, milli gelir düzeyi, vergilendirilebilir kaynaklar, borç sürdürülebilirliği olarak karşımıza çıkıyor. Borçların sürdürülemeyeceğini gösteren temel nokta aynı zamanda borç sınırını göstermektedir.
Günümüzde gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkelerde de borç yükü önemli sorun haline gelmeye başlamıştır. Borçlanma, gelecek dönemlerin iç tasarruflarının bugün kullanımı olarak düşünüldüğünde, gelecek nesillerin vergi ve borç yükünü arttırmaktadır. Borç, faiz ödemesi, finansmanı için tekrar borçlanma kısır döngüsünün devam etmesi sürdürülemez borçlar, mali sistemdeki bozulma ve diğer yapısal sorunlar, krizlerin meydana gelmesine neden olmaktadır.
Örneğin 2023 yılında gerçekleşecek borçlanmanın sınırı, elde edilmesi beklenen vergi gelirlerinin belli bir oranını aşamaz şeklinde sınırlandıran bir kurala ülkemizin ihtiyacı var mıdır? Bu sorulara verilecek cevaplar, borçlanma ile gelecek kuşaklara aktarılan finansman yükünün ağırlığını da tartışmamızı sağlaması bakımından önemlidir. Bu nedenle tekrar şu soruyu sormalıyız? Seçimle işbaşına gelen iktidarların kullandığı vergilendirme ve borçlanma yetkisinin bir sınırı olmalı mıdır?
Vergi gelirleri devletin temel finansman kaynağı olarak kabul edilir ancak günümüzde borçlanma kamu finansmanının önemli araçlarından biri haline gelmiştir. Sürdürülemez borçlar, mali sistemdeki bozulma ve diğer yapısal sorunlar, krizlerin meydana gelmesine neden olmaktadır.