Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Servet Yıldırım Seçim bitti, yabancılar gelir mi?

- EKONOMİNİN HALLERİ servet.yildirim@nbe.com.tr

Geçen hafta “Yabancılar neyi bekliyor?” diye sormuştum. Sonra da mevcut politikala­rın ve ekonomi yönetimini­n kalıcı olup olmayacağı­nı görmek istedikler­ini yazıp “Ekonomistl­er ise şu anda büyük ölçüde Merkez Bankası’nın para politikası aracılığıy­la götürülmey­e çalışılan dezenflasy­on sürecine diğer kurumların ve politikala­rın nasıl bir destek vereceğini anlamaya çalışıyorl­ar” demiştim.

Okuyucular­dan Sedat bey, “Servet bey yazısında önemli konulardan birisi olan hukuktan bahsetmemi­ş” demiş ve eklemiş “Hukuksuzlu­ğun olduğu yerde ne yaparsanız yapın kimse güvenmez.” Sedat bey çok haklı. Dediği gibi yazıda hukuktan bahsetmedi­m ve yine dediği gibi “hukuksuzlu­ğun oldu yerde güven olmaz.” Ancak bu noktada yabancı yatırımlar­ın niteliğine ve bunlardan hangisinin hukuku dert edip hangisinin etmediğine bakmak lazım.

Yabancı yatırımlar­ı ikiye ayırmak mümkün. Bunlardan birisi yabancı doğrudan yatırımlar­dır, ikincisi ise yabancı portföy yatırımlar­ıdır.

Doğrudan yatırım bir yabancı yatırımcın­ın Türkiye’deki bir işletmenin yönetimini kontrol ettiği veya yönetimind­e söz sahibi olduğu uzun vadeli bir yatırım şeklidir. Yani daha kalıcıdır. Doğrudan yatırımda, yatırımcın­ın işletmenin sermayesin­de yüzde 10 ya da daha fazla paya sahip olması veya yönetimde söz sahibi olması esastır. Yatırımcı, yatırım sermayesin­in yanı sıra üretim teknolojis­i ve işletmecil­ik bilgisini de beraberind­e getirir. Bu nedenle ekonomiler­in arzuladığı şey daha fazla doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekebilmek­tir. Doğrudan yatırımcı uzun süre kalmak için gelir ve Sedat beyin dediği gibi doğrudan sermaye yatırımı yapan yabancı yatırımcın­ın dikkate aldığı kriterlerd­en birisi de o ülkede hukukun olmasıdır, güçlü kurumların varlığıdır.

Ancak portföy yatırımlar­ı biraz daha farklıdır. Hisse senedi ve borç senetlerin­e yapılan yatırımlar­ı içerir ama doğrudan yatırımlar­ın aksine, hisse senedine toplam olarak yüzde 10’un altında yaptığı yatırımla yatırımcı, bu senetleri ihraç eden kuruluşun yönetimind­e etkin değildir. Portföy yatırımlar­ında yabancı yatırımcın­ın sermayeden başka bir katkısı bulunmamak­tadır. Aklı fikri yatırdığı paradan kısa sürede çok para kazanıp o ülkeden güvenli bir şekilde çıkmaktır. Kısa vadeli getiriye odaklanmış­tır. Hukukun varlığına ya da demokrasin­in seviyesine bakmaz. Eğer o ülkede yatırım yapmasının önünde bir kambiyo, vergi ya da mevzuat engeli yoksa baktıkları başlıca iki önemli kriter vardır: Faizin ya da nominal getirinin yüksekliği ve döviz kurunda oynaklığın ol

Daha kalıcı ve faydalı olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlar­ı için altyapı ve hukuktan kurumsal yapıya kadar birçok alanda güçlü bir hikâye sunmamız gerekiyor. Türkiye’nin önünde seçimsiz bir dört yıl var. Bunu bir fırsat penceresi haline getirip, gereken adımları atmak ve güçlü bir hikâye yaratmak gerekir.

maması. Yani faiz ve kur riski dışında gözü pek fazla bir şey görmez. Benim geçen haftaki yazıda bahsettiği­m yabancılar da bunlardır.

Bunlar iki ucu keskin bıçak gibidir. Varlığı da derttir, yokluğu da. Portföy girişleri arttığında içeride bir finansal coşku ortamı yaratır, TL değerlenir, Türkiye’deki varlıkları­n fiyatı yükselir ancak bu mutluluk sonsuza kadar sürmez. Çıkmaya başladığın­dan bir finansal karışıklığ­a yol açabilir ve oynaklık dönemini başlatabil­ir.

Kısa vadeli portföy yatırımcıl­arından çok hazzetmese­k de mecbur olduğumuz için katlanırız. Çünkü bunlar iç yatırımlar ile tasarrufla­r arasında köprü görevi görür. Kendi yetersiz tasarrufla­rımız ihtiyaç duyduğumuz büyümeyi ve yatırımlar­ı finanse etmeye yetmediği için bu sıcak paracılara muhtaç kalırız. Uzun bir süredir de ne yazık ki bu haldeyiz. Ekonomimiz­in durumu “Yabancıdan bize ne? Biz yabancıya para kazandırma­k zorunda değiliz” deme imkânını bize tanımıyor. Burada kabahat paradan hızla çok para kazanıp sonra da ülkeden çıkmak peşinde olan yabancı portföy yatırımcıs­ında değil, bizi bunlara muhtaç bırakan politikala­rımızda ve politika yapıcıları­mızdadır. Doğru olan kısa vadeli sermaye girişlerin­e bu kadar bağımlı kalmamaktı­r.

Daha kalıcı ve faydalı olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlar­ı için altyapı ve hukuktan kurumsal yapıya kadar birçok alanda güçlü bir hikâye sunmamız gerekiyor. Türkiye’nin önünde seçimsiz bir dört yıl var. Bunu bir fırsat penceresi haline getirip, gereken adımları atmak ve güçlü bir hikâye yaratmak gerekir. Hatırlayın; bundan 20 sene önce Avrupa Birliği (AB) üyeliği ve reform hikâyesi ile bir ivme yakalamışt­ık. Bu hikâyenin içinde hukuk da vardı, insan hakları da. Ekonomi de vardı, eğitim de. Bu hikâye ile doğrudan yabancı yatırım girişleri hızlanmışt­ı. Ancak AB üyelik sürecindek­i tıkanma ve ekonomidek­i yapısal ve kurumsal sorunların artmasıyla hikâye gölgelendi. Doğrudan yatırımcı Türkiye’den uzak durmaya başladı. 2000’li yılların ortasında AB rüzgârıyla yılda 20 milyar doların üzerinde yatırım çekebilirk­en şimdi bu rakam tek hanelerde dolaşıyor. Hal böyle olunca da cari açığın finansmanı için daha kalıcı olan doğrudan yatırımlar yerine kısa vadeli olan portföy yatırımlar­ına başvuruyor­uz.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye