Yeşil Dönüşüm Paketi’nin fiziki yatırımlarda da geliştirilmesi önemli “İhracatımızın
yüzde 40›ını Avrupa Birliği'ne gerçekleştiriyoruz. Bu oranın içindeki yüzde 34’lük kısmı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında olan ürünlerden oluşuyor. Özellikle de demir-çelik ve alüminyum sektörü etkilenecek. Üç yıllık bir geçiş dönemi ile farkındalık gelişiyor. Süreç içerisinde bize mali yansıması olmayacak. Sadece bir raporlama yükümlülüğü söz konusu fakat bu da buradaki ihracatçının sorumluluğu değil. Raporlama ise; Avrupa Birliği’ndeki ithalatçılar ya da Avrupa Birliği’ndeki yetkili gümrük müşavirleri tarafından gerçekleştiriliyor. Avrupa Birliği raporlamayı yaparken tedarikçisinden bilgi alıyor. İhracatçı firmanın emisyon düzeyini bilgilendirmesi gerekli. Bilgili, hazırlıklı firmalar var. Zamanla farkındalık düzeyi de arttı. Fakat fiziki dönüşüm için finansal destek gerekli. İhracatçılar tarafında ciddi bir hazırlık var. Aşamalara baktığımızda; öncelikle sınırda karbon düzenlemesi, karbon emisyonları ile ilgili mevcut durumun analizi yapılması gerekiyor. Devamında iyileştirme sürecine ilişkin neler yapılması gerektiği geliyor. Arkasından da yatırım süreci başlıyor. Bu arada, ihracatımızın önemli bir kısmı ithalata dayanıyor. Girdilerimiz ithalat olduğu için o girdilerin içindeki karbon düzeyini de bilmemiz gerekiyor. İhracatçılar tarafından bununla ilgili talep oluştu, kamudan destek bekleniyor. Kamunun da önemli adımları var. 23 Şubat itibariyle Yeşil Dönüşüm Paketi ile ilgili düzenleme yayımlandı. Bu pakette firmaların alacakları danışmanlık hizmetlerinin yüzde 50’si kamu tarafından karşılanacak. Şu anda asıl gündemde olan 5 sektör için yapılacak bu fayda 5 yıllık bir süreç için öngörülüyor. 10 milyon TL’ye kadar karşılanacağına yönelik bir düzenleme paylaşıldı. Yararlanmanın koşullarının paylaşılmasını bekliyoruz. Yeşil Dönüşüm Paketi’nin fiziki yatırımlarda da geliştirilmesinin daha iyi olacağını ve önümüzdeki dönemde bunların gündeme geleceğini düşünüyorum. Finansal ve operasyonların kolaylaştırılması için vergi teşvikleri olabilir. Türkiye’nin lojistik sektöründeki üstünlüğü desteklenerek ilerleyen dönemde avantaja çevrilip, pazar payı artırılabilir.”