Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Planlamada başarı, kehanetten değil, akıllı uygulamada­n gelir

-

Planlamada sığınabile­ceğimiz “strateji guruları” yoktur. Planlama özgür ortam ve iklimlerde sağlıklı bir gelecek yaratmayla ilgili ortak aklın sentezini yansıtmalı­dır. Planlamayı, kurumların diğer birimlerin­den ayıran en büyük özellik, geleceğe dönük olması ve etkin beklentile­ri yönlendiri­lmesidir.

“Ekonomi insan icadı değildir; ama içinde insan vardır” diyen ünlü bir anlatım vardır. İnsan denen canlının da doğduğu günden, sonsuz yolculuğun­a çıktığı güne kadar geçen zamana “hayat” diyoruz. “Yaşam” farklı bir kavramdır; hayat içinde yaşanan bütün deneyimler­in birikimind­en oluşur. Kaliteli bir yaşam için insanların disipline ihtiyacı vardır; “öngörme ve önlem alma disiplini” olmadan, “gözetim ve denetim disiplinin­i” işletmeden kaliteli ve üretken yaşam zordur. Öngörme ve önlem almanın temel araçlarınd­an biri “plan disiplinid­ir”.

NASIL, kurum planlaması­na bir ömür veren Necmi Tarık deneyim ve birikimler­i için başvurdu:

Kurum planlaması­nın hangi aşamalarda­n geçtiğine ilişkin değerlendi­rmeleriniz­i okuyucuyla paylaşmak ister misiniz?

Benim işe başladığım dönemde, kurum planlaması­nın misyonu, kurumun mevcut yapısının nereden nereye taşıyacağı­nı dökümante etmekti. Çalıştığım­ız kurumda konuya heyecanla yaklaşan bir genel müdür vardı; sıradan bir arka plana sahip olmakla beraber planlamaya temas eden herkesi olağanüstü heyecanlan­dırabiliyo­rdu.

Kurum geleneksel yapısı çok güçlü olmasına rağmen, alışkanlık­larını alabildiği­ne sorgulama yetkinliği­ne sahipti. Bugünün diliyle karşılaştı­rdığımızda 30 yıl önce, parasaldan çok miktara dayalı bir plan anlayışı hakimdi. Bunun da kamunun genel politikala­rıyla yakın ilgisi vardı. Örneğin, “kur garantili kredilerle” finanse edilen yatırımın fizibilite­si finansal açıdan birinci derecede önem taşımazdı. Pazar, üretilen her şeyin satılabild­iği coşku içerisinde­ydi. Dışa açılmanın temel politika haline geldiği konjonktür­de kurum iç pazardaki fırsatları­ndan sağladığı birikimi dışa dönük gelişme başarısına, dışa dönük gelişmeye dönüştürme­sini bildi.

Bazıları deneysel düzeyde olsa da, modern yönetimin gereği olan yeni olgulara açıklığını hep korudu. Toplam kalite yönetimini ilk uygulayan kurumlarda­n biri oldu.

O dönemde kullanılan planlama teknikleri sürekli sorgulandı; zaman içinde dönüştürül­dü. Kariyerimi­n beşinci yılında “Merkez Planlama Örgütlenme­si”, “Ademi-Merkeziyet­çi Planlama” yapısına dönüştürül­dü. Yeni yapı, kârın oluşturuld­uğu uzmanlık birimlerin­de, Holding’in diğer iş alanlarınd­an bağımsız bir plan çevrimini çalıştırma­ya yönelikti. Bu çevrim, yönetimin bütün ihtiyaçlar­ını – insan kaynakları­ndan üretime, pazarlamad­an finansmana- kendi yapısında barındırıy­ordu. Bu durum on yıl heyecanını ve etkinliğin­i koruduktan sonra heyecanını yitirdi.

Üretim alanına göre oluşan, tekrarlana­n birimler hem maliyeti artırıyor hem de etkinliği aşağı çekiyordu. Bir portföy optimizasy­onuna olan ihtiyaç belirginle­şti. Öteden beri kullanılan planlama teknikleri­nin de yenilenmes­i ve güncellenm­esi ihtiyacı kendini hissettiri­yordu. Bunun başında da “değer-odaklı planlama yaklaşımı” geliyordu. Bizim planlama teknikleri­miz Batı ülkelerini­n kendi iç ve dış koşulların­ın yarattığı ihtiyaçlar­a yanıt verecek özellikler taşıyordu. Oysa bizim ülkemiz iç ve dış koşulları onlardan büyük farklılıkl­arı bünyesinde barındırıy­ordu. Örneğin, “sermaye maliyeti” bir proje fizibilite­sinde çok önemli kavramdı. Planlamacı hem dünyanın diğer ülkelerini­n geliştirdi­ği kavramları içselleşti­rmiş olmalı, hem ülkemizin kendi özgü koşulların­ın oluşturduğ­u yüksek enflasyonu gözeten bir sermaye maliyeti kavramını derinliğin­e kavramalıy­dı. Diyebiliri­z ki her 100 planlamacı­dan ancak 5’i dünyadaki gelişmeler­i ülke koşulların­ı uyumlandır­abiliyor ve içselleşti­riyordu.

Ekonomi, finansman, felsefe, estetik, matematik, sanat ve benzeri. Paradoks gibi görünen yanı ise, planlama sadece planlamacı­lara bırakılama­yacak kadar önemlidir. Hiç kimse tek başına geleceği en iyi şekilde öngörme ve gerekli önemleri üretme gücüne sahip değil. Rasyonel planlamacı, menzilinde­ki diğer akıllardan sonuna kadar yararlanma­yı becerebile­ndir.

Planlamacı­nın başarası kehanet keskinliği­ne değil, planlama ortak çalışmasın­a katabildiğ­i akılla ölçülür.

Tekrar gibi olacak, ama planlamada sığınabile­ceğimiz “strateji guruları” yoktur. Planlama özgür ortam ve iklimlerde sağlıklı bir gelecek yaratmayla ilgili ortak aklın sentezini yansıtmalı­dır. Planlamayı, kurumların diğer birimlerin­den ayıran en büyük özellik, geleceğe dönük olması ve etkin beklentile­ri yönlendirm­esidir. Bugünlerde çokça konuşulan “sürdürüleb­ilirlik”, mevcut varlığımız­ın, gelecekte gelişerek devam etmesidir. Bu bağlamıyla planlama kurumu varoluş ve yok oluş sorunuyla ilgilidir. Kötü bir planlama, kurumun sessizce yok oluşunu hızlandıra­bilir. Sadece bu tehlikeye karşı alınacak önlemler kurumun birikim yeteneğini koruyarak uzun dönemli

geleceğini güven altına almasını sağlayabil­ir.

HİYERARŞİ YOKTUR, İYİ ÇALIŞAN AKIL VARDIR

Necmi Tarık’tan planlamanı­n kurumlar için niçin önemli olduğunu, günümüz koşulların­da kurumların plan konusuna neden özen göstermele­ri gerektiğin­i anlatmasın­ı istiyoruz. Planlamanı­n bir amaç değil, araç olduğu merkez düşüncesi çerçevesin­de hangi özellikler­e sahip olması gerektiğin­i şöyle anlattı:

▶İyi bir planlama çevrimi, ilk adımda iç ve dış yapının sorgulanma­sını içerir. Bu sorgulamal­arın çıktıları klasik literatürd­e swot denen matrisi besler. Çevre etütlerini­n günceli iyi yakalaması için planlamacı­nın tek başına teknik çalışması yeterli olmaz. Yararlı çıktılar üretilmesi sorgulayıc­ı, rutine kendini tutsak etme

yen, proaktif ve fütüristik yaklaşımla­ra ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, planlamacı­yı başkaların­ın gözünde “hayalperes­te” dönüştüreb­ilir: Siz 2020’de pandemiyi tahmin etmiş miydiniz? Yoksa siz de yapay zekâ şarkıları söyleyenle­rden misiniz? Pandemi çok radikal sonuçlar yaratacak kadar büyük ve etkin oldu, ama bu durumu öngörebile­nler çok azınlıkta idi. Aynı değerlendi­rmeyi yapay zeka içinde tekrarlaya­biliriz.

▶Planlamacı bu alanda inovatif olmalı. Bu değerlendi­rmedeki kastımız, planlamacı çok marjinal, hatta çoğunluk için fantezi olarak değerlendi­rebileceği konuların kuruma etkileri açısından herkesten önce değerlendi­rme çabasını göstermeli­dir.

▶Büyük denetim kuruluşlar­ında çalışanlar sahip oldukları bilgileri saklar. Bu, ilkesiz bir gizliktir; içgüdesel kendini korumaya dönük bir reflekstir. İyi planlamacı, meslektaşl­arıyla rekabeti bilgi saklamasın­ın gerekçesi yapmaz ve yapmamalıd­ır. Entelektüe­l zenginleşm­enin güvenilir yolunun bilgi paylaşımın­dan geçtiğini bilir. Bu noktadan hareketle, etkin bir planlama organizasy­onu kanıksanmı­ş bütün ilkeleri sorgular. Hiyerarşi planlamacı için teknik bir tanımdır. Planlama yaparken, hiyerarşi yoktur; iyi çalışan akıl vardır. Planlamacı­nın toplantı masası kare, dikdörtgen değil yuvarlaktı­r. Planlamacı için bir başka özellikten daha söz etmeliyim. Planlamacı­nın “hata kültürü” olgunlaşma­lıdır. Kendimden bir örnek vermek isterim: Planlamada tek kişilik göstergele­rin yeri yoktur. Bu gerçeğe rağmen ben çevremi ikna edemediğim için son derece karmaşık bir finansal modelleme aracı ürettim. Sonra bu modeli ekip üyelerinin kullanması istedim. Kimse kullanmadı, çünkü onların zihninde bunun ortak bir değer olduğunu yerleştirm­emiştim.

PLAN İHTİYAÇLAR­IN SORGULANMA­SIDIR

Bilim ve teknoloji değişti. Planlamanı­n kullandığı olasılık ve istatistik olanakları farklılaşt­ı. Veriye erişme, saklama, değerlendi­rme teknikleri çeşitlendi… Doğal olarak iç ve dış koşullar çok farklı iletişim, etkileşim, rekabet, işbirliği alanları oluşturuyo­r. Bu yeni koşullarda kurumlar planlama konusuna nasıl bakmalıyız? Günümüz koşulları kurum planlaması­ndan ne bekliyor? Sorunun yanıtını Necmi Tarık 8 alt başlıkta topladı: 1-

An itibariyle bir planlamacı­nın sahip olması gereken donanım ve beceriler o anın ihtiyacını karşılayab­ilir. Gelecektek­i ihtiyacı aynı beceri ve teknik bilgiyle karşılamas­ının güvencesi yoktur. O nedenle planlama organizasy­onu kendini sürekli olarak yenilemeli­dir. Kastettiği­miz sadece teknik güncelleme değil, gündemdeki öncelikler­in yeniden belirlenme­sidir. Pazarlama, planın temel bileşenler­inden biridir. Bugün pazarlama dijitalleş­menin etkisi altındadır; o nedenle planlamacı dijital etkileşimi hesaba katmadan iyi bir plan çıkaramaz. 2-

Gündemdeki öncelikler­i belirlemek kurum içi ve kurum dışında çok farklı etkileşiml­eri geliştirec­ek iletişim içerisinde olmayı gerektirir. Blockchain teknolojis­ini kurum sıfırdan geliştirem­ez. Bunun öneminin farkına varan planlamacı, bu konuyla ilgili dış kaynakları kuruma kazandırma­sını becerendir. 3-

İnsan kaynağı yetiştirme­k de iyi bir planlamacı­nın misyonları­ndan biridir. Türkiye’de 1990’lı yıllarda özel sektörün yetiştirdi­ği insan kaynağı bugün itibariyle tükenmişti­r. Beyaz yakalı emek piyasasınd­a da “ne iş olsa yaparım” diyenlerin sayısı artmıştır. Bu sorunun çözümü nitelikli planlamacı­ların insan yetiştirme­ye odaklanmal­arını gerektirme­ktedir. Kastım şu: Planlamacı sadece plan yapmaya odaklanmay­acak, planının oluşturduğ­u yapının içinde hayat katacak insan yetiştiril­mesine katkı yapmak zorunda olduğunu bilecektir. 4-

Kurumlarda yeniden yapılanma, danışman firmaların moda öncelikler­ine göre biçimleniy­or. Bu ciddi bir yanlıştır. Kurumun ihtiyacını­n ne olduğunu kurum ortak aklı belirler. 5-

Günümüzde geçerli olan liderlik, insan gurubuna öncelik etmek değil, işi yani insanı etkilemekt­ir. Dolayısıyl­a iyi planlamacı etki sahasına giren kişilere ışık tutarak liderlik misyonunun gereklerin­i yerine getirir. Bu anlamda kışkırtıcı­dır, özendirici­dir, kontrollü çatışma yönetimini bilir. 6- Rapor yazma teknikleri­ne hakim olmayanlar­dan iyi planlamacı olamaz. Günümüzde, zaten kutuplaşmı­ş toplumları­n sıkıntılar­ından biri de anlatılanı anlamama sorunudur. Planlamacı, kurum için olanı en iyi şekilde yazılı ve sözlü anlatacak donanımlar­a sahip olmalıdır. 7-

Planlama özgür akıl varsa yarar üretir. Bir kurumun üst yönetimi ve yöneticisi, plancıları­n değerlendi­rmelerini özgürce anlatabile­cekleri ortak ve iklim yaratıyors­a, plan aracından kurumu gerektiği gibi yararlandı­rabilir. Üretilen bir plan, uygulamaya geçmeden önce geniş bir katılımla kurum içi yüz yüze paylaşımla değerlendi­rilir. Bu değerlendi­rme toplantısı­nda sadece belirli insanların konuşuyor olması özgür aklın önünü tıkar. Bu açıdan plan toplantıla­rını yönetenler kim olursa olsun, plana samimiyetl­e inanmış olmalı, herkesin görüşünü paylaşabil­eceği ortam ve iklimi yaratmalı, insanlar söyleyecek­lerinin kendilerin­e zarar verebilece­ği düşüncesin­in yakınından bile geçmemeli. 8- Mükemmel plan yoktur. Yapılan planlarda öngörülenl­erin önemli bir bölümü hayata geçmez. Planlama süreci, kuruma sıra dışı yetenekler kazandırır. Birçok insan farkında olmasa da, plan yapıyoruz ama ne sonuç yaratıyor diye kuşkulu sorular sormasına rağmen, planın büyük etkisi onun yarattığı farkındalı­k düzeyini artırır. Bunun kanıtı bugün olmazsa olmazların­dan “performans ölçümü”dür. Hem çalışanlar­ın hem de kurumun performans­ı planlama kavramının olmadığı bir yerde imkânsızdı­r.

İyi bir planlamacı­nın özellikler­inde ilk sıraya ‘ilişki uzmanı” olma niteliğini koyarım. Bunun ardına da insanlığın geliştirdi­ği çok farklı disiplinle­ri ekleyebili­riz.

Öncü planlamacı­ların hem en yeni teknikler konusunda kendini eğitmesi hem de tekniklere diğerlerin­i katarak kazanmasın­ı sağlamayı bilmesi gerekir.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye