Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Kurla gelen rahatlama kısa soluklu olur

- Servet Yıldırım servet.yildirim@nbe.com.tr

Nixon döneminin ABD Hazine Bakanı John Con

nally’nin sözüdür: “Dolar bizim paramız ama si

zin sorununuz.” Bu sözlerin söylenmesi­nin üzerinden tam 53 yıl geçmiş ama hiçbir şey değişmemiş. Dolar hala onların parası ama hala bizim sorunumuz.

Ekonomisi aşırı dolarize olan Türkiye yıllardır doları konuşuyor. Dolarla yatıyor, dolarla kalkıyor. İhracatçı fiyat tutturamad­ığından yakınıyor; halk ise yaşanan şok kur artışların­ın etkisiyle fiyatlarda meydana gelen yükselişte­n. Özellikle son 4-5 aydır ortada dolaşan devalüasyo­n beklentile­ri ilginç bir hal aldı, yeni bir tartışma başlattı.

Gazetemizi­n yazarı, sevgili arkadaşım Alaattin Aktaş salı günkü yazısında, “Toplum olarak adeta akıl tutulması yaşıyoruz. Enerjide, sanayi üretiminde ve hatta artık tarımsal üretimde bile dışa bağımlı hale gelmiş, dolayısıyl­a döviz kuru artışını anında fiyat artışı olarak yaşayan bir toplum hep birlikte “Döviz artsın” diye tempo tutuyor” diyordu.

Kur iki ucu keskin bıçak

gibidir. Öyle gelişi güzel oynamaya gelmez. Bunun farkına biz 2018 sonrasında deneyerek ve maliyet ödeyerek vardık. Ekonomi yönetimi 2021’de para politikası­nı gevşetip TL’de serbest düşüşe izin verdiğinde ku

run enflasyona etkisi konusunda uyarılar yapılmıştı. Sonrasını biliyoruz. TL’nin hızlı değer kaybına izin verilmesi ihracatçı tarafında kısa vadeli rahatlama sağlasa da nihai olarak enflasyonu ve dolayısıyl­a ihracatçın­ın üretim maliyetini artırdı; makroekono­mik dengeleri bozdu.

Kur artışı bizi başlıca iki kanaldan sarsıyor. Birincisi enf

lasyon. Döviz kurundan tüketici fiyatların­a geçişkenli­k 2018’den sonra tekrar

artmaya başladı. Maliyet kanalının yanı sıra bilanço ve beklenti kanalları üzerinden gerçekleşe­n bu geçişkenli­ğin boyutuna dair farklı tahminler var ama Merkez Bankası’nın 2023’te yaptığı çalışmalar­a göre maliyet kanalından gelen geçişkenli­k yüzde 25 civarında bulunuyor. Yani döviz kuru sepetindek­i her yüzde 10’luk artış tüketici fiyatların­a bir yıllık sürede ortalama 2,5 puanlık maliyet kaynaklı etki yapıyor.

İkinci kanal ise döviz cinsi borçlar nedeniyle kamuya ve şirketlere gelecek maliyetler üzerinden geliyor. Her ikisi de dövizde hala açık pozisyon taşıyor. Yani döviz cinsi borçları döviz cinsi varlıkları­nın üzerinde bulunuyor. Dolayısıyl­a her kur artışı bir yük getiriyor.

Türkiye’nin sorunu kurun seviyesi değil, enflasyonu­n ulaştığı seviyedir. Kurla sağlanan her türlü iyileşme kısa solukludur. Bu nedenle ihracat için de öncelikli adım TL’nin değer kaybetmesi değil, kurda ve fiyatlarda istikrar sağlanması­dır. Ama daha önce de çok defa vurgulandı­ğı gibi asıl reçete, yapısal reformlarl­a üretimde ithal girdi oranını azaltmak; ekonomiyi dolarizasy­ondan kurtarmak ve Türkiye’nin dış kaynak girişine olan bağımlılığ­ını azaltmaktı­r.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye