Türkiye’nin seçimi; sırada ne var?
Yerel seçimler, Türk demokrasisinin oldukça dirençli olduğunu ve ülkenin son dönemde otoriterleşmeye doğru kaymasına rağmen halkın etkinlik ve seçimle hesap verebilirlik beklentisini koruduğunu kanıtladı.
2023’te yeniden cumhurbaşkanlığını kazanmasına rağmen, 2024 yerel seçimleri Erdoğan’ın partisine büyük bir darbe vurdu. AK Parti’nin kadın haklarını ve demokratik kurumları sürekli olarak aşındırması ve ekonomik zorluklar nihayet muhalefeti güçlendirdi.
Tyapılan ÜRKİYE’DE MART AYINDA yerel seçimler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) ülke çapında birçok il ve ilçede iktidardan düşürdü. AK Parti, 30 büyükşehir belediyesinden 12’sini ve 50 il belediyesinden 21’ini muhalefete kaptırarak Türkiye'nin en büyük, en canlı, vergi tabanı daha geniş ve mali potansiyeli daha yüksek şehirlerindeki yerel yönetimleri kaybetti. 2001'den bu yana ilk kez bir seçimden ikinci parti olarak çıktı. Bu, belediye hizmetleri ile yerel, sosyal ve kamusal malların sağlanması yoluyla ülkedeki siyasi hegemonyasını inşa etmiş olan iktidar partisi için şaşırtıcı bir yenilgiydi.
Erdoğan yirmi yılı aşkın bir süre boyunca Türkiye’nin geçmişini, bugününü ve geleceğini tasarladı. İlk olarak 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Erdoğan, büyükşehir belediyesindeki performansı sayesinde Türk siyasetinde öne çıktı. 2002’den bu yana üst üste kazandığı seçimler sayesinde baskın bir güç haline gelen Erdoğan’ın AK Parti’si, o tarihten bu yana ulusal hükümeti kontrol ediyor, belediyelerin çoğunu denetliyor ve ülkenin siyasi kurumlarını tasarlıyor. 2023 ulusal seçimlerinde Erdoğan bir kez daha cumhurbaşkanlığı yarışını kazandı ve aşırı sağcı İslamcı partiler tarafından kazanılan birkaç sandalye de dahil olmak, üzere parlamentodaki sandalyelerin çoğunluğunu ele geçirdi.
SAĞA KAYIŞ
Mayıs 2023’teki çifte seçimler öncesinde, cumhurbaşkanlığı koltuğunu ve parlamento çoğunluğunu kaybedebileceğinden endişe eden Erdoğan, derinleşen ekonomik krizle ilgileniyordu. Enflasyon yüzde 70’e yükselmişti ve Şubat 2023 depremini takip eden yardım çabaları kötü yönetiliyordu.
Hükümetinin artan başarısızlıklarına karşılık olarak Erdoğan, dini ve milliyetçi değerlere yönelik ideolojik bir söylemin ve siyasi kutuplaşmanın tabanını konsolide edeceğini umuyordu; destekçileri ise Türkiye’nin dininin, aile değerlerinin ve ulusal bütünlüğünün tehlikede olduğundan korkuyordu.
Sağ oyları konsolide etmek için Kürt İslamcı Hüda-Par ve Neo-İslamcı YRP gibi daha muhafazakâr gündemleri bulunan aşırı sağ partileri, destekçileri arasına kattı. Erdoğan, YRP’nin AK Parti hükümetinin toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etme girişimlerinden vazgeçmesi, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik mevzuatın yürürlükten kaldırılması, kadınlara nafaka ödenmesinde kapsamın kısıtlanması ve zinanın suç sayılmasını içeren bazı taleplerini kabul etti.
AK Parti’nin aşırı sağ ile seçim ittifakı, son on yıldır devam etmekte olan otokratik İslamlaşma yönündeki değişimini pekiştirdi. Erdoğan, 2011’den bu yana artan popülaritesiyle Türk medyası ve mahkemeleri üzerinde daha büyük bir etki oluşturdu; Türk sivil toplumunu boğdu ve seçim kurullarına aleyhte sonuçların iptali için baskı yaptı. Demokratik uygulamaları yıkarken laikliğin de içini boşalttı, kamu kurumlarını İslamlaştırma aracılarına dönüştürdü.
Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın misyonunu yeniden tanımlayarak faaliyet alanını “ailenin korunması” olarak genişletirken, hükümet kürtajı kısıtladı ve kadınların en az üç çocuk sahibi olmalarını, sezaryenle doğum yapmayı bırakmalarını ve boşanmaktan kaçınmalarını istedi. Erdoğan hükümeti ayrıca, okul müfredatına daha fazla dini içerik eklemek ve kamu bütçesinden orantısız bir pay alan dini okulların sayısını artırmak için de eğitim sisteminde “reform” yaptı.
Bir dizi sembolik adımın ardından 2021 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 2011’de ev sahipliği yaptığı ve imzaladığı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden (İstanbul Sözleşmesi) çekildi.
Türkiye’nin canlı kadın hakları hareketi bu kararı protesto etmek için harekete geçtiğinde, AK Parti hükümeti protesto ve toplanma özgürlüklerini kısıtlayarak şiddetle karşılık verdi. Kadın hakları aktivistleri güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınıp taciz edilirken, hükümet yanlısı medya aktivistleri İslam ve aile karşıtı olarak karaladı. Kadın dernekleri de sık sık denetimler gerçekleştiren İçişleri Bakanlığı tarafından artan bir incelemeye tabi tutuldu. Bir savcının en büyük kadın platformu hakkında “yasadışı ve ahlaka aykırı faaliyetler” iddiasıyla soruşturma başlatmasıyla mahkemeler hareket üzerindeki baskıyı daha da arttırdı.
AK Parti’nin İslamlaşma ve otoriterleşme yönündeki ikili yönelimi, siyasi haklar ve sivil özgürlükler için ciddi tehditler oluşturdu ve ülkenin laik demokratik kurumlarına meydan okudu. Artan baskılara rağmen kadın hakları hareketi direncini korudu ve ülkedeki en görünür demokrasi yanlısı hareket oldu.
10 AYDA NE DEĞİŞTİ?
Yine de Erdoğan 2023’te cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı. Peki, on ay sonraki yerel seçimleri neden kaybetti?
Mayıs 2023 seçimlerinden sonra muhalefet bloku demoralize olmuş ve dağılmış olsa da, ana muhalefetteki liderlik değişimi, orta ve düşük gelirli aileler için derinleşen ekonomik zorluklar ve sonucu etkiledi. YRP’nin AK Parti’ye karşı aday çıkararak oyları bölmesi de Erdoğan destekçilerinde fireye yol açtı ve yüzde 6’nın üzerinde oy alan YRP’yi üçüncü büyük parti haline getirdi.
Bu kısa vadeli etkenlerin yanı sıra Erdoğan’ın otokratik liderliğine rağmen, Türkiye güçlü bir demokratik birikime sahiptir. Türk seçmenler, 1950’deki ilk çok partili seçimden bu yana liderlerini düşük performanslarından sorumlu tutmak için sandık başına gitmiştir. 1930’lardan bu yana oy hakkına sahip olan kadınlar seçim siyasetinin önemli bir parçası olmuşlar; seçilmiş makamlarda henüz eşit temsile ulaşamamış olsalar da haklarını düzenli olarak kullanmışlardır. Gerçekten de kadınlar, yerel seçimlerde seçmenlerin çoğunluğunu oluşturdular.
Aslında kadınların tercihi, Türk siyasetine yön vermiştir. Örneğin muhafazakâr kadınların Erdoğan’a uzun süreli desteklerinin nedenlerinden biri, başörtülü kadınların eğitim ve meslek alanlarını genişletmiş olmasıdır.
Ancak bu destek son aylarda azalmaya başladı... Birçok kişi, yüksek enflasyon ve reel ücretlerdeki düşüş nedeniyle aile bütçelerini yönetmekte zorlandıkları için ülkelerini terketti.
Diğer yandan ana muhalefet partisinden belediye başkanlarının annelere ücretsiz ulaşım, sübvansiyonlu çocuk bakımı, süt ve ekmek gibi yerel ihtiyaçları karşılaması, onları düşük performans gösteren ve giderek yozlaşan AK Parti’ye karşı uygun bir seçenek haline getirdi. Partinin kadın haklarına yönelik artan saldırıları da yardımcı olmadı; çünkü genç dindar kadınlar, Erdoğan’ın partisine sırtlarını dönmeye başladılar.
SIRADA NE VAR?
Yerel seçimler, Türk demokrasisinin son derece dirençli olduğunu ve ülkenin yakın dönemde otoriterleşmeye doğru kaymasına rağmen, halkın etkinlik ve seçimle hesap verebilirlik beklentisini koruduğunu kanıtladı.
Son siyasi eğilimler muhalefetin lehine görünse de Erdoğan hükümeti; 2028 yılına kadar ulusal, ekonomik, sosyal ve eğitim politikalarına yön vermeye devam edecek. Erdoğan ayrıca, medya ve yargı üzerinde de büyük bir etkiye sahip... Diğer yandan, YRP şu anda üçüncü büyük parti konumunda. Erdoğan, bu partiyi yanına çekmek ve tabanına hitap etmek için daha da muhafazakârlaşabilir ve kadınları doğrudan etkileyebilecek politik tavizler verebilir. Bu küçük ama sesi yüksek çıkan muhafazakar grubun baskısına boyun eğebilir. Yerel yönetimlerin görev alanlarını ve bütçelerini kısıtlayarak onları başarısızlığa sürüklemeye çalışabilir, bu da yerel yönetimlerin halka hizmet götürme beklentilerine zarar verebilir. Bunu İstanbul ve Ankara belediyelerinde zaten denedi, ancak yerel seçim sonuçları bunların etkisinin sınırlı olduğunu kanıtladı. Yine de Erdoğan’ın elinde birkaç numara var.
Önümüzdeki dört yıl Türkiye›de demokrasinin geleceği açısından kritik olacak.
* Middlebury College’da siyaset bilimi doçenti. Democracy or Authoritarianism: Islamist Governments in Turkey, Egypt, and Tunisia (Cambridge University Press, 2023) kitabının yazarı ve Democracy, Identity, and Foreign Policy in Turkey: Hegemony Through Transformation (E. Fuat Keyman ile birlikte) (Palgrave, 2014) adlı kitabın ortak yazarıdır. Siyasi partiler, seçimler, siyasal İslam ve Ortadoğu’daki demokratik gerileme üzerine yayımlanmış makaleleri bulunuyor. (Bu makale, yazarı ve yayıncı, Wilson Center’in izniyle yayımlanmıştır. wilsoncenter.org/article/local-elections-turkey-how-did-we-get-here-and-whats-next