GRİ LİSTEDEN ÇIKIŞ BORSANIN GELECEĞİNİ BELİRLER
genel seçimlerinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Yeni ekonomi yönetimi kadrosuyla Ortodoks politikaların uygulanması, makro ihtiyati tedbirler ile sadeleşme adımlarının atılması ve sözlü yönlendirmelere duyulan güven ile Türkiye’nin makroekonomik verilerinde iyileşme sürüyor. Bu iyileşme sürecinin yabancılar tarafından olumlu karşılandığını CDS, kredi derecelendirme kuruluşları ve majör yabancı banka raporlarından takip edebiliyoruz. İyileşme süreci adım adım devam ederken, sonuçlar kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışlarıyla belgeleniyor. Diğer göstergelerdeki iyimser beklentilerin de devamı beklenirken, global oyuncuların takip ettiği bu gelişmeler Borsa İstanbul’da pozitif bir hava yarattı. Bu seneyi neredeyse yarılarken dolar bazında yüzde 24 primlenen BIST gelişmekte olan ülkeler arasında pozitif ayrışıyor. Genel seçimlerin ışığında, son bir senelik süreçte ise yabancı takas oranımızın yüzde 29’dan yüzde 40 seviyesine dayandığını görüyoruz. S&P’nin son not artışı piyasalarda beklenen bir gelişmeydi. Bu nedenle TL bazlı 10.300, dolar bazlı 310 dolar seviyesi hacimli geçilemedi. Bu nedenle daha önce satın alınmış bir beklenti ve kısa vadeli nötr etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Yabancı ilgisinin ilerleyen süreçte not artışları paralelinde devam edeceğini görebiliriz. İlerleyen süreçte kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışı beklentileri borsaya pozitif yansıyacaktır. Bunun yanında Türkiye’nin gri listeden çıkabilme ihtimali, ekonomik göstergelerde özellikle enflasyonda aşağı yönlü patikanın oluşması ve güven ortamı ile ülke risk priminde geri çekilme borsanın geleceğini belirleyecektir. Fakat enflasyon muhasebesinin 2023 yıl sonu finansal tablolarında değerlendirilmeye başlanması özellikle sektörel ve hisse ayrışmalarını beraberinde getirebilir. Yatırımcıların da senenin ikinci yarısında seçici olmak kaydı ile portföylerinde hisse senedi ve para piyasası enstrümanlarını taşımaları mantıklı olabilir.
Enflasyon beklentilerinin aşağı yönlü olması, rezervlerdeki iyileşme, kurda stabilizasyonun sağlanması ve döviz girişinin portföy akımları sebebiyle devam edeceği varsayımı ile Türk Lirası’nın sene sonunda reel anlamda değer kazanacağı konusunda piyasa neredeyse hem fikir olmuş durumda. Bu durum ihracat yapan şirketlerin kârında bir miktar erozyona sebep olacaksa bile yurt dışındaki atmosfer ihracatçı şirketlerimiz için belirleyici ana unsur olabilir. Özellikle ana ihracat partnerimiz olan Avrupa bölgesinde, Haziran ayında başlayacak olan faiz indirimleri, ekonomik aktivitenin canlanmasıyla ihracatçı şirketlerimiz için olumlu bir tablo yaratacaktır. Diğer yandan katma değerli ürünlerde euro-dolar paritesinde oynaklığın sınırlı seyredeceği beklentisi ile Avrupa pazarımızı büyütebiliriz. Fakat burada birinci şart, iç pazarımız önümüzdeki dönemde daralacakken ihracatçı şirketlerimizin verimliliklerine de bağlı olacaktır.
Yurt içine döndüğümüzde ise Merkez Bankası’nın şahin tutumunun devamını bekleyebiliriz. Enflasyon rakamlarında aşağı yönlü beklentiler devam etse de, Mayıs ayında enflasyonun tepe noktasını yapacağı öngörülüyor. Nisan ayında aylık enflasyon yüzde 3,18 olurken, Borsa İstanbul bu periyotta yüzde 8,7 getiri sağlayarak yatırımcısını mutlu etti. Endeksin Mayıs ayında benzer bir performansı yakalayabileceği tartışma konusu olsa da sektör ve şirket seçimleri reel getiri konusunda en önemli unsur olacaktır. Bu sektörlere bakmak gerekirse, özellikle ihracat yapan beyaz eşya sektörü yurt dışının da ılımlı seyretmesiyle pozitif ayrışabilecek ilk sektörlerden. Jeopolitik risk temasının devamı ve ülkelerin savunma harcama kalemlerinin katlanarak arttığı bu ortamda katma değer üreten savunma sektörü de öne çıkabilir. İç pazarda ise fiyat artışlarını kendi ürünlerine hemen yansıtabilen gıda perakende sektörü, yatırımcıların kendini enflasyon karşısında korumalarını sağlayabilir.