TL CİNSİ TAHVİL PİYASASINA İLGİ ARTIYOR
Mayıs seçimlerinin ardından yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesiyle ekonomide başlayan normlara ve normale dönüş süreci kredi derecelendirme kuruluşları nezdinde karşılık bulmaya devam ediyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye’nin kredi notunu “B”den “B+”ya yükseltirken, kredi notu görünümünü «pozitif» olarak korudu. Türkiye›de yerel seçimlerin ardından dış dengelenmenin de etkisiyle para, maliye ve gelirler politikası arasındaki koordinasyonun iyileşmesini bekleyen S&P, gelecek 2 yıl içinde portföy girişlerinin artacağını, cari açığın daralacağını, enflasyon ve dolarizasyonda düşüş yaşanacağını öngörüyor. Ayrıcı kurum, politika yapıcıların, cari açığın daraldığı ve dolarizasyonun tersine döndüğü ortamda enflasyonu düşürmeyi ve TL’ye olan güveni yeniden tesis etmeyi başarması hâlinde Türkiye’nin kredi notunun yükselmeye devam edeceğinin de altını çizdi.
S&P’nin bu not artırım kararı, Aralık ayındaki gözden geçirmede not görünümünün pozitife çevrilmesi ve Türkiye’nin mevcut 5 yıllık kredi risk primi (CDS) dikkate alındığında piyasalar tarafında beklenen bir gelişmeydi. Bu anlamda, özellikle BIST açısından kısa vadede ekstra bir pozitiflik yaratmaktan ziyade, son yaşanan yükseliş de dikkate alındığında kısa bir kâr realizasyonu ve konsolidasyon için bahane yatarmış durumda. Ancak orta-uzun vadede hikâyenin daha başında olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Borsa cephesinde, not kararı öncesinde bir hareket yaşanırken karar sonrası daha sakin bir görüntü hâkim. Ancak artan yabancı ilgisi ve TL’ye güven duyulmaya başlaması özellikle kendini TCMB rezerv gelişmelerinde net olarak gösteriyor. TCMB analitik bilanço verileri üzerinden yapılan öncül tahmine göre, Merkez Bankası’nın geçen hafta Salı günü 4 milyar dolar, haftanın tamamında ise 11 milyar dolar ile tarihi bir döviz alımı yaptığını gösteriyor. Hesaplamalara göre, TCMB’nin swap hariç net rezervi geçen hafta 9,8 milyar dolar arttı. Böylece, swap hariç net rezervde yaşanan iyileşme son 5 haftada 30 milyar dolara yaklaştı. Son dönemde artan yabancı ilgisi de özellikle swap piyasasında belirginleşirken, TL cinsi tahvil piyasasında da ilgi gittikçe artıyor. Yeni para politikası, ekonomide normlara dönüş senaryosunun en önemli araçlarından biri olarak fiyat istikrarının sağlanması ve piyasalarda öngörülebilirliğin artmasına destek olabileceği için orta uzun vadede TL oldukça pozitif ancak özellikle yerli yatırımcıların kemikleşmiş döviz alışkanlığını kırmak yine de çok olmayacak.
Bununla birlikte mevcut politika setinin devamı, özellikle yaz aylarıyla birlikte artmasını beklediğimiz döviz girişinin (hem sermaye akımı hem de turizm kaynaklı) katkısıyla TL’nin yılın devamında reel anlamda değer kazanmasını bekliyorum. Bu durum ihracatçı şirketler açısından kısa vadede çok olumlu bir tablo yaratmıyor olsa da, orta-uzun vadede dengeli ve istikrarlı bir kur daha tercih edilecek bir senaryo olacaktır kanaatindeyim. Bu süreç şirketleri, diğer alanlarda verimlilik ve katma değer arayışına itmesi açısından da uzun vadede pozitif bir katkı sağlayabilir. Dikkatler artık Mayıs ayında enflasyonun yüksek gelmesinden ziyade, Mayıs ayıyla birlikte yıllık enflasyonun yüzde 70 üzerinde peak yapıp, başlangıçta baz etkisi devamında ise ana eğilim olarak aşağı doğru geliyor olmasına odaklanmış durumda. Yani önümüzdeki dönemde enflasyondan ziyade dezenflasyon sürecinin konuşulduğu bir dönem bizi bekliyor olabilir. Bu anlamda, bir süre daha enflasyon temalı sektörleri konuşacak olsak da özellikle yaz aylarının sonlarından itibaren enflasyondaki düşüşün (ve paralelinde gelecek faiz indirim beklentilerinin) öne çıkarabileceği sektörleri konuşmaya başlayacağız diye düşünüyorum.