National Geographic Traveler (Turkey)
Tasmanya
Yabanıl ve güzel. Uzak ama tanıdık. Bu olağanüstü adanın heyecan verici bir sırrı var.
Dünyanın kıyısındaki bu ücra ada, maceraperestler için yepyeni bir destinasyon olarak öne çıkıyor.
KKiralık arabamın plakasında “Bütün olasılıkları keşfet” yazıyor ve iki rakamın arasından bir Tasmanya kaplanı bana bakıyor. “Varım,” diyorum, yürüyüş botlarımı bagaja atıyorum ve navigasyonu en yakın ulusal parka ayarlıyorum.
Eskiden geri kalmış bir yer olarak hakir görülen Tasmanya günümüzde Avustralya’nın en hızlı büyüyen turizm destinasyonlarından biri. Albenisinin sırrı saf doğal güzelliğinde saklı –bu güzelliğini de ücra bir yer olmasına (havalimanı büyütme planları yapılıyor ama uluslararası uçuşlara hâlâ birkaç yıl var) ve yaklaşık yarım milyon sakininin bitmek tükenmek bilmeyen doğa sevgisine borçlu. 2 bin yaşındaki ağaçlara, gerçek canavarlara (ve resmi kayıtlara göre soyu tükenmiş olan thylacine türünün hâlâ yaşadığına dair dedikodulara inanırsanız “kaplanlara” bile) yuva olan bu ada, doğa maceraları için biçilmiş kaftan.
Adaya varan ziyaretçiler, Tasmanya’nın görülmeye değer yerlerinin çoğuna kolay ulaşılabilmesine şaşırıyor. Eyaleti karayoluyla boydan boya geçmek yalnızca dört saat sürüyor. Doğayla bütünleşme fırsatları sizden hiç uzak olmuyor –ne de olsa eyaletin neredeyse yarısı ulusal park ilan edilmiş. Tasmanya’nın en yeni macera deneyimlerinin sosyal medyada gördüğüm kadar muhteşem olup olmadığını merak ederek, başkent Hobart’a yakın, heyecan verici cazibe noktalarını görmek üzere yola çıkıyorum.
Doğa Yürüyüşü Cenneti
Rehber Joel Kovacs, “Kaplan yılanından biraz daha sevimli, değil mi?” diyerek espri yapıyor. Bir pademelon (ufak bir kanguruya benzeyen bir hayvan), Three Capes Rotası üzerindeki yolumuzda zıplayarak önümüzden geçiyor ve birkaç adım ötede durarak bir zamanlar Palawa’ların (Tasmanya’nın Aborijin halkı) sepet
örmek için kullandığı bir hasırotu çalılığının arasından bize bakıyor. Yolda bize katılan üç kızılboyunlu valabiyi ve ölümcül bir kaplan yılanını da düşününce –sonra göreceğimiz ekidnayı da unutmayalım– yaban hayatı gözlemi açısından iyi bir gün.
Ama bu dört günlük ve 50 kilometrelik yolun en güzel yanı manzaralar. Yol, dolerit taşından yüksek uçurumların kenarından geçiyor; uçurumun tepesinde ise eyaletin en güneydoğu ucundaki rüzgârlı doğasıyla Tasman Yarımadası uzanıyor. Tasmanya’nın birkaç günde yürünebilen bu en yeni yürüyüş yolu, 2015’te çok büyük beklentilerle görücüye çıkmıştı. Tasarım ranzalı barakaları ve birkaç “öykü sandalyesi”, yürüyüşçüleri soluklanırken yarımadanın tarihi üzerine düşünmeye çağırıyor.
Tasmanya’nın kimi en ünlü yürüyüş yollarında rehberli lüks turlar düzenleyen Tasmania Walking Company, Three Capes
Rotası’nı da geçtiğimiz yıl listesine ekledi. Yürüyüşe katılan gruplar, geceleri uçurum kenarında, anayoldan gizlenmiş, ekolojik açıdan duyarlı özel konaklama yerlerinde kalıyor. Gurme yemekleri, kendim taşımak zorunda kalmadığım yerel şarapları ve iki rehberin bilgisini göz önünde bulundurursak, yürüyüş yolunu deneyimlemek için Tasmanya’daki başka hiçbir şeye benzemeyen, gerçekten unutulmaz bir yöntem. Ancak eyaletin ulusal parklarını, doğa rezervlerini ve koruma altındaki yerlerini bağlayan 880 civarındaki yolun her birinin kendine özgü yönleri var. Üstelik bu çeşitlilik, tek çekim noktası değil.
10 yıllık rehberlik deneyimi boyunca bu yolların çoğunu adım adım gezmiş olan bir Hobartlı olan Kovacs, “İyi durumdaki yollar bile doğayla bütünleşme hissini azaltmıyor,” diyor. “Yeni Zelanda gibi yerlerin aksine, Tasmanya’nın yürüyüş yolları büyük kalabalıkları
ağırlamak için genişletilmedi ve böyle kalmalarını umuyorum.”
Kovacs’ın favorisi, Cradle Dağı–St. Clair Ulusal Parkı’nda altı günlük bir yürüyüşten oluşan Overland Rotası. Benim hayalini en çok kurduklarım arasında ise Aborijinlerin rehberlik ettiği dört günlük Wukalina Yürüyüşü var. Geçtiğimiz yıl açılan rota Ateş Koyu’ndan başlıyor. Koyun bu adı almasının nedenlerinden biri de, granit kayalarını kaplayan turuncu likenler.
Amatör yürüyüşçülerin tercih edebileceği çeşitli günlük yürüyüşler de var. Russell Şelalesi’ne (ve akıntının yukarısındaki Horseshoe Şelalesi’ne) doğru kısa bir gezi sıkıştırıyorum programıma. Field Dağı Ulusal Parkı’ndaki şelale, 1899’da Tasmanya turizmini tanıtmak için basılan ilk pul koleksiyonunun ölümsüzleştirdiği bir yağmur ormanında çağlıyor.
Cradle Dağı’nın ulu zirvelerinin eteklerinden geçen Dove Gölü Rotası, Freycinet Ulusal Parkı’nın en iyi manzaralarıyla Wineglass Körfezi Seyir Noktası ve kuzey kıyılarındaki Narawntapu Ulusal Parkı’ndaki yaban hayatıyla Springlawn Doğa Yürüyüşü, kayda değer diğer yürüyüşler arasında. Bunlar, Parklar ve Yaban Hayatı Hizmetleri’nin eyaletin en iyileri olarak sıraladığı 60 kısa yürüyüşten yalnızca üçü. Büyük gelişmeler yolda; geçen yıl Tasmanya’nın en ücra yürüyüş yolu olan Güney Kıyısı Rotası’nda ekolojik açıdan duyarlı altı kulübe inşa etme önerisi onaylandı. Ayrıca Tasmanya Yabanı Dünya Miras Alanı’nın kıyısındaki Tyndall Sıradağları’nda yeni bir rota geliştirme planları duyuruldu.
Cesaret İsteyen Bisiklet Yolları
Okaliptüs ağaçları arasından yokuş aşağı inen dik, taşlı yola gidonumun üstünden bakarken becerimi gözümde büyütüp büyütmediğimi merak ediyorum. Ancak birkaç keskin dönemeci
“EN IYI DURUMDAKI YOLLAR BILE DOĞAYLA BÜTÜNLEŞMIŞ OLMA HISSINI AZALTMIYOR.”
düşmeden geçtikten sonra aşağıya, Maydena Bisiklet Parkı’na uzanan bisiklet yolculuğuna alışıyorum.
Hobart’ın kuzeybatısındaki bir sırtı kaplayarak aşağı uzanan 62 yoldan oluşan –ve yol sayısı giderek artan– bir ağın içinden 800 metreden fazla alçaldıkça, durmaksızın değişen coğrafyaya daha uzun bakışlar atmak için kendime izin veriyorum.
Bayırları kucaklayan ılıman yağmur ormanlarındaki uzun kral eğreltilerinin arasında dolanırken Maydena’nın müdür yardımcısı Luke Reed, “Bu bölüm kendi Jurassic Park’ımızmış gibi geliyor bana,” diyor. İki yıl önce Maydena’nın yapıldığını duyunca anakaradan ayrılıp buraya taşınmış ve hiç pişman olmamış. “Burada yapılacak o kadar çok şey var ki,” diyor Reed. “Yolun aşağısında Marriott’s Şelalesi ile Field Dağı var ve hâlâ Maydena’daki tüm yollarda bisiklet sürmüş değilim.”
Tasmanya’nın, tamamı yokuş aşağı olan tek bisiklet parkı olmasına rağmen Maydena, eyalet genelinde açılan ve sayıları giderek artan nitelikli dağ bisikleti parklarından yalnızca biri. 2014’te Launceston’un hemen kuzeyinde açılan Hollybank Dağ
TASMANYA’NIN EN KEYIF VERICI VE RAHAT MACERALARINDAN BIRI DE KENDI GASTRONOMI ROTANIZI SEÇMENIZ.
Bisikleti Parkı’nın Juggernaut adlı yaklaşık 10 kilometrelik yokuş aşağı yolu, dünyanın dört bir yanından bisikletçileri çekiyor. Ertesi yıl da Blue Derby Dağ Bisikleti Yolları’nın açılmasının ardından, eski bir kalay madeni kasabası olan Derby birdenbire Avustralya’nın en gözde dağ bisikleti adresine dönüştü. Kasımda Derby’nin yaklaşık 65 kilometre güneydoğusunda ilk bölümü açılan St. Helens Dağ Bisikleti Yolları Ağı ile Tasmanya’nın bisiklet sahnesi gelişmeye devam ediyor.
Kasklarımızı çıkarırken Reed, “Wellington Dağı’ndaki bazı yollarda bile bisiklet sürebilirsiniz,” diyor. Seyahat sigortamın sınırlarını denemeye gerek kalmadan Maydena’da bir turu tamamlamış olmanın rahatlığıyla, sözüne güveniyorum.
Kıyıda Kano Turları
Rehberim Liam Weaver onu benden önce görüyor. Rehberimin peşinden kanomu sudaki küçük kahverengi yumruya doğru yavaşça ilerletiyorum. Yumru aniden duruyor; tanenle renklenmiş suya dalmadan önce yüzeyde birkaç saniye duraklarken tüylü, kaygan bedeni ve ünlü “ördek gagası” daha görünür oluyor. Doğada ilk kez ornitorenk görüyorum ve ağzım kulaklarıma varıyor.
Weaver gülümseyerek, “Bazı gezilerde 20 taneden daha fazlasını görüyoruz,” diyor bana. Ben de daha fazla ornitorenk görmek için hemen nehre dönüp gözlerimle suları tarıyorum.
Avustralya’nın görülmesi en zor canlılarından biri olan bu utangaç monotremataların (yumurtalayan memeliler), Derwent Nehri’nin yukarısındaki alanda keyifleri yerinde. Hobart’ın kuzeybatısındaki kırsal bir vadiden aşağı kıvrılan ırmağın kenarında, havaya tuhaf bir lanolin ve bira karışımı kokusu veren koyun çiftlikleri ve şerbetçi otu tarlaları sıralanıyor. Weaver, tahminen 30 ila 50 ornitorenk çiftinin burasını yuva bellediğini ve Tassie Bound’un en gözde turuna ortam hazırladığını söylüyor.
Liam’ın eşi ve iş ortağı Fiona turdan sonra bana, “Liam beni buraya kanoyla ilk kez getirdiğinde özgün ve sürdürülebilir bir turizm deneyimi yaratma fırsatının bize hediye edildiğini hissettik,” diyor. Fiona Tasmanya’nın ilk kadın macera topluluğu olan Wild Island Women’ın da yöneticisi. “Burnumuzun dibinde olağanüstü bir yaban hayatı gözlem fırsatı olduğundan bazı Tasmanyalılar’ın bile haberi yok,” diyor.
Hiç ornitorenk görmeseniz bile, inanılmaz manzaralı bir kano deneyimi sunuyor bu yolculuk. Turlar üç yıldır düzenlense de nehirde halen başka bir tur şirketi yok; bu da macera hissini artırıyor. Çift ayrıca çeşitli başka kano turları da düzenliyor ve Freycinet Yarımadası çevresinde büyüleyici kano olanakları bulunuyor. Ancak daha heyecanlı maceralar arayan kano meraklılarının, Roaring 40s Kayaking’in gezilerine göz atmasında yarar var. Bir günden fazla süren bu geziler, Tasmanya Yabanı Dünya Miras Alanı’ndaki gözden uzak akarsularında gerçekleşiyor. Avustralya’nın
en görkemli akarsu rafting deneyimi olan sekiz günlük bir macera da aynı bölgede, Franklin Nehri’nde düzenleniyor. Nehir, Avustralya tarihinin en önemli çevre hareketlerinden biri sayesinde 70’lerde bir baraj projesinden kurtulmuştu.
Kendisi gibi bir rafting rehberi olan eşi Franzi’yle birlikte Franklin River Rafting’i işleten, Tasmanya doğumlu Elias Eichler, “İnsan yapısı hiçbir altyapısı olmayan Franklin Nehri’nin yabanıl doğasında akıntı eşliğinde kürek çekmek inanılmaz etkileyici bir deneyim,” diyor. “Su o kadar saf ki, susadığınızda nehre daldırabileceğiniz bir bardak teknenin yanında asılı. Günümüzde bunu başka nerde yapabilirsiniz ki?”
Yola Çıkmaya Değer Ziyafetler
King Island Dairy peynirlerinden Bruny Adası istiridyelerine, Tasmanya efsanevi lezzetlere sahip. Eyalet boyunca oluşturulmuş pek çok yiyecek ve içecek gezisi yolu sayesinde, kendi gastronomi rotanızı seçmek Tasmanya’nın en keyif verici ve rahat maceralarından biri oluyor.
Malt yapmak için ideal iklimi göz önüne alırsak, Whisky Trail başlamak için iyi bir nokta. Başlı başına bir macera olan Museum of Old and New Art’ta (MONA), Tasmanya’nın bu öncü kültürel kurumuna yakışan biçimde geçirdiğim garip bir sabahın ardından, Hobart’a karayoluyla yalnızca 30 dakika uzaklıktaki Shene Estate’e ulaşıyorum. Kernke ailesi, 19. yüzyıldan kalma zarif Neo Gotik kumtaşı ahırları ve ambarı titizlikle restore etmiş. Ambar, artık aile damıtımevinin tadım odası olarak işlev görüyor. Üç kez damıtılmış Mackey viskilerinin ilk sürümü, 2018 San Francisco Dünya Sert İçki Yarışması’nda altın madalya kazanmış, ama ben Poltergeist cinlerini daha çok beğeniyorum. Cine, sömürge döneminde cadılardan koruması için binalara kazınan pagan sembollerin şerefine bu ad verilmiş. Ancak, rezervasyonlu turları ve tadımları yöneten Anne Kernke, öyküsünün bununla sınırlı olmadığını çıtlatıyor. Bir seferinde yataktayken, yatağa birinin oturduğunu hissetmiş ama çevrede kimse yokmuş. “Ruhu olan binaları severiz, bu yüzden biraz ruh katalım diye düşündük,” diyor bana bir bardak cin–tonik doldururken.
Tasmanya’daki lezzet çeşitliliğini ortaya koyan başka rotalar da
var. Şarap sevenler, Launceston’dan kuzeye kıvrılan yaklaşık 170 km’lik yoldaki mavi–beyaz işaretleri takip edebilir ve Tamar Vadisi Şarap Rotası’ndaki 30’dan fazla mahzeni keşfedebilir. Made on Bruny Island rotası da istiridye ve peynir severler için ideal.
Hobart’ın su üstündeki ünlü balık–patates mekânlarından birinde kusursuz panelenmiş bir balığı mideme indirirken, Tasmanya’da macera aramanın olumsuz bir yönü olup olmadığını düşünüyorum. Eğer varsa, kendinizi maceraya ne kadar kaptırırsanız kaptırın, kesinlikle biraz kilo almanız olmalı.
Bir ısırık daha alırken buna değeceğini fark ediyorum.
Serbest yazar SARAH REID ( @ecotravelist) sürdürülebilir bir maceraya her zaman hazır. Avustralya, Melbourne’de yaşayan EWEN BELL ( @ewenbell) Traveler için Laos’u fotoğraflamıştı.