Denizcinin sorunları KÜDENFOR’UN gündeminde
Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR), Sadun Boro’nun doğumgünü olan 1 Kasım’da ’Sadun Boro rotasında Türk amatör denizciliğinin 21’inci yüzyıl vizyonu’ konulu çalıştayı Rahmi M. Koç Müzesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirdi.
Kurulduğu günden bu yana denizcilik alanında akademik/bilimsel yaklaşımlar geliştirerek, halkımız ve devletimizle denizcileşmek idealine hizmet etmek prensibiyle çalışmalar yapan KÜDENFOR, altıncı çalıştayında Türk amatör denizciliğine katkı sağlayan isimlerle bir araya geldi.
5 Haziran 2015’te vefat eden Türk amatör denizciliğinin duayeni, dünyanın çevresini yelkenli tekneyle dolaşan ilk Türk denizcisi Sadun Boro’nun doğum gününde yapılan etkinlikte 130 katılımcının yanı sıra Sadun Boro’nun eşi Oda Boro ve kızı Deniz Kısmet Polat olmak üzere Türk amatör denizciliğine öncülük etmiş duayenler ve dünya gezginleri de yer aldı.
1932-1936 yılları arasında 5 metrelik branda bir yelkenli ve kürekli sandal ile Akdeniz’i dolaşan ilk gezginimiz Mustafa İhsan Denizaşan’ın kızı Nevin Ersoy Denizaşan; tüm okyanusları kürekle aşarak Guinness Rekorlar Kitabı’nda dört ayrı rekora sahip okyanus kürekçimiz Erden Eruç’un babası Cemal Eruç; yelkenli tekneyle dünya turu yapan Ekrem İnözü, Osman Atasoy, Zuhal Atasoy, Haluk Karamanoğlu, Deniz Karamanoğlu, Derin Karamanoğlu, Christina Karamanoğlu, Özkan Gülkaynak ve Antarktika’ya yelkenle giden ilk kadın denizcimiz Sibel Karasu çalıştayın önemli isimleri arasındaydı. Türk medyasında amatör denizciliğin tanınmasında önemli katkıları olan Hürriyet Gazetesi eski genel yayın yönetmenlerinden ve Sadun Boro dünya seyahatinin medya sponsoru Hürriyet Gazetesi eski Necati Zincirkıran, eski Deniz Kuvvetleri komutanlarından Emekli Oramiral Özden Örnek’in de bulunduğu çalıştay, kendisi de bir amatör denizci olan ve yelkenli ile dünyayı gezen Koç Holding A.Ş. Şeref Başkanı Rahmi M. Koç’un mesajı ile başladı.
Işık Aylan’ın yönettiği çalıştayda şu sunumlar yapıldı
Necati Zincirkıran: Kısmet’in dünya seyahati. Kısmet Deniz Polat: Borolar, deniz ve aile. Ekrem İnözü: Sadun Boro ve amatör denizcilik yaklaşımı. Haluk Karamanoğlu: Sadun Boro ve Gökova Körfezi/amatör denizci belgesi ve eğitimi. Can Pulak: Sadun Boro ve deniz çevreciliği. Erol Kepenek: Amatör denizcilerin bayrak ve bağlama kütüğü sorunu. Hasan Kaçmaz: Barınma sorunu. Ali Boratav: Mavi kart uygulaması. Cem Yavuz: Amatör denizciliği 21 Yüzyıl vizyonu. Özkan Gülkaynak: Amatör denizciliği geliştirmek için nasıl bir model. Zühal Atasoy: Amatör denizcilikte kadınlarımızın rolü.
Defalarca yazdık, yazmaya devam edeceğiz. Denizcilik ve yat turizmi için en büyük sermayemiz, temiz deniz ve çevresi ormanla süslenmiş dantel gibi koylarımızdır.
Temiz deniziniz ve bozulmamış doğanız varsa, diğer yatırımlardan daha fazla verim elde edersiniz. 8.400 kilometrelik kıyı şeridinde gerçekten çok güzel koylarımız, temiz denizlerimiz var.
otel yatırımları hem çevreye zarar verir hem de ekonomik değildir. Bu bölgelere yapılacak oteller üç aylık bir sezon için çalışacaktır. Oysa kitle turizminin yapıldığı Antalya’da otellerde sezon altı aydır. O nedenle Muğla kıyılarına yapılacak büyük otel tesisleri ekonomik değildir. Kaldı ki, Türkiye kurulu 5 yıldızlı otel ve tatil köyü kapasitesi bakımından İspanya’dan da daha fazla tesise sahiptir. Kapasite kulanım oranları yüzde 50’ler seviyesindedir ve bu seviyenin önümüzdeki yıllarda da düşmesi beklenmektedir. 5 yıldızlı otellerin ve kitle turizminin yapılacağı alan olarak Antalya’da, daha en az bir Antalya kadar arazi kapasitesi mevcuttur. Yetmezse, Mersin kıyıları gelir. Kitle turizmine gelen turistin bıraktığı para ile yat turizmine gelen turistin bıraktığı para arasında dağlar kadar fark vardır. Kitle turizmine gelen ha ada 750 dolar harcarken, doğal yapısı nedeniyle yat turizmine gelenlerden yat kiralayanlar ha ada en az 2.500 dolar, 10-14 metre arasındaki teknesiyle Türkiye’de kalan emekliler, yılda 15 bin ile 24 bin euro harcamaktadır. Bir ha alığına megayatı ile gelen ya da megayat kiralayanlar ise gecede 100 bin lira bırakmakta, megayatını Türkiye’de kışlamaya bıraktığında ise en az 250 bin euro ile 750 bin euro arasında para harcamaktadır.
Bu rakamlarla ilgili belgeleri daha önce de dergimizde yazmıştım. Dünyanın ünlü birçok Hollywood yıldızı, Bill Gates gibi milyarderleri, milyarder Arap şeyhleri, kıyılarımızdaki 5 yıldızlı tatil köylerine gelip her şey dahil konaklamada kahvaltı sırasına girmez. Bu tür insanlar tesis için değil, doğal bakir koylar için gelip çok büyük paralar bırakıyorlar. Dolayısıyla çevre koruma ile ekonomik menfaat arasında bir çelişki değil, aksine bir menfaat birlikteliği var.
Bölgede yaşayan insanların ihtiyacı da önemli
Diğer tara an, Özel Çevre Koruma Bölgeleri ilan edilirken, bundan 25 yıl önce bakanlığın bu bölgelerdeki yerleşim yerlerinde insanların ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler yapması da kararlaştırılmıştı. Orada yerleşik köylerde insanların küçük çocukları büyüdü, askere gitti, döndü, evlendi, ancak ihtiyacı karşılayacak imar düzenlemesi bir türlü yapılmadı. Özel Çevre Koruma Bölgesi’ndeki yerleşim yerlerinde bu ihtiyacı karşılayacak düzenlemelere karşı çıkmayı da doğru bulmuyorum.
Bir de bazı yerler var. Her taraf tesis ya da yerleşim yeri. Ancak arada çok küçük bir alan bazı bürokratik inatlaşmalar ve sırf arazi sahibinden intikam almak nedeniyle ilgisiz bir şekilde Birinci Derece SİT ilan edilmiş. Bu bölgelerin açılmasına da itiraz etmiyorum. Çevreyi ve doğayı tahrip etmeden, bu bölgelerde düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Plan hakkındaki ilk gözlemlerim
Bu perspekti en baktığımda, Gökova, Hisarönü, Fethiye ile ilgili alanlarda yapılan düzenlemelerin bir bölümüne katılıyor ama birçoğu hakkında ciddi endişe taşıyorum. Önümüzdeki günlerde bu planı koy koy inceleyip son durumu Naviga okurları ile paylaşacağım. Ama ilk elde ettiğim bilgileri şöyle aktarabilirim.
Öncelikle ana kavramlar değiştirilmiş. Birinci Derece Doğal SİT Alanı, Kesin Korunacak Hassas Alanlar olarak adlandırılmış. Değişen bir şey yok. Buralarda hiçbir şey yapılmayacak. İkinci Derece Doğal Sit Alanı’nın adı, Nitelikli Doğal Koruma Alanı olmuş. Burada da günübirlik tesisler, çadır ve kampingler kurulabiliyor. Üçüncü Derece Sit Alanları da, Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları olarak adlandırılmış. Burada da turizm ve yerleşim alanlarına izin veriliyor. Yani dik oteli gitsin!..
Muğla İli ölçeğinde Birinci Derece Doğal Sit Alanları’nın yüzde 56’sı İkinci Bölge SİT Alanı’na, Birinci Derece Doğal SİT Alanları’nın yüzde 5’i inşaat yapılabilir üçüncü dereceye, İkinci Derece SİT Alanları’nın yüzde 3’ü üçüncü dereceye getirilmiş. SİT Alanları’nın yüzde 13’ü tamamen SİT Alanı dışına çıkarılmış.
Bozburun Yarımadası tam bir felaket… Birinci Derece Doğal SİT Alanları’nın yüzde 95’i İkinci Derece Doğal SİT Alanı’na dönüştürülmüş. Neyse ki yapılaşmaya açılan alan yüzde 2 ile sınırlı kalmış.
Ancak Datça Yarımadası’nda yapılaşma bakımından durum çok daha felaket. Birinci Derece SİT Alanları’nın yüzde 61’i ikinci dereceye dönüşmüş.
Gökova’da Birinci Derece Doğal Sit Alanı’nın yüzde 46’sı günü birlik tesislere izin veren ikinci dereceye, birinci derecenin yüzde 5’i yapılaşmaya izin veren üçüncü dereceye dönüştürülmüş. Sit Alanları’nın yüzde 37’si SİT Alanı dışına çıkarılmış, yüzde 12 yeni SİT Alanı ilan edilmiş.
Marmaris Körfezi içinde yapılan düzenlemeleri harita üzerinde çok net çözümleyemedim. Marmaris içi ve tüm koyların durumlarını önümüzdeki sayıda paylaşacağım.
Ancak gerek Çevre Bakanlığı’nın gerek Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin bu çalışmalara, kıyıları avucunun içi gibi bilen denizcileri de dahil etmesi çağrımı yineliyorum.