Gürkan Kurul
Muhtemel geçiş süresine ve buna ilave bir-iki güne göre alışveriş yaptık. Alışverişimizi ‘artmazsa yetmez’ felsefesine göre yaptığımızı söyleyebilirim. Ekibin alerji, ağız tadı ve alışkanlıklarına göre ortak bir liste çıkardık ve buna uygun yemek listesi hazırladık. Listemizde çok büyük sapma yaşamadık ancak hava ve deniz durumuna göre bazı değişiklikler yaptık ve öğün sayısını üçten ikiye indirdik. Bozulan ve çöpe atılan salata malzemesi, soğan, bir miktar muz, küflenen limon dışında ziyan olan malzememiz olmadı. Ön hazırlık yaptığımız ama pişirme sırası gelmeyen birçok yemek oldu. Bunların hepsi tekne sahibine kaldı.
2015’te Bodrum’da kafamızda ve kalbimizde başlayan Atlantik geçişi için artık hazır hissediyorduk. Starttan bir gün önce 18 Kasım Cumartesi günü sabahtan pasaport işlemlerimizi yaptırdık ve çantalarımızı tekneye götürüp kamaralarımıza yerleştik. Olta teçhizatını kontrol ettikten, ilave ve yedek malzeme alışverişini yaptıktan sonra karadaki son yemeğimizi yiyip ‘sallanmayan yataklarımızda’ iyi bir uyku çekmek için kiralık evimize döndük.
19 Kasım start sabahı heyecanın etkisi olsa gerek herkes erkenden uyandı. Saat 13:00’teki start için ev sahibinin yardımı ile çağırılan iki adet taksi gecikince biraz gerilsek de kalan eşyalarımızı yükleyip marinanın yolunu tuttuk. Start sebebi ile marina hareketli ve kalabalıktı. Tekneye yerleştikten sonra tekne sahibi ile güvenlik ve ne-nerede toplantısı yaptık. O arada bir bando marinada tur atmaya başladı. Saat 11:00’e kadar dolaşan bando teknelerin demir almaya başlamasıyla mendirekteki yerinde çalmaya devam etti.
Bu kadar teknenin marinadan çıkması ciddi bir trafiğe sebep oluyor. Demir alıp sıraya girdiğimizde anladık ki çıkışa yakın, bangır bangır müzik eşliğinde, tekneler tek tek anons ediliyor. Mendireğin her iki yakasında konuşlanmış kalabalığa tekneler tanıtılıyor. Bana ilk heyecan sağanağı o anda geldi.
Müthiş bir atmosferin şaşkınlığı ve temiz startın ardından geçişimiz resmen başlamış oldu. Son üç gündür süren hava raporu ve rota tartışmamız halen sonuç bulmamıştı. Ancak karar anı gelmişti. Sonuçta üç saatlik yarış değildi ki anlık karar veresin!.. Uzun bir süre için plan yapmak gerekiyordu. Bizim ekibin aldığı hava tahminleri genel geçişin aksine, güneye inmeden daha düz bir rota öngörüyordu. Tekne sahibi ise genel geçiş yönünde yani Cape Verde’ye doğru inip karşıya geçmemiz konusunda ısrarcıydı.
Her ARC’DE filonun büyük çoğunluğu acil bir durumda, karaya yakın olmak ve kuzeyde sürpriz rüzgârlar olduğu için önce Cape
Verde Adaları’na doğru güneye inip sonra ticaret rüzgârları ile batıya rota tutmayı tercih ediyor.
Startın ardından hemen ilk üç tekne içinde yer almaya başlayınca bizim ‘yarışçı dişlerimiz’ haliyle uzamaya başladı. Adanın güneybatı ucuna ulaştığımızda karar anı gelmişti. Ya iskele kontra yolumuza devam edecektik ya da kavança atıp batıya doğru rotamızı çevirecektik. Sanırım bizim tahminler ve sayı üstünlüğümüz etkili oldu ki kavançayı attık. Atlantik’in ortasını bulmamız yedi gün sürdü. İlk iki günü yer yer balon seyri ile geçti. Üçüncü günden itibaren beş gün boyunca orsa gitmek zorunda kalmamız ekibin genel beklentilerinin dışındaydı. 25-38 knot aralığında seyir yaptığımız iki gün enerjimizi düşürmüştü. Kabaran denizin etkisiyle geceleri ufuk çizgisi kaybolup yıldız mı yoksa tekne mi sorularıyla geçen ilk haftanın ardından rakibimiz Claire’in dışında bir ışık daha olduğunu fark ettik. Oldukça süratli olan bu ışık iki saate bizi bordaladı. Telsizden bizi çağırdı. Uzun aradan sonra yaptığımız ilk telsiz görüşmesinde Antigua’ya giden 40 metrelik dev bir yelkenli olduğunu öğrendik. Verdiği güncel hava raporu bizdeki tahminlerle tutarlı şekilde, havanın düşeceği ve doğuya döneceği yönünde olunca keyifler yerine geldi. “Sanırım ticaret rüzgârları gerçekten var” ve “Piyasalar kötü, ticaret bitmiş” gibi kötü esprilerin sonuna da yaklaşıyorduk.
Vardiyaları dörder saatten bizim ekip üçer kişi, tekne sahibi ise arkadaşı ile iki kişi tutacak şekilde organize etmiştik.
Havanın normale dönmesiyle sonunda güzel uyku uyuyabildiğimiz bir gecenin ardından Atlantik’in ortasında denize girmek isteyenler için kısa bir mola dahi verebildik. Moraller yükselmiş, yüzler gülüyordu. Bugünü fırsat bilip teknenin içini de temizlemeyi ihmal etmedik.
Sekinci güne bir ceviz kabuğundaymışız gibi uyandık. Rüzgâr yoktu, üstüne üstlük aküler için motor basalım desek de motor çalışmadı. Tüm ekibin müthiş bir direnç ve gayret göstererek çalıştığı 12 saat boyunca ara ara 6-7 knot’a çıkan rüzgârda doğru manevralar ile tekneyi azami süratte kullanmaya gayret ettik. Motor onarım sürecinde aldığımız iki balık ortamı yumuşatırken, rüzgârın 10 knot civarına oturmasıyla en azından yol yapabilir duruma gelmiştik. Uydu telefonu ile bağlandığımız Erdil Uzaltan’ın motor konusundaki önerisi ile Mehmet Kanatlı sorunu tespit etti ve devamında yaptığı cambazlıkla motoru çalıştırmayı başardı. Bana göre teknede o güne kadar Türkler ve Norveçliler diye gizli bir gruplaşma varken, rüzgârsızlık ve motor arızası sırasındaki dayanışma sonucunda artık tam bir ekip olmuştuk.
vardiya saatlerinde güncelleme yaparak ikişer kişiden üçer saat vardiya tutmaya karar verdik. Yolun kalanını son gecedeki üç saatlik rüzgârsızlık haricinde balon seyri ile sorunsuz ve gayet keyifli şekilde geçirerek 15 gün 4 saat 2 dakika 40 saniyede tamamladık. Bitiş çizgisini geçebilmek için çıktığımız yolda 196 tekne içinde iki katamaranın ardından üçüncü olarak finiş verirken, tek gövdeli teknelerde yarış sınıfı teknelerini de geride bırakıp bitiş çizgisini ilk geçen tekne “line honour” olarak ilan edildik. Yarış sınıfı teknelerini dahi geride bırakmamızın organizasyon komitesini bile şaşırttığını, bizi karşılayan kurul üyesinden öğrendik. Marinaya bağlanırken bizi kutlamaya gelen karşılama komitesinin elinde, buz gibi yerli romla hazırlanan hoş geldin kokteylleri ve tazecik meyveler vardı.
15 günün değerlendirmesi
Geçiş boyunca hava tahmini için dört ayrı veriyi değerlendirdik. Birincisi her gün ARC merkezinden gelen hava durumuydu. Geçiş evraklarındaki harita bölümlere ayrılmış ve her bölüm için bir kod verilmişti. Uydudan veri transferi sorun olduğu için kod/saat/yön/ şiddet şeklinde rakamsal veriler geliyordu. Tekne sahibine gelen bu elektronik postada ‘AA/06/135/12’ dediğinde, AA bölgesinde UTC saat 06:00’da 135˚’den 12 knot eseceğini anlıyorduk. 36 saatlik tahmini bu formatta altı saatlik dilimler için her gün 12:00’de gönderiyorlardı.
Buna ilave olarak tekne sahibi Per’in eşi, etrafımızdaki teknelerin ve potansiyel rakiplerin konumları ile kendi kaynaklarından hava raporunu aralarındaki benzer bir kodlama ile gönderiyordu. Üçüncü kaynağımız ise Londra temsilcilerimiz Kurt ve Bars Börteçene kardeşlerdi. Dönüşümlü olarak telefona gönderdikleri kısa mesajlarla veri akışımız hiç kesilmedi. Son olarak starttan bir hafta önce takip etmeye başladığımız Predictwind’in offshore versiyonunun rota özelliğini kullandık. Rotayı ve teknenizin polar diagramını giriyor, akıntı, motor var-yok gibi özellikleri seçtikten sonra güvenli ya da hızlı yolu seçiyorsunuz, sizin rotanızı alternatifli olarak veriyor. Starttan altı saat sonrasına kadar bunu takip edebildik ancak sonra telefon şebekesi gidince son haritayı kaydedip sadece gerçekle tutup tutmadığına bakabildik. Seyrin başından beri kapıştığımız Claire görünmez olunca İstanbul temsilcimiz Yüce Öneyli’yi görevlendirdik. Görevi Claire hangi dereceye hangi süratle gittiğini, aramızın kuş uçuşu kaç mil olduğunu ve önümüzde giden lider katamaranın hangi süratle, hangi açıya gittiğini takip etmekti. Ve tabii predict hava tahmininde bir sapma varsa haber verecekti. Claire, güneye rota tuttuğu için bu verilerden oradaki havayı, lider katamaran önümüzde olduğu için de bu verilerden önümüzü görebilir olduk.
Her gün saat 12:00’de toplanan verilerle masaya açılan harita üzerinde kendimizi ve rakipleri işaretleyip stratejimizi gözden geçirip kalan rotamızı planladık. Evet yarışçı dişler iyice uzamış, Atlantik geçişi yerini yarışa bırakmıştı.
Şimdi geriye dönüp baktığımda ikinci günün sonunda kara kayboldukça ışık iyice yok olduğu için yıldızların ufuk çizgisine kadar indiğini hatırlıyorum. Tabii bu durum bazı yıldızları tekne zannetmemize de sebep oldu.
İkindi çaylarımız yol boyunca aksatılmadı ve günler geçtikçe