Dünya turu
Onlar, dünyanın en çok takip edilen yelkenle dünya seyahati blogları ve vlogları. Dünyayı dolaşırken paylaştıkları videolarla masraflarını çıkarabilen bu kişilerin hikaye ve tavsiyelerine kulak verelim. Sailing La Vagabonde
yelkenci okyanuslarda dolaşıyor. Onlar kimi zaman gittikleri yerlerdeki lezzetleri kimi zaman denizin ortasında başlarına gelen problemi nasıl çözdüklerini kimi zaman da tekne bakım onarımıyla ilgili bilgi ve deneyimlerini paylaşıyor.
Yelken vlogger’larının hikayesi aşağıda da görebileceğiniz gibi hemen hemen aynı: Gerçek özgürlüğü yaşamak adına karadan vazgeçip okyanuslara açılıyorlar. Denizde yaşadıklarını videolarla paylaşmak dışarıdan eğlenceli ve kolay gibi görünse de işin aslı çok farklı. Çünkü bu videoları hazırlamak sanıldığından daha zor ve emek isteyen bir iş. Ayrıca denizin ortasında güçlü bir internet bağlantısı bulmak da işin cabası. Ancak başarılı olduğunuz takdirde elde edeceğiniz sonuç fazlasıyla tatmin edici.
Not: Bu yazıdaki vlogger’ların videolarını Youtube kanallarından izleyebilirsiniz.
Muhtemelen yelken vlogger’lığı konusunda en çok tanınan ve en büyük başarıya ulaşan, güzel Elayna ve yakışıklı Riley’nin tekneleri La Vagabonde’la olan maceraları. Hatırlarsanız Naviga olarak Elayna ve Riley’yi Fransız Polinezyası’nda seyir halindeyken yakalamış ve yaptığımız röportajla ilham verici hikayelerini Temmuz 2016 sayımızda sizlere anlatmıştık. Röportajı
okumayanlar için her ikisi de Avustralyalı olan ancak yolları dünyanın başka bir köşesinde kesişen genç ve güzel çiftin hikayesini özetleyelim. Riley aslında petrol işinde çalışırken biriktirdiği parayla kendine tekne almaya karar verir ve aradığı modeli (43 feet’lik Beneteau Cyclades) İtalya’da bulur. Okyanuslardaki macerasına da buradan başlar. Elayna ise kimi zaman müzik gruplarının turneleriyle kimi zaman da dalış eğitmeni olarak dünyayı dolaşmaktadır. İkilinin yolu, memleketleri olan Avustralya’dan çok uzakta, Yunanistan’da kesişir. Elayna ve Riley ilk bakışta birbirlerine aşık olur ve maceraya beraber devam etmeye karar verirler. Hatta Yunanistan’dan sonra Türkiye kıyılarını da gezerler. Gerçek bir başarı hikayesi olan ikilinin sosyal medyada paylaştığı eğlenceli videolar kısa zamanda o kadar büyük ilgi gördü ki Youtube’daki takipçi sayıları 360.000’e ulaştı. Nitekim bu başarı Fransız katamaran markası Outremer’ın dikkatini çekti ve çifte geçen yaz yeni bir tekne hediye etti. Elayna ve Riley artık 42 feet’lik bir Outremer katamaranla dünyayı geziyor. Bugüne kadar 41.000 deniz mili kat eden Elayna ve Riley bu aralar İspanya açıklarında seyrediyor. Yaz aylarında da Amerika’ya doğru yola çıkacaklar.
www.sailing-lavagabonde.com
Yelken vlogger’lığı dünyasında Sailing La Vagabonde’dan sonra en çok takip edilenlerden biri SV Delos. Delos ekibinin diğerlerinden farkı çift olarak değil oldukça kalabalık bir ekip halinde dolaşmaları. Bu yüzden kendilerini ‘Delos Kabilesi’ olarak adlandırıyorlar. Kabilenin reisi ise aynı zamanda Delos’un sahibi olan Brian Trautman. Bir elektrik mühendisi olan ve genç yaşta kendi yazılım şirketini kuran Brian, bir gün her şeyin boş olduğunu fark etmiş ve tüm mal varlığını satarak teknesi Delos’u satın almış. 2009 yılında da Seattle’dan denizlere açılmış. Aslında ilk başta amacı
Ran Sailing’in mürettebatı İsveçli bir çiftten oluşuyor: 40 yaşındaki Johan Hammarlund ve 30 yaşındaki Malin Löf. Bir şirkette ürün müdürü olarak çalışan Johan, yaklaşık 20 yıldır yelken yapıyor. Bu süreçte beş kez Atlantik, bir kez de Cape Horn’u geçmiş. Seyahatten önce sosyal görevli olarak çalışan Malin ise çok daha yeni bir yelkenci. Malin, 2014’ten bu yana yelken yapıyor.
Çiftin teknesi 1987 yılında İsveç’te inşa edilen Beason 40. Sloop armalı tekne kişiye özel olarak üretilmiş. Alüminyum gövdeye sahip 12 metrelik teknenin ismi Ran ise İskandinav mitolojisinde okyanus tanrıçası anlamına geliyor. Rivayete göre bu tanrıça denize düşen denizcileri ağlarıyla kurtararak denizin üstünde kalmalarını sağlarmış. Johan ve Malin, karada yaşarken bir anda hayatlarını yavaşlatmaya ve özgürlüğün tadını çıkarmaya karar verdiklerini, ardından tekne alabilmek için ellerinde ne var ne yoksa sattıklarını söylüyor. Çift Ran’ı satın aldıktan sonra bu hayata
Tüyolar Uma mürettebatından:
Bu işe başladığımızda güzel video nasıl çekilir hiçbir fikrimiz yoktu. İşe Photoshop, Revit, Sketchup, AUTOCAD ve Archicad programlarını öğrenerek başladık.
Çekimlerimizi profesyonel bir kamera (Sony A6500) ile yapıyoruz. Ayrıca Action Cam, akıllı telefon, sualtı kamerası ve drone da kullanıyoruz.
Görüntüleri montajlamak için Final Cut Pro X programını kullanıyoruz.
Videolarda ses kaydının iyi olması çok önemli. Bunun için Blue Snowball USB mikrofonu tercih ettik; çok küçük ve hafif, stüdyo kalitesinde ses kaydedebiliyor.
Youtube taktikleri
Öncelikle hesabınızı, yani kanalınızı oluşturun. Yaptığınız tasarımda yazı karakterlerinin kolay okunur olmasına dikkat edin. Ana sayfanıza koymak için kendinizi anlatan bir video hazırlayın.
Eğer bir konuda bilgi verici video hazırlayacaksanız söylemek istediklerinizi kısa ve basit cümlelerle aktarın. Eğlenceli videolar çekecekseniz araya görüntülere hareket katacak efektler koyun.
İnsanları bir videoyu izlemeye davet eden ilk şey başlığıdır. Dolayısıyla videonuza isim koyarken içinde dikkat çekici ve popüler kelimeler olmasına dikkat edin.
Haftada en az bir video koyun. Youtube kullanıcıları, yeni bir video izlemek için arama yaptığında genellikle altında “yeni” ibaresi olanları izlemeyi tercih eder.
Clickbait tekniği olarak adlandırılan, daha fazla izleyici ya da okuyucuyu çekmek için bir içeriği olduğundan farklı gösteren başlıklar kullanın. Örneğin 10 dakikalık videonun sadece birkaç saniyesinde tepenizde şimşekler çaktığını farz edelim. Buna “Şimşeklerden nasıl kurtuldum” diye bir başlık atmanızda sakınca yok. Zira işin uzmanlarının videoları da böyle.
Vlogger’lık işinde ne kadar çok takipçiniz olursa bu işten para kazanma olanağınız o kadar artar. Daha çok takipçiye ulaşmanın yolu da her şeyi İngilizce hazırlamaktan geçiyor.
Dalga sörfü Fransa’da çok yaygın ancak Türkiye’de yeni sayılır. Sizin bu spora başlangıcınız nasıl oldu?
Tuğçe:
Okyanus kıyısından uzakta büyümememe rağmen küçüklüğümden beri bir dalga sörfü heveslisiydim. İlk deneyimim 18 yaşında Teksas’ın Galveston sahillerindeki bulanık kahverengi sularda oldu. Halbuki sörf aşkım Kaliforniya ve Fiji sahillerindeki turkuaz sularda sörf fotoğraflarına bakarak ve videoları izleyerek başlamıştı. Asıl sürekli yapma fırsatını ise 24 yaşındayken yüksek lisans sırasında Biarritz sahillerinde elde ettim. Orada bana öğreten kişi ise Brice’ti. Tanışmamızın ikinci günü sudaydık. Şu anda ise en çok sörf yaptığım yerler yine Biarritz ve Quiberon sahilleri. Şubat 2018’de Alanya’da yapılacak Türkiye Dalga Sörfü Şampiyonası’na katılmayı hedefliyorum.
Başka hangi su sporlarını yapıyorsunuz?
Tuğçe:
Ben temelde yüzücüyüm ama hobi amaçlı olarak ikimiz de dalga
Brice: Evet kıyı şeridini takip etmemizin asıl amacı yol üzerinde kite surf, dalga sörfü gibi sporları da yapabilmekti. Biarritz, İspanya’nın kuzey sahilleri, Portekiz’de Peniche ve Ericeira şehirlerinde dalga sörfü yaptık. Kite surf’ü ise Portekiz’in güneyinde Alvor kasabası, İtalya’da Garda Gölü, Fransa’nın Hyeres sahilinde ve tabii ki Türkiye’de Urla, Alaçatı, güneyde Patara Plajı ve Burdur’daki Salda Gölü’nde yaptık.
Son yılların en popüler seyahat noktalarından biri olan Salda Gölü’nde -muhtemelen- kite surf’ü ilk siz yaptınız. Nasıl bir deneyimdi?
Brice: Salda, tektonik bir krater gölü olduğundan Türkiye’nin en derin ve en berrak tatlı suyuna sahip. Derinliği 184 metreye kadar ulaşıyor. Yine aynı sebepten ötürü gölün etrafı magnezyum minerallerinden oluşan bembeyaz tortularla kaptı. Bu da gölü Maldiv kıyılarıyla yarışır hale getirmiş. Göl yaklaşık 1.180 metre yükseklikte bulunduğundan rüzgâr yer yer çok sert olabiliyor. Biz oradayken sabah güzel bir rüzgârla ve muhteşem bir manzarayla uyanınca kite’ları suya indirmeden edemedik. Böylesine berrak ve turkuaz sularda kite yapmak inanılmaz bir deneyimdi. Ancak rüzgârın çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. Oldukça sağanaklı ve değişken. Bu da kite surf için oldukça tehlikeli bir durum. Bunu anlayınca ben de insanların üstüne kite’ı düşürmeden hemen sudan çıkmaya ve fotoğraflarla yetinmeye karar verdim.
Bugüne kadar en çok beğendiğiniz kite surf noktası neresiydi?
Tuğçe:
Seyahat süresince kite surf yaparken en keyif aldığımız yerler Portekiz’in güneyindeki Alvor sahili ve Türkiye’deki Patara Plajı oldu. Onun dışında Filipinler seyahatinde kite surf için henüz keşfedilmemiş ancak cennet olabilecek güzellikte Cuyo Adası’nda çok güzel kite surf anılarımız oldu.
Karavandaki günlük yaşam nasıl? Tuğçe:
Karavan hayatını biz çok sevdik. Şans eseri de olsa karavanı hiç de fena yapmadığımızı fark ettik. İhtiyacımız olan her şey vardı içinde: Yatak, lavabo, mutfak, duş. Üstelik yaz mevsiminde gezdiğimiz için dışarıya masamızı kurup yemeğimizi istediğimiz manzaraya karşı yiyebiliyorduk. Her gün gözünüzü açtığınızda muhteşem bir doğaya uyanmak kadar güzeli yok gerçekten. Tabii park ettiğimiz yerler konusunda her gün çok şanslı olamayabiliyorduk. Kimi zaman sahil kenarları özel alan, SİT alanı ya da paralı giriş olabiliyor ya da harita üzerinde inanılmaz güzel görünen yerleri çöp yığınıyla dolu bulabiliyorduk. Fazla ıssız yerlerde kendimizi güvende hissetmediğimiz anlar da oldu. Bunlar kısmen işin zor yanlarıydı diyebiliriz.
Tekne hayatıyla benzer yanları var mıydı?
Tuğçe:
Tekne hayatını çok sevdiğimiz için karavana alışmak bizim için hiç zor olmadı. Çünkü ikisinin de çok fazla benzer yönü var. İkisinin de en güzel yanı evinize birlikte mobil bir hayat sürebilmeniz, istediğiniz yerde istediğiniz zaman istediğiniz manzaraya karşı konaklayabilmeniz. Manzaralar konusunu gerçekten vurgulamak istiyorum çünkü inanılmaz görüntülerle karşılaştık yol boyunca. Bir de karavan hayatında teknedeki gibi su kullanımı konusu çok önemli. Gerek bulaşıkları yıkarken gerek duş alırken su tüketimine çok özen göstermemiz gerekiyor. Gerçi bunu da normal hayatımızda alışkanlık haline getirmemiz gerektiğini düşünürsek artı olarak görebiliriz.
Genelde insanlar küçük alandan rahatsız olup olmadığımızı veya iyi uyuyup uyumadığımızı soruyorlar ancak bizim bu konularda gerçekten hiç sıkıntımız olmadı. Yatağımız çok büyük değil evet ama baza ve yatak süngerini (yine şans eseri olarak) iyi seçtiğimizi düşünüyoruz. Küçük alan konusuna gelince... Böyle bir yaşam tarzının getirdiği artıların yanında bu, söz konusu bile olmuyor.
Not: Menay çiftinin hikayesini www.dukokalane.com adresindeki bloglarından takip edebilirsiniz. Şimdilik sadece Fransızca ama yakında İngilizce de olacak.