Deniz kültürü
Denizlerden topladıklarını sanat eserlerine dönüştüren Şinasi Yelkenci, kendisini ‘deniz çöpçüsü’ olarak tanımlıyor. Denizden çıkan her çöpü sanat eserine dönüştüren Yelkenci, çalışmalarıyla San Diego’da düzenlenen uluslararası bir organizasyonda tek Türk
Deniz çöpçüsü
Şinasi Yelkenci, yıllardır sahillerden topladığı çöplerle denizlerdeki kirliliğin boyutlarına dikkat çekmeye çalışıyor. Yani bir anlamda sanatının kaynağını eleştiren Şinasi Yelkenci’nin çalışmaları gerçek bir gönüllülük hikayesi. 1971 yılında Amasra’da doğan ve aslında bir ilaç firmasında çalışan Yelkenci, denizden ilham alan sanatına gemi modelleri yaparak başladı. Bir gün şehir hayatından bunaldı ve boş zamanlarında karaya vuran çöpleri toplamaya başladı. Bu işi yaz tatillerinde de sürdürdü. Sonra bu merak ilerledi ve Şinasi Yelkenci her hafta sonu çöpleri toplamak üzere kendini sahillere atmaya başladı. Bir süre sonra hobiye dönüşen çöp toplamak bir anlamda Yelkenci’nin doğayla baş başa kalmasının da bir yoluydu. Bugüne kadar birçok sahilde çöp toplayan sanatçının en sevdiği yer ise Burgaz. Yelkenci, “Zaman içinde bana en uygun yerin Burgaz Adası olduğunu keşfettim ve sonrasında başka bir yer aramadım” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Bu işin çıkış noktası çevre ve özellikle de deniz kirliliğine dikkat çekmekti. İlk zamanlar çöpleri topladıktan sonra kumsalda çeşitli motifler yapıp fotoğraflarını çekiyordum. Sonra da çöp konteynırına atıyordum. Ancak insanlar zaten çöp görmeye alışkın olduğu için bu fotoğrafları pek umursamıyordu. Ayrıca bunlar anlık çalışmalardı. Daha sonra arkadaşlarımın daha kalıcı bir şeyler yapmam konusundaki tavsiyeleri üzerine çöpleri sanatsal malzeme olarak kullanabilmeyi öğrendim. Yaptığım çalışmaları paylaştıkça da insanların daha çok etkilendiğini ve çöp konusunda daha duyarlı olduklarını fark ettim.”
Şinasi Yelkenci bir buçuk yıl gibi kısa sürede topladığı çöplerin sergi açacak kadar çalışma ortaya çıkmasını sağladığını söylüyor. Denizde bulduğu her şeyi bir sanat eseri haline getiren Yelkenci, bugüne kadar tekne parçalarını balık maketlerine, plastikleri müzik enstrümanlarına, pipet ve mandal parçacıklarını bukalemuna, lastik ayakkabıları duvar süsü ve saksıya dönüştürmüş. Ve birkaç ay önce Burgazada’da ‘Denizden Gelen’ isimli sergisini açmış.
Eserlerini yaratırken denizin rahatlatıcı etkisinin yanı sıra rüzgâr, dalga sesi, martı çığlıkları gibi birçok şeyden ilham aldığını söyleyen Yelkenci,
“Sahillere vuran çöpler kısıtlı ve satın alamayacağınız malzemeler olduğundan daha yaratıcı olmanız gerekiyor. Aslında okul gibi zamanla öğreniyorsunuz her şeyi” diyor. Bugüne kadar denizde bulduğu en ilginç şeylerin neler olduğunu merak ediyoruz şöyle yanıtlıyor:
“Aslında denizden gelenlerin hepsi ilginç çünkü aslında denizde olmamaları gerekiyor. Bugüne kadar denizden bir sürü ilginç şey buldum: Kırık gitar sapı, çocuk emzikleri, çocuklara ait envai çeşit oyuncak, iç çamaşırları, her türlü plastik ve kadınlara ait bir sürü makyaj malzemesi. Hatta bir keresinde 100 TL bulmuştum. Eğer bulduğum malzeme çok kirli değilse denizden geldiği gibi, temizlemeden kullanıyorum. Çünkü onlar zaten dünyanın en büyük çamaşır, bulaşık makinasından yani denizden yıkanarak geliyor.”
Şinasi Yelkenci, eserleriyle uluslararası alanda da sesini duyurmayı başarmış. Eserleri, hayatını okyanuslardaki kirliliği önlemeye adayan ve bu amaçla Splash Trash Art Expo organizasyonunu kuran ABD’LI bir girişimcinin dikkatini çeken Yelkenci, uluslararası arenadaki macerasını şöyle anlatıyor:
“Dünyada denizden çıkan çöplerle sanat eseri yapan insanları bir araya getirmeyi amaçlayan organizasyon, aylar süren uğraşlarından sonra 36 ülkeden 130 kişiyi sanal ortamda da olsa buluşturmayı başardı. Türkiye’den bu işle ilgili olarak beni buldular. Böylece çalışmalarım San Diego’da düzenlenen 6. Ulusal Deniz Atıkları Konferansı’nda Splash Trash Art Expo’nun bir parçası olarak sunumda yer aldı. Eserlerim dünyanın farklı ülkelerinden 300’den fazla gönüllünün eserleriyle birlikte sergilendi. Böylece etkinliğe ben de bir Türk olarak destek vermiş oldum.”