Güverteden bakınca
Yunanistan vize cimriliğine başladı
Euro’nun 5,5 liraya çıkması üzerine birçoğumuz Yunan Adaları gezi planlarından vazgeçme kararı almaya başladık. Tam kendi aramızda bu konuyu tartışırken, Yunanistan vize uygulamalarını katılaştırdı. Böylelikle Yunanistan kendi bacağına kurşun sıkıyor. İlk itirazlar eminim adalardaki esnaftan gelecek. Yunanistan’ın durumu düzeltmesi için önerim yazının sonunda…
Türk-yunan ilişkilerine dair uzun uzun yazmayacağım. Tarih boyunca iki ülke arasında savaş dahil, çok sayıda anlaşmazlık oldu, yakınlaşmalar, dostluklar oldu. Savaş ya da gerginliklerde en büyük etken, bölgede gücünü artırmak isteyen emperyalist güçlerin dayatmalarıydı. Merak edenler iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihini araştırıp öğrenebilir. İnternet döneminde her türlü yayını bulmak artık kolay olduğu için iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihine girmiyorum.
Ancak bildiğim ve yaşadığım şey şu: Bazı istisnai durumlar dışında, iki ülke halkı birbiriyle dost. Özellikle Ege’nin karşılıklı iki kıyısında oturanlar, binlerce yıllık kültürün ortak süzgecinden geliyorlar. Yemeklerimiz ve müziğimiz bunun en güzel örneği… Çok iddialı olmayayım ama müzikte 9/4, 5/8, 5/4 ölçüleri ve ritmi sadece Ege’de var. Türkiye kıyıları ve Yunanistan’da… Bu ritmin oyunu da aynı, adı da aynı. Zeybek ve Zeybetiko…
2008 krizinde vize ve vergi esnekliği
2008’de dünyayı vuran ekonomik kriz Yunanistan’ı fena hırpaladığında, Yunan hükümeti çok yerinde bir kararla Ab’nin Türklere uyguladığı Schengen Vizesi’nde esnek davranmaya başladı. Çok sayıda Türk teknesi de Yunan Adaları’na gitmeye başladı. Bu politika sayesinde adalar, ekonomik krizi, Yunanistan ana karasındaki kadar ağır hissetmedi.
Yine o dönemde Yunan hükümeti, bütçe açığını kapatmak ve ekonomik krizle mücadele etmek için Yunan karasularına gelecek olan teknelerden vergi almaya kalktı. Konuyu İngiliz yelkenciler gündeme getirdi. Ben de o tarihte Naviga’da, “Kendi ayağınıza kurşun sıkıyorsunuz” diye bir yazı yazdım. Dergi piyasadan kalktıktan sonraki ay, bu yazı fark edilmiş. Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun Naviga’nın ofisinden dergiyi istediğini, benim yazıyı tercüme ettirip Atina’ya gönderdiğini öğrendim. Bir taraftan İngilizler, bir taraftan da bizim yazı sayesinde Atina, böyle bir vergiyi uygulamaktan vazgeçti ve Yunan Adaları’nda Türk turist ve tekne sayısı her geçen sene artmaya devam etti.
Denizden gidenleri üçe ayırmak lazım
Bir konuya dikkat çekmek isterim. Denizden Yunanistan’a gidenleri üç kategoriye ayırmak gerekir. Birinci kategori: Kendi teknesiyle Yunanistan’a gidenler… Bunlar da kendi arasında ikiye ayrılır. Teknesini kendi kullanan genellikle 8 ile 15 metre arasında orta gelir seviyesinde kişiler… Diğeri de, 18 metreden başlayıp 40 metreye kadar çıkan, personel tarafından sevk ve idare edilen, üst gelir grubunda yer alan kişiler.
İkinci kategori: Feribotla Yunanistan’a gidenler. Daha ziyade Yunan Adaları’nın
karşısındaki yerleşim yerlerine yakın yerlerde ikamet eden Türklerdir. İzmir’den sabah evinden çıkar, Çeşme’den feribota biner, öğle yemeğini yiyip akşam geri döner ya da birkaç gün bir otelde kalır. Ayvalık-midilli, Çeşme-sakız, SığacıkSamos, Kuşadası-samos, Bodrum-kos, Marmaris-rodos günübirlik seferleri sayesinde Türkiye’den adalara turist gider, adalardan da Türkiye’ye alışverişe gelirler. İki ülkenin insanları da kazanır.
Üçüncü kategori: Gulet dediğimiz teknelerle mavi tur kapsamında bir adaya uğrayanlar…
Atina hükümeti özellikle üçüncü kategoride yer alan turistleri çekmek için yine akıllıca bir kararla kapı vizesi uygulamaya başladı. Kapı vizesi, diğer normal vize ile aynı ücrete tabî. Ancak konsoloslukta işlemlerle uğraşmadan tek girişlik 15 günlük bir vize… İkinci kategori Türkler için de kapı vizesi uygulanıyor ama gümrükte yığılmalara neden oluyor. Ayrıca bu yolla gelenlerin büyük çoğunluğu kıyı kentlerinde oturduğu için turist olarak ve Yunanistan’a seyahat etme potansiyeli yüksek olduğundan bu kişiler kapı vizesini de kısa süreli vizeyi de tercih etmiyorlar.
Yunanistan, bundan bir sene öncesine kadar vize işlemlerinde özel tekne sahiplerine daha esnek davranıyordu. Diğer herkesten istenen tüm belgeleri bizden de istiyordu ama teknemizin belgesini ve sigortasını ibraz ettiğimizde, otel rezervasyonu ve gidiş dönüş bileti sormuyordu. Ve üstelik de tekne sahibinin yazdığı bir yazı ile teknede bizimle gelecek olan aile üyeleri ve arkadaşlarımız için de otel ve bilet rezervasyonu sormuyordu.
Önceleri altı ay süreyle verilen vizeler, bir sonraki sene bir seneye, hatta iki seneye çıkıyordu. Devlet, beş yıl kadar önce emekli gazetecilere de vizeden muaf gri pasaport vermeye başladı. Ben beş yıldır Yunanistan’a gri pasaportla girip çıkıyordum. Beş yıl önceki normal pasaportumda her sene birer yıllık Yunan vizesi bulunuyordu. OHAL uygulamasıyla emekli gazetecilerin gri pasaport alma hakkı kalkınca normal pasaporta döndüm. Geçen yıl İzmir Başkonsolosluğu’na vize için başvurdum. Eski yıllık vizelerimi de ekledim. Altı aylık vize verdiler. Arada beş yıl var diye önce makul karşıladım. Bu sene tekrar başvurdum, yine altı ay verince sinirlendim. Sonra birkaç kişiden duydum ki eskiden bir yıl vize alanlar, şimdi altı ay alıyorlarmış.
Döviz alıp başını gidince
Zaten euro’nun 5,5 lirayı bulduğu, Türk ekonomisinin üzerinde kara bulutların dolaştığı bir dönemde Yunan Adaları’na gitmenin de bir cazibesi kalmıyor. Euro 3-3,5 lira iken cazipti. Dışarıda yenilen akşam yemekleri Türkiye’ye göre ucuzdu. Ama şimdi, euro’nun 5,5 lira olması nedeniyle Yunanistan çok pahalı oldu. Örnek vereyim. Geçen sene öyle çok kişinin de uğramadığı Tilos Adası’nda, sokak arasındaki markette bir yumurta 1 euro. Türkiye’de çiftlik yumurtasını 50 kuruşa, gezen tavuk yumurtasını 80 kuruşa, 1 liraya alacağım, Yunanistan’da 5,5 liraya… Dolayısı ile bir cazibesi kalmadı.
Tam kendi aramızda, bu sezon seçimlerden sonraki gezi planlarını yaparken, Yunanistan’ın özel tekne sahibi Türklere de vize konusunda cimri davranmasını konuşup, 5,5 liralık euro nedeniyle, bu sene Yunanistan’a gitmenin anlamsız olduğuna karar vermiştik ki daha büyük bir vize komedisi patlak verdi.
Beş yıllık Schengen vizesi olan bir arkadaşımız, istenilen tüm kağıtları hazırlamış, yüklü bir banka hesap ekstresini de eklemiş ve birlikte yaşadığı kız arkadaşı için, “Bu sene benim teknemle birlikte gezeceğiz. Tüm masraflarını da ben üstleniyorum” yazısı yazmış ve İzmir Başkonsolosluğu’ndan vize istemişti. Ben de kendisine “Oğlum bana ikinci senede de altı ay verdiler, sen kız arkadaşına 45 gün alırsan öp başına koy” diye takılmıştım. Yunanistan İzmir Başkonsolosluğu vize talebini reddetmiş.
Şimdi burada iki konu var. Birincisi Yunanistan, kendi turizmi bakımından kendi bacağına kurşun sıkıyor. O ayrı. Gitmeyiz olur. Ancak ikinci konu daha önemli. Artık birçok arkadaşımız daha uzak denizlere çıkmak istiyor. İnsanlar ille de evli olmak zorunda değil. Birlikte yaşadığı kız arkadaşının vize talebi reddedilen arkadaşım, bu sezon Adriyatik’e çıkmayı planlıyordu. Söylediği söz şu oldu: “Yunanistan Başkonsolosluğu vize vermeyebilir. Hiçbir Yunan Adası’na uğramadan, gece gündüz demeden günlerce yol yapıp transit olarak Adriyatik Denizi’ne geçebiliriz. Ama bu işleri güçleştirir ve seyahat planlarını bozar. Bu karar, Yunanistan’ın Türk amatör denizcilerine abluka uygulaması anlamına gelir…”
Abluka değerlendirmesi ağır mı kaçtı bilmiyorum ama etrafın adalarla dolu iken okyanus geçer gibi Ege’yi transit geçmeye zorlamak kolay bir iş değil. Ege’nin rüzgârı ve dalgasının okyanus gibi düzenli olmadığını da hesaba katarsanız, abluka değerlendirmesine katılabilirsiniz.
Atina’ya bir öneri
Şunu da biliyorum. Denizci bir büyükelçi ile karşılaşmıştım. Kendisi de eşi de Avrupa Parlamentosu’nda görevli imiş. Benim özellikle Ege, Yunanistan ve çevre sorunları ile ilgili Naviga’da çıkan yazılarımın, İngilizce ve Fransızca’ya çevrilip Avrupa parlamentosunda dağıtıldığını söylemişti.
Ben eleştiri yapmakla kalmam, mümkünse bir öneri de getiririm. Yunanistan’ın ve hatta tüm Schengen ülkelerinin, özel tekne sahiplerine pozitif ayrımcılık yapması lazım. Bunun için de önerim şu: Her sene şubat ayında düzenlenen fuarda Yunanistan bir stant açsın. Özel tekne belgesi, sigortası olan kişilere ve bildirdikleri mürettebat listesine hiçbir vize ücreti talep etmeden en az bir yıllık vize versin.
Siyasi gelişmeler, Ortadoğu’daki durum, mülteciler, insan kaçakçılığı gibi bir yığın karmaşık sorun olabilir. Ama Atina’nın ya da buradaki bir konsolosun, yıllarca, aileleri ve arkadaşlarıyla gezen, Yunan Adaları’nda çok sayıda esnafla dostluklar kuran, kış aylarında adalardan gelen dostlarını Türkiye’de ağırlayan deniz gezginlerine, mülteci muamelesi yapmasını içime sindiremiyorum.