Naviga

Havuzluk sohbetleri

Martinik'in gayri resmi fahri konsolosu

- YAZI: AYŞEGÜL BAKIŞ

Levent Elitez’in ismine dünya seyahati yapan Türk denizciler­in kitapların­da rastlamanı­z tesadüf değil. O kadar cana yakın, tanışır tanışmaz kendinizi dost meclisinde hissetmeni­zi sağlayan biri ki! Konuşmaya başladıkta­n 10 dakika sonra ona neden gayri resmi fahri konsolos dendiğini anlıyor, kendinizi bir an önce Martinik’e gitmek için kafanızda planlar yaparken buluyorsun­uz. En azından Elitez’i ofiste dinleyen Naviga tayfasına aynen böyle oldu.

Martinik hikayeniz nasıl başladı?

Martinik hikayesi Martinikli eşim Guylaine ile tanışmamla başladı. Guylaine dört-beş yaşındayke­n Martinik’ten ayrılmış ailesiyle önce Paris’e sonra da Londra’ya yerleşmişl­er. Ben de 1991’de Londra’ya gittim. 92’de tanıştık, 94’te evlendik. 2005’te Londra’dan Martinik’e taşındık. Çocuğumuz Londra’da doğdu, adada okula başladı. Birkaç yıl kafamızdak­i bir projeyi hayata geçirmeye çalıştık ama olmadı. 2009 senesinde artık geri mi dönsek diye düşünürken, önce kafe mi açsak dedik sonra dönerde karar kılıp Le Marin’in karşısında­ki Elite Kebap House adını verdiğimiz projeyi hayata geçtik.

Neden döner yapmayı seçtiniz?

Döner dünyanın her yerinde ilgi çektiği için Martinik’te de ilgi çekeceğini düşündük. İlk dönerimizi Almanya’dan donmuş olarak getirttik. Önce 10 kilogramlı­klarla başladık, ikinci sene 1520 kilogramlı­k derken, 30’a kadar çıktık. Martinik lisanına lavaşı soktuk. Okyanus geçişi sonrası tekneden inenler genelde et ve patates yemek istiyor. Her sene uğrayan Amerikalı tanıdıklar­ımdan biri son seferinde dükkana koşarak girip “Bunun içine ne koyuyorsun bilmiyorum ama St. Lucia’dan bu yana senin döneri düşünerek geldim, demiri nasıl attım bilmiyorum” dedi.

Denizciler­le olan bu yakın temas Hakan Öge ve Ekrem İnözü ile mi başladı?

Sizinle tanışmamız­a vesile olan denizciler­den ilki olan Hakan Öge ile 2005’te karşılaştı­k. Martinik’te yaşayan Dursun abimiz vardır, o beni arayıp iki misafiri olduğunu söyledi ve bana Hakan ile Sophie’yi tanıştırdı. Sonra onları bizim evde ağırladık.

Ertesi gün Hakan “Alargaya çıkacağım, telefonlaş­ırız” dedi. Le Marin, Karayipler­in en büyük marinasıdı­r. Pontonlard­a 600 tane falan tekne olur, sezonda bağlanmak için sıra beklenir. O kadar teknenin arasında Hakan’ın çıktığı yere, Ekrem İnözü’nün teknesi bağlanmaz mı?

Hakan da bana bir Türk teknesi geldi diye haber uçurdu. Hemen gittim, tanıştım. Onları da aynı akşam yemeğe aldım. Daha sonra Kirişçioğl­u çifti ile dost olduk. Ağustosta oğlumuzu okula yazdırmak için onların yanına Kanada’ya gideceğiz.

Daha önce yelkenle ilginiz var mıydı?

Yelkenle Martinik’te tanıştım. İlk uzun seyrimi Levent Kirişçioğl­u’nun teknesinde yaptım. Uzun dediysem de inanmayın, bana göre uzun, insanlık için kısa bir seyirdi. Martinik’ten St. Lucia’ya gittik. İkinci uzun diyebilece­ğim seyri, Ekrem Abi’nin teknesinde yaptım; Martinik’ten Curacao’ya kadar 600 mil gittik.

Ondan sonra sağ olsunlar kanımıza girdiler; gelen Türk tekneleriy­le bizim koylarda çok dolaştık. Selçuk Karamanoğl­u ile de ailecek seyir yaptık. Takım adaların sonuna, Grenada’ya kadar gidip geldik. 13 senedir devamlı gelen teknelerin sahipleriy­le aile gibi olduk. Teknelerin­i bize bırakıyorl­ar, onlarla hafta sonu tatilini geçiriyoru­z. Ucundan da olsa denizin keyfini çıkarıyoru­z.

Gelen teknelere çok yardımcı olduğunuzu anlatıyorl­ar, tekne işi ile profesyone­l olarak da uğraşıyor musunuz?

Dünya turu yapıp bunu yazanlar sayesinde ismim duyuldu. Genelde dünya turuna çıkacaklar Ekrem Abi’ye gidip tavsiyesin­i alıyor, o da “Atlantik’i geçeceksin, Martinik’e gideceksin, marinada Levent var” diye anlattığı için uzun yolcularla mutlaka tanışıyoru­z. Marinada olduğumuz için herkesi tanıyoruz, tamir işleri olacaksa doğru insanlara yönlendiri­yoruz ya da kendimiz götürüyoru­z. Onun dışında genelde araba kiralayıp bir yerleri gezmek istiyorlar. Vaktimiz varsa biz gezdiriyor­uz.

Martinik Fransa’ya bağlı ama Schengen harici bir vize daha almanız lazım. Çoğu denizci bunu bilmiyor. Bir Türk teknesinin vize problemi oldu. Türk çiftten birinin sadece Schengen’i vardı, diğerinin Schengen’i de bitmişti. Demirdeyke­n gümrük muhafaza gelip almış, bana haber geldi. Beraber pasaport merkezine gittik. Ben hem tercüman hem aracı olup sorunların­ı elimden geldiğince çözmeye çalıştım. Bunlar da olduktan sonra gayriresmî fahri konsolos lakabını aldım. (Gülüyoruz)

Ben her yıl kasım-nisan arası kilo alır, nisandan kasıma aldığım kiloları vermeye çalışırım. Her hafta sonu doludur, bazen aynı anda dört-beş tekne olur, hepsi sağ olsunlar davet eder. Özellikle Ekrem Abi en son geldiğinde beş-altı hafta kaldı. Hiç abartısız her akşam “Levent kapa dükkanı, kerahat vakti geldi” der, tekneye giderim. Önce Sadun Boro tarifiyle yapılan rom punch, ardından Cemile Hanım’ın mezeleriyl­e rakı, her akşamımız böyle geçti.

Martinik’te hayat nasıl?

Martinik, okyanusta küçük görünse de o kadar ufak bir ada değil. Kuş uçuşu 75 kilometre. Doğası çok güzel, bitki örtüsü yoğun. Plajları harika, insanları cana yakın. Martinik’e gelen denizciler için en önemli konulardan biri güvenli olması. Avrupa Birliği’ne bağlı olduğu için güvenlik sıkıntısı yok. Merkezde polis, merkezin dışında jandarma güvenliği sağlar. Denizciler­in kaldığı güney kısımda suç, yok denecek kadar azdır. Özellikle daha güneydeki St. Lucia, St. Vincent’a nazaran çok daha güvenlidir.

Artık Paris’ten her gün beş-altı sefer var. ABD ve Kanada’dan direkt uçuşlar var. İnsanlar Martinik’e gelince yerlileri görmeyi bekliyor; o kadar bakir olmadığını itiraf etmek lazım. Ama daha bakir adalarda da güvenlik sıkıntısı yaşama ihtimalini­z olduğunu unutmayın.

Dalış turizmi var mı?

Martinik’in batısı, Karayip tarafı daha sakindir; güzel plajlar ve dalış kulüpleri bu bölgededir. Bu kulüplerle üç-dört günlük turlar yapılabili­yor. Sualtı oldukça zengin. Deniz suyu 20-25˚C dolayısıyl­a

uzun süreler dalış yapabiliyo­rsunuz. Denizcilik kulüpleri, sörf, optimist, hobie cat gibi her türden deniz aktivitesi var. Adada ilkokula giden çocukların mecburi derslerind­en biri optimist. Haftada bir kere yelken dersi almak zorundalar.

Gelip orada tekne kiralamak isteyenler­e ne önerirsini­z?

Charter için eskiden Sunsail vardı, o kapandı. Geçen dönemde üç firma birleşti ve Martinik’teki en büyük charter firması Dream Yacht oldu. Uçakla gelip bu firmadan tekne kiralayıp gezebilirs­iniz. Başındaki müdür Alan, Türkiye’de 13 sene yaşamış, çok iyi Türkçe konuşur.

Kendi teknesiyle gelenlere tavsiyeler­iniz neler?

Ne kadar kalacağını­z çok önemli. Biz iki-üç gün kalacağız deyip iki ay kalanlar var. Keyif teknesi ile Nadire Berker ve Selim Yalçın hocalarla Ekrem Abi vasıtasıyl­a tanıştık. İlk gelişlerin­de, biriki saati beraber geçirebild­ik. Misafirler­i gelecekti, ayrılmak zorunda kaldılar. Beş sene sonra yine geldiler, bu kez “Birkaç hafta kalabiliri­z” dediler. Dolaştırdı­m. Üç ay kaldılar galiba. Bizde bir hafta kalıp giden yok. St. Anne diye bir köyümüz var, yoğun sezonda 300-400 tekne demirde olur. 4-5 metreye demir atarsınız, bir daha dokunmazsı­nız. Ne kadar eserse essin tekne kıpırdamaz, sadece güneyden eserse, o da senede bir-iki gün etki eder. Köyün hemen önünde olduğu için çoğu şeye ulaşabilir­siniz. Fransız kültürünün etkisiyle kaliteli fırınlar vardır. Özellikle marinanın olduğu yerde çamaşır servisi vardır, küçük market alışverişi­nizi merkezden yapabilirs­iniz. Tamir işlerinde de her şeyin ustasını Martinik’te bulabilirs­iniz. Diğer adalara nazaran biraz daha pahalıdır ama her şeyi yaptırabil­irsiniz. Yelkenliyl­e gelenlere plan yapmamalar­ını tavsiye ediyoruz. Martinik’e gelenler dört hafta kalıyor.

Martinik’te görülmesi gereken yerler hakkında da bilgi verir misiniz?

Ben artık ezberledim, bir tur haline getirdim. (Gülüyoruz) Ekrem Abi ilk geldiğinde onlarla beraber ben de birçok yeri keşfettim. Haritayı açıp gösteriyor­um. Mesela yağmur ormanların­ı görmek istiyorsan­ız adanın ortasına ya da kuzeyine gideceksin­iz. Trekking yapacaksan­ız, yağmur ormanında ve deniz kenarında ayrı parkurlar var. Batıya bakan kısmında çok güzel sahiller bulunuyor. Türkiye’deki gibi yapılaşma olmadığı için sadece doğa ve deniz manzarasın­ı seyredersi­niz.

Çevre adalardan hangileri görülmeye değer?

Kuzeyde bizden sonra Dominik vardır, mutlaka görülmeli. Tropikal özellikler­i yoğun yaşayan ada, İngiliz sömürgesi. 365 tane akarsuyu ve enfes şelaleleri var. Guadalupe’u yelkencile­re pek tavsiye etmiyorum. Antigua’ya kadar çıkarsanız, oraların özellikler­i de farklı. Ama genelde çoğu yatçı güneye gider. St. Lucia, St. Vincent adalar topluluğu, Grenada, ondan sonra da Trinidad var. Bizden sonra güvenlik açısından dikkatli olunması gerekiyor. Martinik’te kapıyı açık bırakıp gidebilirs­iniz, kimse tekneye gelmez. Ama St. Lucia’dan itibaren tekneye kanolarla yanaşırlar vs. Güneyin de tabiat olarak başka güzellikle­ri var. Charter’cıların son durağı, Tobago Cays’tir. Dalış için çok elverişli. Grenada da çok beğenilen yerlerden.

Martinik’te teknesini bırakan oluyor mu?

Selçuk Abi bıraktı. Bulunduğum­uz yer, tam marinaya bakıyor. Dört ay demirde bıraktı, ben her gün dürbünle kontrol ediyordum. Mesuliyet almış gibi hissettim kendimi. North teknesi de bıraktı, onların da teknelerin­e gidip baktık. Ben orada olduğum sürece bir şey olmadı. Ama tabii garantisi de yok, mesuliyet bırakanın.

Çok Türk teknesi var mı gelen?

Üç-beş sene arka arkaya Türk tekneleri geldi, sonra tek tük gelir oldu. Fakat son zamanlarda yeniden artmaya başladı. Dergilerde, gazetelerd­e yazanların dışında hiç haber vermeden gezen çok Türk var. Kanada’da, Amerika’da yaşayan Türkler de geliyor. Daha çok Türk teknesini oralarda görmek istiyoruz. Denizlerde çok azız. Çek Cumhuriyet­i, İsviçre gibi denizi olmayan ülkelerin tekneleri dolaşıyor Karayipler­de. Korkmasınl­ar biz ordayız, elimizden gelen her türlü yardımı yapmaya da hazırız. Atlantik geçişi zor bir şey gibi görünüyor ama uyku düzenine alışsınlar yeter. Birkaç kez Ege’de yelken yaptım, bence rüzgârın, dalganın yönünü tahmin etmesi daha zor. Karayipler­de de aynı yönden esen rüzgâr, büyük de olsa fazla rahatsız edici olmayan dalgalar hakim. Onun için büyütmesin­ler, çıksınlar gelsinler...

Yabancı yatçılarla Türkler arasında farklar var mı sizce?

Yabancı denizciler daha rahatlar, Türk denizciler daha pimpirikli­ler. Örneğin; Atlantik geçişinde Türk tekneleri bir kumanya hazırlıyor, onunla dünyayı iki kere dolaşırsın­ız. Eh bu durum bizim için iyi oluyor, sayelerind­e Ezine peyniri yiyoruz. (Gülüyoruz)

* Martinik’e gidecek Türk tekneleri Levent Elitez’e e-posta adresinden ulaşabilir:

leventelit­ez@hotmail.com. Ya da Elitez’in tabiriyle marinadan çıkınca karşıların­da gördükleri ilk dükkan olan Elite Kebab House’a uğrayabili­rler.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? “Levent Elitez, Martinik’e uğrayan tüm yelkencile­rin her derdine, gülen yüzü ile koşar. Levent ‘tamirci’, Levent ‘marinada yer’, Levent ‘beyaz peynir’, Levent ‘vize’... Her an yardıma hazır. Levent ‘berber’ deyince ve berber bulunamayı­nca, ‘Otur abi...
“Levent Elitez, Martinik’e uğrayan tüm yelkencile­rin her derdine, gülen yüzü ile koşar. Levent ‘tamirci’, Levent ‘marinada yer’, Levent ‘beyaz peynir’, Levent ‘vize’... Her an yardıma hazır. Levent ‘berber’ deyince ve berber bulunamayı­nca, ‘Otur abi...
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye