Dünya turu
Cennet Adası'nda saltanat
Temmuz sayımızdaki yazımı, Anambas Adaları’nın en güneyinde bulunan Bawah Adası’na varmak üzereyken noktalamıştım. Son anda yakaladığımız en lezzetli okyanus balığı vahu’yu alelacele temizleyip paketleyerek derin dondurucuya salladım. Tabii iri bir parçayı da akşam için ayırmayı ihmal etmedim. Uzaktan sıradan bir adacık görünüme sahip Bawah, yaklaştıkça bütün güzel görünümüyle gözlerimizin önüne serilip bizi şaşkına çevirdi. Hatta adeta büyüledi desem abartı olmaz…
İkimiz de suspus bu harika manzaranın tadını çıkararak lagüne girip tonoza sessizce bağlandık. Anambas Adaları’nın incisi olan Bawah, aynı zamanda Asya’nın en güzel beş adasından biri olma unvanına sahip.
Aslında Bawah, beş ada ve üç lagünden oluşan bir atol. Yıllar önce Singapurlu bir girişimci teknesiyle gelip buranın güzelliklerini görünce oturup bir hesap kitap yapmış ve adayı satın aldıktan sonra kolları sıvamış. Doğanın güzelliklerini katletmemek için ağır makineler çalıştırmadan, geleneksel
Endonezya yöntemi olan; ateşle ısıtılan taşları, el ile kırarak, tam beş yıl süren bir çalışma sonucu lüks bir tatil cennetine dönüştürmüş. Tahmin edileceği gibi bu yatırımcı da, Nikoi Adası’nın sahibi dostumuz Andrew Nixon’un arkadaşı. Tonoza bağlanmak bir hayli tuzlu da olsa burada en az iki gün kalmaya karar verdik. Gündüz çok sıcak olduğu için biraz lagünde yüzüp teknede oyalandık. Bu arada ben kolları sıvayıp otopilottaki arızayı bulmak için köşe bucak araştırmaya başladım.
Uzun yolda teknelerdeki elektronik aletlerde oluşan çoğu arızanın nedeni korozyondur. Bu gerçeği göz ardı etmeden tüm bağlantıları temizleyip korozyona karşı sprey sıktım. Aslında bu işlem periyodik yapılması gerekenler listesinde olmalı ama genelde ihmal edilir ve arıza baş gösterince ele alınır.
Şimdi de öyle oldu. Tüm tesisatı, özellikle kablo bağlantılarını elden geçirdikten sonra bir deneme yaptım. Otopilot tıkır tıkır çalıştı. Muhtemelen oluşan korozyon, gereken amperi düşük ilettiği için, otopilot arıza verdi. Bir sorunu daha çözmenin verdiği rahatlamayla buz gibi bir bira açarak havuzlukta manzaranın tadını çıkarmaya başladım. Akşamüstü özlediğimiz tatilin başlamasının verdiği rehavetle adanın turistik tesislerinde gün batımı içkisini içme cesareti bularak bota atlayıp adaya çıktık. Bizi karşılayan personelden ön bilgi aldık. Adada, biri sahilde biri daha yüksek bir noktada iki bar varmış. Biz yukarıda olan ve sadece gün batımında açık olan Jules Verne isimli barı tercih ettik. Kısa bir yürüyüşle vardığımız barın manzarası muhteşemdi. Bambu, hasır ve ahşap kullanılarak zevkli bir şekilde dekore edilen barda bir taraftan barmenin hazırladığı nefis kokteyllerimizi yudumlarken, yeni tanıştığımız Paul ile lafladık. Kendisi bu lüks tesislerin müdürüymüş, bizim ada hakkındaki
bütün sorularımızı sabırla yanıtladı.
Adada toplam 35 villa varmış. Bunların 11 adedi su üstüne 22’si plaja sıfır, son üçü de biraz içerde bahçeli, orman villa diye sınıflandırılmış. Toplam kapasitesi sadece 70 kişi. Ulaşım 10 kişilik bir deniz uçağıyla sağlanıyor. Genelde müşteriler Singapur’dan geliyor ve ortalama bir hafta kalıyor. Alkol hariç, her şey dahil fiyatlar, plaj villalar için geceliği ortalama 2.000 dolar civarında. Buna transferler de dahil. Adada lüks bir restoranda melez şef Ardian, nefis yemekleriyle bu seçkin misafirlerini ağırlıyor. Buraya ulaşmanın bir başka yolu da Anambas Takım Adaları’nın Başkenti Tarempa’ya uçup oradan buraya bir sürat motoruyla gelmek. Bizce en güzel ulaşım, bizim yaptığımız gibi kendi teknenizle gelmek. Böylece en pahalı su üstü villaları konumuna sahip teknenizde, oda fiyatlarıyla kıyaslanınca çerez parası sayılan tonoz ücretini ödeyip bu güzelliğin tadını neredeyse bedavaya getirmek. Zaten uzun yola çıkmanın en belli başlı avantajı, bazen parayla bile ulaşılması çok zor olan güzel coğrafyalarda en kral yere demirleyip istediğin kadar kalabilmektir. Sırf bu bile zorlu denizlerde, azgın fırtınalara ve türlü zorluklara göğüs germeğe değer.
Jules Verne Barı’nda harika bir gün batımı izledikten sonra herkes restoranın yolunu tutarken biz de teknemize döndük. Tekneye varır varmaz Hattaya, kollarını sıvayıp mutfağa daldı. Ben de mangalı ateşleyerek dört yıldızlı vahu hazretlerini ızgara etmeye başladım. Havuzlukta mükellef bir ziyafet çekerek günü tamamladık. Sabah ayrı bir güzellikle güne başladık. Bulunduğumuz lagünün muhteşem görüntüsü ve her yerden yansıyan huzur, insanı sarıp sarmalıyor. Doğal olarak kendimizi bu atmosfere teslim ettik. Keyifli bir kahvaltının ardından bota atlayıp, civar adaları keşfe çıktık.
Sırasıyla Sanggah, Lidi, Elang ve Murbah adalarını dolaştık. Toplam 13 plajla süslenen adalarda turkuaz renkli denizlere atlayıp şnorkel yaptık. Rengârenk balıklarla ve vatozlarla köşe kapmaca oynayarak serinledik. İkimiz de tatlı bir yorgunlukla teknemize mutlu mesut döndüğümüzde, gölgeler uzamış ve gün geceye teslim olmak üzereydi. Bawah’da son gecemizi teknemizde, üzerimize kapanan yıldızların altında geçirdik. Sabah erkenden “Yolcu yolunda gerek” diyerek tonozdan çözülüp lagünden çıkarak yola koyulduk. Artık geniş bir bölgeye yayılan Anambas Adaları’nda “O ada senin, bu ada benim” seyirleri yapacağımız mesafelerin en uzunu 40-50 mili aşmıyor, yani hep gündüz seyri yapacağız. Bugünkü rotamızda Jemaja Adası’nın Padang Körfezi var. Burası yaklaşık 50 mil uzaklıkta.
Rüzgâr yıldız, poyraz arasında 1215 knot aralığında esiyor. Adanın kuytusundan çıkınca yelkenleri bastık. Otopilotumuzu açık denizde bir daha test ettik. Mükemmel çalışıyor, her şey yolunda. Ada Dilberi en sevdiği açıdan rüzgârı yakalayınca arkasında çift bıyık bırakarak menzile doğru doludizgin koşturmaya başladı. Balık stokumuz yeterince var, bu nedenle oltayı denize salmadım. Çok uzun zamandır çalıştırmadığım rüzgâr jeneratörünü pası çözülsün diye çalıştırmaya başlayınca elektrik fazla geldi. Ben de fırsattan istifade su yapıcıyı devreye soktum. Bir taraftan Hattaya çamaşıra girişti. Bu arada ben de boşalan su şişelerine takviye yaptım ve depoları silme doldurdum. Adalarda su takviyesi yapmak bir hayli zor ama su yapıcıdan elde ettiğimiz su, içme suyu kıvamında. Karadan aldığımız sularla birlikte dönüşümlü kullanınca mineral eksikliği falan da çekmeden su taşımaya paydos ettik.
Öğleden sonra Pulau Jemaja’nın kuzeydoğusundaki son burnu iskelemizde bordaladıktan sonra dümeni tam batıya kırdım. Bir süre böyle yol aldıktan sonra rüzgâr hızını iyice kaybedince yelkenleri mayna ettik. Bundan sonra daha çok dikkat gerektiren sularda seyir yapacağız. Motorları çalıştırıp önümüzde küçük bir adayla ayrılan boğaza ağır ağır yaklaştık. Hattaya pruvada gözcülük yapıyor, ben pür dikkat dümen elde ilerliyorum. Kıyıya yakın çok sığ kum bankları var. Bunlar sık sık değiştiği için haritalarda görünmüyor veya yanlış yerdeler!
Bu bölge pek ticari olmadığı için detaylı harita yok. Neyse Hattaya’nın uyarısıyla birkaç kum bankını teğet geçtikten sonra boğazdan sağ salim çıktık. Tam 4-5 mil önümüzde kilometrelerce uzanan, bembeyaz kumsallarıyla göz alan Padang Melang Plajı bütün haşmetiyle gözler önüne serildi. Yaklaştıkça Hindistan cevizi ağaçlarıyla, manzara daha da çarpıcı hale geldi. Kum banklarını kollayarak 4-5 metre derinliğe ulaşınca demiri funda ettik. Muhteşem egzotik görünümlü Jemaja Adası’nı kısmet olursa keşfetmeyi planlıyoruz. Kalın selametle.
Sürecek...