Yazlıkçı tekneciler
Denizi neden seviyorsunuz? Doğayla iç içe olmak, basite indirgenmiş yaşamda varlığını sürdürebilmek, yeniden doğmak, sıfırlanmak, kafa dağıtmak, hayattan kaçmak, pillerinizi yenilemek vb... Bunlara benzer irili ufaklı binlerce sebep bulmak mümkün.
Benim için cevabı daha zor olan soru ise neden tekne aldığımız... İşte bunun karşılığı ‘doğayla iç içe olmak’ ile başlayıp yukarıdaki satırları tekrarlamak olabilir... Ancak tekne satın almamızın nedeni hepimiz için bu kadar ‘romantik’ değil. Çünkü bazıları tekneyi ‘para, güç, statü göstergesi, hava atmaya yarayan bir nesne’ olarak görüyor...
Biz de onları görüyoruz. Her gittiğimiz koyda, alargada ya da bağlanmışken, marinalarda, iskelelerde... Maalesef her yerdeler artık.
Örneğin Meriç Köyatası bu ay harika bir yazı kaleme aldı, tüm duygularıma tercüman oldu... Rengarenk, yanansönen, gece katili ışıklı tekneler... Olacak iş değil. Koyda demirde olmanın bir kuralı var. Kurallar kadar önemli olan bir de denizcilik adabı ve saygısı meselesi var. Mesela bir kısmımız yıldızları seyretmek istiyor olabiliriz, o ‘avizeleri’ biraz söndürüp yukarıya bakarsanız eğer, siz de gökyüzündeki yıldızların, hepimizin ışıklarından daha güzel olduğunu göreceksiniz...
Gelip demiri tam dibine atma hastalığı da var... Koskoca koyda niye iç içe duruyoruz? Salınım dairesi var bu teknelerin, gece hava aniden dönerse ne olacak?... Herkes üst üste, ondan sonra ayıkla pirincin taşını... Hem yaşam alanı ihlali hem de teknik olarak yanlış.
Deniz adabına aykırı öyle çok eylem var ki! Örneğin demirli teknelerin etrafında jet ski veya yüksek beygirli motorlarla çılgın gibi turlar atarak, kayak yaptırarak çocuk eğlendirmek bu yüzden de tekneleri ve koyları allak bullak etmek gibi bir saygısızlığı bunların en başına da koyabilirim.
Özetle, denizi sevmek ve tekne sahibi olmak ‘denizci olmak’ için yetmiyor maalesef. Her ilişkimizin temelinde olduğu gibi saygıyı, deniz ve tekneyle olan bağımızın da tam ortasına koymak zorundayız. Tekne sahibi olmak ile yazlık ev almak arasında ‘denizler’ kadar fark olduğunu hızla idrak etmeliyiz. Yoksa ne denizlerimizi ne teknelerimizi ne de deniz kültürünü koruyabileceğiz.
Denizin tuzundan uzak kalmayın.