Güverteden bakınca
Denizcilikle ilgili üç uygulama, hiçbiri Zaytung haberi değil
Mizah değil, ayniyle vaki
Ben uzmanlık alanı ekonomi olan bir yazarım. 30 yılı aşkın denizcilik uğraşım nedeniyle, denizcilik, çevre, gezi, turizm ve gastronomi üzerine de yazıyorum. Ülkemizde denizcilik ve turizm alanında zaman zaman karşılaştığım bürokratik uygulamalar galiba beni sonunda mizah yazarı yapacak. İşte size üç farklı olay: Teknen burada beş yıl kalabilir ancak sen altı ayda en fazla üç ay kalabilirsin. Yok oturma izni alıp kalacağım dersen, sen kalabilirsin ama bu durumda teknen kalamaz… Ekonomik kriz riski, döviz sorunu ve cari açığımız yok. Kulaklarımızdan döviz fışkırıyor, yabancı sermaye de neymiş? Turiste ihtiyacımız yok, yabancı bayraklı tekneler charter yapamaz… Profesyonel Türk denizciler dünyanın her tarafında her türlü ticaret gemisinde çalışabilirler. Bunun için devlet size gemi adamı belgesi verir. Ancak Türkiye’den yabancı bayraklı bir yatla gemici cüzdanı ile yurt dışına çıkamazsınız.
Marina müdürü bir arkadaşımız dert yanıyordu. Sahipleri İngiliz olan, Türkiye'de oturma izni de bulunan İngiliz bayraklı bir teknenin Türkiye'ye girme, daha doğrusu girememe hikayesini anlattı. Ciddi olamaz dedim. Önce marina müdürü arkadaşımızın anlattıklarını özetle aktarayım:
Adam teknesiyle Didim'den Türkiye'ye giriş yapacak. Didim Akbük'te evi var. Teknesinin İasos Marina'da bağlama kontratı var. İasos Marina'daki kontrat sonrası, Güllük'te Mandalya Marina ile bir yıllık sözleşmesini yapmış, avansını ödemiş. Gümrük memuru olmaz demiş. 2011 yılında lüks otomobillerin uzun süre Türkiye'de vergisiz kullanımını önlemek için çıkarılan bir mevzuatı gerekçe göstermiş. Buna göre teknenin son bir yıl içinde en az 185 gün yurt dışında kalması gerekiyormuş. Bir süre önce Bodrum'da bir gümrük memuru bu gerekçe ile tekneyi sokmayıp ceza da yazınca, bu uygulama yayılmış ve örnek olmuş. Didim'den giriş yapmak isteyen teknenin 185 gününün dolmasına 16 gün varmış. Ya tekneyi marinaya yeddi emine bırakması ya da Yunanistan'a geri dönmesi istenmiş. Adam Yunanistan'a geri dönmüş. Ancak Didim Akbük'te bir yıllık kontratla kiraladığı bir evi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin verdiği oturma izni, bu oturma izni için ödediği harç, yaptırdığı özel sağlık sigortası, Mandalya Marina'ya ödediği yıllık tekne bağlama parası bulunuyor. Nasıl olsa 16 gün sonra Türkiye'ye seve seve ya da tıpış tıpış gelecek. Bu durumdan sonra gelirse tabii!
Pekiyi teknesi Türkiye'de olan bir yabancı neden oturma izni alır?
Şimdi komik olan durum şu. Eğer bu kişinin Türkiye'de oturma izni olmasaydı, teknesi sorunsuz olarak beş yıl hiç ayrılmadan Türkiye'de kalabilirdi. Ancak bundan yaklaşık 10 sene kadar önce, Avrupa Birliği, vizesi ne kadar olursa olsun Türk vatandaşlarının Schengen Bölgesi'nde kalış süresini 180 gün içinde 90 günle sınırladı. Bunun üzerine karşılıklı mütekabiliyet esasına göre, Türkiye de, AB ülkesi vatandaşlara aynı kriteri uyguladı. Eskiden teknesi Türkiye'de olan yabancılar, yılın sekiz, dokuz ayı Türkiye'de teknesinde kalır, üç dört aylığına da kendi ülkelerine giderdi. Bu uygulamayla birlikte şöyle bir sıkıntı oldu: Adam nisan ayında Türkiye'ye geliyor. Nisan, mayıs, haziran ayında Türkiye'de kalıyor. Sezonun en güzel zamanında temmuz, ağustos ve eylül aylarında biz adama Türkiye'den git diyoruz. O da teknesi ile Yunanistan'a gidiyor. Ekimde tekrar dönüyor. Ya da büyük çoğunluğu, Türkiye'deki marinalardaki kontratlarını iptal ediyor, Yunanistan ve Hırvatistan'a gidiyor. Bu konuyla ilgili olarak ben dahil çok sayıda kişi yazdı, çizdi. Sonuçta bakanlar kurulu, teknesi Türkiye'de marinalarda bağlı kişilere oturma izni kolaylığı getirdi. Marinalar bu kişilerin oturma izni alması için
Megayatla gelen dolar milyonerleri, milyarderleri… Bu tür kişilerin talep ettiği Türk Bayraklı megayat maalesef Türkiye'de yok. Bu kişiler, yurt dışından haftalığı 150 bin euro ile 800 bin euro arasında değişen bedelle megayat kiralıyor. Türkiye'de dolaşıyor. Bir akşam yemeği için 100 bin, 200 bin lira para harcıyor, gidiyor. Bunları da yasaklayacağız demek ki…
Esasında benim daha kestirme bir önerim var. Madem bu turizm işinde yabancı bayrağa ve yabancılara karşıyız. Yat turizminden önce, otellerdeki yabancı sermayeyi ve özellikle de yabancı otel zinciri işletmelerini yasaklayalım. Mesela Hilton, Sheraton vs… Kulağa hoş mu geliyor, yoksa irkildiniz mi?
İşin sevindirici tarafı, Bodrum Deniz Ticaret Odası'nın bu önerisine Fethiye, Marmaris, Antalya Deniz Ticaret Odaları şiddetle karşı çıkmışlar. Bu yazı kaleme alındığında ortak bir toplantı ile konuyu gündeme getirme kararı alınmıştı. Umarım sorun çözülür. Aslında münferit çıkışlar yerine Türkiye Deniz Ticaret Odaları kendi arasında bu konuları tartışıp sonra resmi mercilere müracaat edemez mi? Bu kadar mı zor toplu hareket etmek!
Bir ülke kendi gemici belgesine ihanet eder mi?
Kendi kendime, “Diğer deniz ticaret odaları bu işe karşı çıkıyor, yabancı bayrak ve charter sorunu çözülür, takma kafanı Meriç” diyordum ki, üçüncü bir haber geldi. Maalesef bu da Zaytung haberi değildi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ulaştırma Bakanlığı'nın uluslararası anlaşmalara göre verdiği gemici belgeleri var. Uzak yol kaptanı, yat kaptanı, gemi adamı, gemi aşçısı vs. gibi. Muhtelif kurslar ve sınavlardan sonra verilen bu belgeler aynı zamanda pasaport yerine de geçiyor ve hiçbir ülke bu belge sahibinden vize talep etmiyor. Bu belge ile bir kişi, dünyanın her yerinde, her teknede ehil olduğu alanda çalışabilir. Ayrıca bir çalışma iznine ve oturma iznine ihtiyaç duymaz. Bu belgeler beş yıl sonra sağlık raporu ve/veya gerekirse ek kurslarla yenilenir.
Son üç aydır ilginç bir uygulama başlamış. Sizin gemi adamı belgeniz var. Türk Bayraklı bir teknede çalışıyorsunuz. Yurt dışına çıkıyorsunuz. Hiçbir sorun yok. Bu belge pasaport yerine geçtiği için çıkıyorsunuz. Gittiğiniz ülkede de size ayrıca pasaport ve vize sormuyorlar. Lakin siz bir Türksünüz ve Türk Bayraklı değil de yabancı bayraklı bir teknede çalışıyorsunuz. Yurt dışına çıkış yapacaksınız. Liman polisi sizin gemi adamı belgenizi kabul etmiyor. İlle de pasaport diyor. Bu nedenle yabancı bayraklı tekneler, charter şirketleri Türkiye'de Türk gemi adamı çalıştırmaktan vazgeçmiş durumda. İşsizlik mi dediniz? Türkiye'de işsizlik diye bir problem yok ki!..
Düşünsenize, çok zengin bir adamın yatında kaptansınız. Patronunuza dediniz ki, “Patron Fransa, İtalya, Yunanistan hep gezdik. Biraz da bizim kıyılara gidelim, çok daha güzel…” Patronu ikna ettiniz, Türkiye'ye geldiniz. Tüm gemi mürettebatı sorunsuz şekilde Türkiye'ye giriş çıkış yapabiliyor, siz Türk olduğunuz için çıkışta iyot gibi açıkta kaldınız.
Bu düpedüz, kendi verdiğiniz uluslararası belgeyi hiçe saymaktır.
Pekiyi Türkiye'de Türklere ait bir yığın Panama bandralı, Malta bandralı gemi var. Bu gemilerde Türk gemi adamları çalışıyor. Onlar da mı gemi adamı cüzdanı yerine pasaportla giriş çıkış yapıyorlar. Bu uygulama hangi yönetmeliğe göre yapılıyor? Bilen var mı?
O zaman daha kestirme öneriler de getirebilirim. Madem Türkler, Türkiye'de yabancı bayraklı yatlarda çalışamaz, o zaman Türkler, Türkiye'de yatırım yapmış yabancı sermayeli şirketlerde, bankalarda, fabrikalarda, otellerde de çalışmasın. Hepsinin ya işten atılmasını sağlayalım ya da Türk vatandaşlığından ihraç edelim. Yurt dışında çalışan Türklere ne yapacağımıza henüz karar veremedim.
Seviyorum şu bürokrasiyi, bayılıyorum şu işgüzar memurlarımıza vesselam...