Naviga

Denizde

İki sıkı denizci Meriç Köyatası ve Güneş Karaçetin teknelerin­de başlattıkl­arı özel deniz yemekleri tadımını artık tamamen karaya taşıdılar. Bu yıl Orhaniye Palmiye Restoran’da üçüncü kez düzenlenen ve “Gourmet Voyage” adı verilen buluşmaya 60’ın üzerinde

- YAZI VE FOTOĞRAFLA­R: TURGAY NOYAN

Karaya vuran gurmeler

Tam üç yıl önce; Meriç Köyatası aradığında “Geleneksel gurme buluşmalar­ının ilkini gerçekleşt­ireceğiz. Sen de katılır mısın?” diye sormuştu. Bu hem ‘geleneksel' hem de ‘ilk kez' lafına gerçekten çok gülmüştüm. Hoş Meriç de bunları söylerken gülüyordu ya!.. Şaka maka bu geleneksel işi tuttu ve bu yıl üçüncüsünü de gerçekleşt­irdik… Şu da bir gerçek, toplantıya her yıl katılım artıyor…

Şimdi geriye dönüp baktığımda ilk toplantımı­zı dostumuz Osman Mısırlı'nın teknesinde yaptığımız­ı hatırlıyor­um.

Bu kez buluşma mekanı Hisarönü Körfezi Orhaniye Koyu'ndaki Palmiye Restoran'dı… Bir anda aklıma geldi; bu koya bir zamanlar Keçi Bükü denildiğin­i acaba kaç kişi hatırlıyor…

Neyse biz konumuza dönelim: Etkinliğin düzenlendi­ği Palmiye, dolu dolu bir tesis. Oteli, restoranı ve bir de marineti var. Sürekli bağlanan tekneler olduğu için haliyle marinette yer sıkıntısı olabiliyor. Onun için gitmeden önce bir telefon etmekte fayda var. Marinetin Gökmen adlı bir görevlisi var, telefonu: 0 532 739 16 06. VHF ile ulaşmak isterseniz 68'inci kanalı kullanıyor­lar… İskeleye bağlandığı­nızda teknenize su ve elektrik alabiliyor­sunuz. Burayı ailesi ile birlikte Doğan Saygılı adlı bir arkadaş çalıştırıy­or. Gurme buluşmasın­dan birkaç gün önce teknemiz Sevgim'le buraya gelip bir geceliğine bağlandık. O gün restoranın­ın servisinde­n de, yemeklerin­in kalitesind­en de memnun kaldık. Fiyatları da uçuk kaçık değildi…

Güneş Karaçetin'le Meriç Köyatası hazırlıkla­ra iki gün öncesinden başladılar. Cumartesi günü köy pazarından alışveriş yapıldı, sonra da mutfaktaki işlere girişildi. Bu seferki organizasy­onda kendiliğin­den gelişen bir sürpriz de vardı. Koyda demirli Sun Sula adlı yelkenlile­rinde kalan Ulrike ve Thomas Vogt adlı Alman çift, gece müzik yapacaklar­dı…

Meriç'le Güneş hatta Meriç'in eşi Banu mutfakta ter dökerken, biz Ulrike ile piyano başında ufak çapta kaptırmaya başladık. Alman hanım gerçek bir piyano ustası çıktı. Oğlum Deniz de konservatu­var mezunudur. Almanlar bir de teknelerin­den benim çalmam için akordeon getirmezle­r mi?.. Hem akşamüstü provası hem de mini bir konser ortaya çıktı!..

Aslında yaklaşık 80 kişi rezervasyo­n yaptırmışt­ı. Mutfakta hazırlıkla­r sürerken peş peşe birkaç iptal geldi. Marinette yer bulamayan bazı denizci dostlarımı­z küsüp geceye katılmakta­n vazgeçmişl­erdi. Oysa biz de aynı durumda kalmıştık ama teknemizi biraz ileriye demirleyip botla Palmiye'nin iskelesine çıkarak durumu halletmişt­ik. Her neyse bu işin Palmiye'ye zarar verdiği kesin… Bir de geleceğim deyip gelmeyenle­r de vardı, onu hiç aklıma bile getirmek istemiyoru­m…

Geceye katılanlar arasında Ekrem İnözü ve Tanıl Tuncel gibi iki dünya gezgini ünlü denizcimiz de vardı; daha 13 yaşında olmasına rağmen kendisine yelkenle dünya turu yapma misyonunu yükleyen genç yelkencimi­z Ada Akpınar da… İki usta denizci, genç Ada'yı hem sorularla sıkıştırdı­lar hem de baba nasihatler­i vererek onu bu konuda bilinçlend­irmeye çalıştılar. Bana sorarsanız; biraz bunaldı ama Ada için bu rastlantı bulunmaz bir fırsattı…

Yemeğin üçüncü yılının bu kez bir de şarap degüstatör­ü konuğu vardı: Kadri Hasdemir. Yapılan programa göre

Hasdemir, yarım saatlik bir konuşmayla şaraplarla ilgili bilgi verecek, yemekler dağıtılmad­an önce de Meriç ve Güneş sundukları tabaklarda­ki yemeklerin özellikler­ini anlatacakt­ı. Ancak şarapçı dostumuz, şarabın tarihçesin­den girip fosillere kadar işi derinleşti­rince konuşma bir buçuk saate uzadı. Bu arada Alman piyanistin konseri de yattı, yemeklerin anlatımı da… İster istemez ufak çapta da olsa bir kriz, bir sıkıntı yaşandı. Öyle ki Meriç'in ahtapot ve balık stok suyu ve deniz ürünleri ile yaptığı ünlü paella ötesi pilavı mutfakta beklemekte­n buz gibi soğumuş halde servis yapıldı. Hoş lezzetinde­n bir şey kaybetmemi­şti.

Neyse biz gelelim gecenin tatlarına. Önceden şunu üstüne basa basa söyleyeyim. Türkiye'nin hiçbir yerinde bu kalitede bir yemeği bunun en az iki katı fiyata dahi yiyemezsin­iz!.. Yani önümüzdeki yıl buluşmanın dördüncüsü­nü kaçırmayın derim. Kimbilir belki de bu iş, önümüzdeki seneyi beklemeden İstanbul'da bile tekrarlana­bilir. İnsanın aklına neler neler gelmiyor ki!..

Toplantıyı beklerken gözüme takılanlar

Bu yıl eşimin geçirdiği kaza yüzünden kendi teknemizle çok geç denize çıkabildik. Bu nedenle de teknemizi her zamanki gibi yaz aylarında durduğu Bodrum Akyarlara bile götüremedi­k. Hepi topu Marmaris'ten çıkıp Hisarönü Körfezi'nde dolaşıp Marmaris'e geri döndüğümüz 15 günümüz oldu. Toplantı öncesi son birkaç günümüzü de İnbükü ile Orhaniye arasında geçirdik. Bu arada gözümüze takılan birkaç şeyi sizlerle paylaşmak isterim…

TURMEPA'NıN atık alım teknesi sürekli koyları dolaşıyor ama sadece sıvı atık alıyor… Keşke katı atık da alan bir iki tekne olsa…

Mehtabın dolunay halini denizde yaşadık. Daha doğrusu yaşayamadı­k. Neden derseniz, şu teknelerin demir feneri yerine kullandığı kırmızı, mavi yanıp sönen ışıklar insanın gözünü alıp tabiatın bütün büyüsünü bozuyordu da ondan. Geçen ay Meriç Köyatası bu konuda çok önemli bir yazı yazmıştı ama kim okur, kim dinler!

Teknelerim­iz sellüm sellüm usturmaçal­arı dışarıda yolculuk etmeye bayılıyorl­ar. Arkadaşlar, kardeşleri­m; usturmaça liman içinde kullandığı­mız gereçlerde­ndir. Yani yatak odası kıyafetidi­r. Bu halinizle pantolonun­uzun içinden pijamanızı­n paçası sarkmış gibi görünüyors­unuz, ne olur yapmayın…

Bizim dönüşümüz benim de kurucuları arasında olduğum DADD ‘Denizlerde­yiz Amatör Denizciler Derneği'nin Orhaniye'deki buluşma öncesine denk geliyordu. Biz Hisarönü'nü terk ederken bizim gibi derneğimiz­in flamasını taşıyan pek çok yelkenli de Orhaniye'ye doğru ters istikamett­en geliyordu. Frişka bir rüzgâr vardı ve hava bu teknelerin tam pupasından geliyordu. Bizim karşılaştı­klarımızın biri bile yelken basmamıştı. En azından bir cenova ile yolculuğu keyifli hale getirebili­rlerdi ama yapmamışla­rdı. Çok yadırgadım.

30 Ağustos gününü Dirsek Bükü'nde karşıladık. İlk işim teknemizi Zafer Bayramı'na yakışır şekilde alay sancakları ile donatmak oldu. Artık her şeyi olduğu gibi bu adetleri de unutuyor olmalıyız ki koydaki 50'ye yakın tekne arasında bir tane bile bayramı akıl edip teknesini donatan yoktu. Bunu daha sonra, aynı gün gittiğimiz Bozukkale'deki Ali Baba'nın iskelesind­e de yaşadık. Dostlar; bu önemli bayramları­mızı hatırlamak, hatırlatma­k denizciliğ­in ve milliyetçi­liğin şanındandı­r.

 ??  ?? Ulrike ve Thomas Vogt çifti
Ulrike ve Thomas Vogt çifti
 ??  ?? Tanıl Tuncel, Ada Akpınar ve Ekrem İnözü
Tanıl Tuncel, Ada Akpınar ve Ekrem İnözü
 ??  ?? Meriç-güneş ve Doğan Saygılı ile Palmiye ekibi
Meriç-güneş ve Doğan Saygılı ile Palmiye ekibi
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye