MAVI 'CUP' LI DEFTER
D-marin Turgutreis’in hemen önünde, demirdeydik. Gümüşlük tarafına doğru bakıyordum. Daha birkaç saat önce Sup’cılar o rota üzerinden marinaya kadar hızla küreklemişti. Şimdiyse tam tersi rotayı seyreden 52 yelkenlinin üzerindeydi gözlerim, yüreğim ise her sağanakla biraz daha pırpırlıyordu. Ne kadar da güzellerdi; adeta denizin üzerine serpilmiş kelebekler gibi… Oysa nasıl bir manzaranın parçası olduklarını ancak bu fotoğraflarda görebileceklerdi… Onlar mı yoksa ben miydim şanslı olan?..
15 yaşındaki Naviga’nın 15’inci Cup’ışalım mı? etkinliği. Bodrum’a göç edip yelken yarışından festivale dönüşümüzün ise dördüncü yılı. Festival için hazırlıklarımız neredeyse bir yıl sürüyor… Her detayın üzeri oya gibi işlenir bizim ekibin elinde. Bu defa öyle bir döneme denk geldi ki ülkemizin iktisadi vaziyeti dışında başka hiçbir konunun konuşulmadığı, döviz kurlarının, zamların ve dolayısıyla ‘eyvah’ların havada uçuştuğu karamsar günlerin içinde buluverdik kendimizi... O karamsarlığı pekiştirecek -özellikle Istanbul’dan gelen- etkinlik iptal haberleri de üstümüze kara bir bulut gibi çöktü. Eylülün ilk haftası D-marin Turgutreis’teki ofisimizi açtığımızda, -birbirimize çok çaktırmasak daNavigacıların yüzlerine de o kara bulutun gölgesi düşmeye başlamıştı. Bu festivali yapmamızın amacını (misyonunu) hatırlamak/hatırlatmak, herkesi o gölgelerden kurtarıp yine pırıl pırıl parlayan denizimize kavuşturacaktı hiç şüphesiz. Nitekim yavaş yavaş festival ruhuna bürünen D-marin Turgutreis ile birlikte biz de özümüze, neşemize ve konsantrasyonumuza hızlıca döndük. Şunu çok iyi biliyorduk ki eğer biz iyi vakit geçirmez, enerjimizi yüksek tutmazsak, ‘hayatlarına mola vermek için’ festivale gelen amatör denizcilerimizin hiçbiri de eğlenmeyecekti.
İstikrar eğlenceyi de beraberinde getirir
Bu tip yazıları yazarken mutlaka eski sayıları karıştırır, hafızamı diri tutmaya, kendimi tekrar etmemeye çalışırım. Naviga’nın sayfaları arasında dolaşmak ise çoğu zaman –benim için- çağrışımlar denizinde yüzmek gibidir. Tam daha önce yaptıklarımızın notlarını almaya başlamıştım ki Istanbul organizasyonlarımızla Bodrum’dakilerin ortak özelliklerinden birini fark ettim. Eğer bir marka, deniz dostu olmaya ve bizimle ‘seyre’ çıkmaya karar vermişse, bu işbirliğini uzun yıllar sürdürmeyi başarmışız. Sadece sponsorlarımızla olan ilişkilerimizi kastetmiyorum, tarafların hepsi için geçerli bu. Örneğin; Lena Erdil gibi, Hakan Altunsoy gibi çözüm ortaklarımız da Cup’ışalım mı? Powered by Volvo Car Turkey’nin bugün geldiği noktaya ve Bodrum’un en iyi festivalleri arasına girmesine çok büyük katkılarda bulunmuş demektir. Işte bu yüzden istikrar başarıyı, festival söz konusuysa da başarı ‘eğlenceyi’ beraberinde getiriyor.
Önce çocuklar sonra ‘SUP’ER bir yarış
Cup’ışalım mı? Powered by Volvo Car Turkey’nin ilk etkinliği her zaman çocuklar ile başlar... Windsurf milli sporcumuz Lena Erdil’in kendi ismini taşıyan Ortakent’teki okulunda atölye çalışmasının ardından denize çıkan ‘miçolar’ bizim için festivalin ‘start’ düdüğünü de çalmış olurlar. Dergimizi yakından takip edenler Lena Erdil’in birkaç ay önce tarak kemiğini kırdığını, ameliyat olduğunu ve fizik tedavisinin devam ettiğini biliyordur. O, Istanbul’da iyileşip çok sevdiği rüzgârına, dalgalarına ve ‘board’una kavuşmak için uğraşırken, bu yıl windsurf sevdalısı çocuklar, şampiyonsuz kalsalar da Lena’nın ekip arkadaşları onu aratmadılar.
Windsurf atölyesinden sonra sıra SUP’TA idi. Festivalin dördüncü yılında etkinliğin akış planında değişiklikler de yaptık. Rüştünü artık ispat eden Stand Up Paddle’ın marina havuzundaki yarışlarını bu yıl yapmadık. Geçen yıl ile kıyaslandığında SUP profilinin bu yıl biraz daha ‘profesyonelleştiğini’ ülkemizin
ilk ‘board’ üreticisi Haute Boards ile birlikte gözlemledik. Duyuru aşamasında 25 kayıt sınırını koyduk. Güvenlik ve olası kaza halinde hızlı müdahale şansını elimizde tutması açısından belirlediğimiz bu 25 sayısı kayıtlar açılır açılmaz doldu. Denizden iki botun, karadan ise Bodrum Amerikan Hastanesi ambulansının takip ettiği 8 Eylül sabah, 08:00’de Kadıkalesi’nden start alan yarış, marinada bitti. Şimdi böyle yazıya dökünce bu çok kolay bir iş gibi geliyor... Ayakta durabilmenin bile marifet sayıldığı bir board üzerinde, dalgalı denizde 5 mil kürek çekmenin zorluğunu bir düşünmeye davet ediyorum herkesi. Her yıl yelken seyrinden sonra eğlencesine marinanın içindeki havuzda yaptığımız SUP yarışlarına katılanlar başta olmak üzere bir board üzerinde herhangi bir zaman diliminde ayakta durmaya çalışanlar, bu 25 kişiyi ‘ayakta’ alkışlayacaktır diye düşünüyorum; ben öyle yaptım.
Yelken aç(a)mayana takviye
Bu festivalin çıkış noktalarından biri amatör denizcilerin daha fazla yelken yapmalarını teşvik etmek, hali hazırda yelkenle seyredenlerin de yelkenlerini daha etkin kullanmalarını sağlamaktı. Festival, bu misyonunu sürdürüyor ve bundan vazgeçmeyecek.
Dergimizin en önemli özelliklerinden biri yazarlarımızın yaz-kış demeden denizde olmasıdır. Hal böyle olunca da gözlemlerimiz dergi içeriğinin, etkinliklerin ve sosyal medyanın temelini oluşturuyor. Yelkenli tekne satışındaki memnuniyet verici artış bir yana, denizin üzerinde şıkır şıkır havada kuru direk motorla seyreden yelkenlileri görmek bizi çok üzüyor ve şaşırtıyor.
Kayıtlar sırasında böyle bir organizasyona ilk defa katılan tekne sayısının artmış olduğunu görünce yeni gelenleri cesaretlendirmek istedik.
Bunu temel alarak festivalde şöyle bir uygulamayı çözüm ortaklarımızdan Doblin Yelken ve Sorg Yelken ile birlikte yaptık: Cup’ışalım mı? Powered by Volvo Car Turkey’e kayıt verdikten sonra ekip ihtiyacınız var ise ya da yelkenle ilgili daha çok bilgi sahibi olmak istiyorsanız, bu iki firma ekiplerinde yer alan yelkenciler adeta özel ders verir gibi teknenize biniyor, sorularınızın yanıtlarını vermeye çalışıyor. Amatörlüğün temeli yardımlaşmadır, hele söz konusu deniz ise.
Yelkenle ada turu
Bu yıl 52 tekne ile kayıtları kapattığımızda D-marin ekibi de, biz de 7-8-9 Eylül tarihlerinde festivalcilere tam da planladığımız titizlikte, yüksek kalitede hizmet vereceğimizi biliyorduk. Cuma günü marinaya intikal eden teknelerin mürettebatı ile akşam
‘Cup’tanlar Buluşması’nda bir araya geldik ve hem hoş geldiniz hediyelerini teslim ettik hem de festival programının, kurallarının, rotaların üzerindeki sığlıkların, teknik bilgilerin üzerinden geçtik. Ertesi sabah denizde buluşmak üzere ayrıldık.
Arabulucu olarak nitelendirdiğimiz Bilge Kerem Özkan ve Kaan Iş, amatör denizci belgeleri ve sigorta evraklarıyla birlikte kayıt veren tekneleri dört ana gruba ayırdılar. Artık kendimizi festival ruhuna iyice kaptırdığımızdan geçen yıllardaki gibi günlük seyirlerin galipleri arasında yaptığımız hesaplamalar sonucu iki birinci çıkarmak yerine, büyük hediyelerimizi dört gruba pay etmeye karar verdik.
Filo, Volvo Car Turkey, Keten Grup, D-marin Turgutreis ve Doblin Yelken isimli gruplara ayrıldı. Cumartesi günü başlangıç hattını saat 12:00’de geçen ilk grup Volvo Car Turkey idi ve grubun lideri Cup’ışalım mı? Powered by Volvo Car Turkey’den her yıl eli kolu hediyelerle dönen Emir Içgören ve teknesi Ameera 5 idi. Onu hemen dibinde Şef ve Budaev takip ediyordu. Bu grup Rota 2’yi takip ederek yaklaşık 14 millik bir seyir yapacaktı. Büyük Kiremit, Çavuş Adası iskelede, Çatal Ada ile Tüllüce sancakta, Keten Grup şamandırası iskelede derken marina önünde seyir sona erdi. O grupla aynı rotada D-marin Turgutreis ve Doblin Yelken grupları da dümen tuttu. Günün üçüncü ve son seyir başlangıcı Keten Grup’undu. 15 teknenin kayıtlı olduğu grupta iki kişilik mürettebatıyla Tinkerbell fark yarattı. Bu grup yaklaşık 12 deniz millik Rota 10’u takip etti. Çavuş Adası, Topan, Yassı Ada, Küçük Tüllüce, Tüllüce ve Keten Grup şamandırası iskelede bırakıldıktan sonra marina önüne kadar yelken yapan tekneler, tüm koya kelebekler gibi yayılmıştı. Çok az teknenin balon açmayı tercih ettiği 1215 knot arası esen havada, ilk şamandıra dönüşü Define Jr’dan geldi.
52 tekne içinde en büyük boy iki adet Jeanneau 54 DS iken, en küçüğümüz 7 metrelik boyu ve güzelliği ile kalbimizi çalan Blue teknesindeydi. Blue’daki beş arkadaşın yelken yaparken harika vakit geçirdikleri her hallerinden belliydi. Bizler adalar arasına yayılmış tekneleri takip ederken, birbirimize “Blue nerde? Blue nerde?” diye soruyorduk. Minicik yelkeni ile kimi zaman dalga çukurunda direğinin ucunu gördüğüm Blue, ikinci gün hattı geçmesine rağmen sertleşen hava ile marinaya erken dönüş yaptı.
İkinci günün ‘gereksiz’ heyecanı
Pazar günü hava sertleyince güvenlik için can yeleği giyilmesini tavsiye ettik. Özellikle çocuklarla rotaları takip edecek olan tüm yelkenlilerde sadece miçolarımızın değil, ebeveynlerin de can yeleği giydiklerini görmek beni çok memnun etti. Yediden yetmişe yelken deyiminin tam anlamıyla Cup’ışalım mı? Powered by Volvo Car Turkey için söylenmiş olduğunun ispatı gibiydi denizin üzeri.
Pazar günü için Keten Grup hariç diğer üç grup Rota 4’ü takip edecekti. 20-22 knot’lık rüzgârın coşkusuyla başlayan 17 deniz millik seyir, epey hızlı biteceğe benziyordu çünkü rüzgâr şiddetini artırmaya devam ediyordu. Hattı ilk geçen tekneler yine Ameera 5 ve Şef idi. Her şey yolunda gidiyordu. Taa ki D-marin Turgutreis Grubu’nda Aura 1 teknesi ortalığı karıştırana kadar. Aura
1 tramolalarıyla hepimize ‘gereksiz’ bir heyecan yaşatırken, arkadan gelen Jeanneau 54 Ds’in attığı 360 derecelik dönüş olası tatsızlığı önledi. Pazar günü Tinkerbell geriden gelip hattı geçtiği gibi haftasonu seyirlerinin kazananlarından da biri oldu.
Her ne kadar kaptan toplantılarında üzerine basa basa bunun bir yarış olmadığını, keyifli ve güvenli seyrin ön planda olduğunu, yakın geçişlerden ve manevralardan kaçınmamız gerektiğini belirtmemize rağmen yarış tecrübesi olan bazı teknelerin ‘kendilerine göre’ gayet doğal ve güvenli saydıkları manevralarının karşı tekneleri korkuttuğuna şahit olduk, üzüldük. Sert hava ve dalga bunda biraz etken olsa da festivalin özündeki güvenli seyir anlayışı hiç bozulmadı.
Sonranın devamı yine yeni fikirler
Pazar akşamı gece yarısına kadar süren partiyle birlikte bir sonraki festival için fikirlerimiz havada uçuşmaya başladı. Deniz üzerindeki faaliyetlerimizi artırmak için gün sayısını çoğaltmak, katılımı daha sınırlı tutup hizmet kalitesini artırmak, çekek alanında tekneciler için atölyeler açmak gibi gibi... Bir de karadaki kısım var. Cuma, cumartesi, pazar akşamları eğlence saatlerini uzatmak, parti sonrası parti için çevreyi rahatsız etmeyecek bir mekan bulmak ve hatta eğlenceyi bir üst seviyeye çıkarabilmek için bir de hayalim var ki onu burda açıklamayacağım; vereceğim tek ipucu onun da dört tarafının sularla çevrili olduğu... 16’ncı yaşında da Cup’ışalım mı? Powered by Volvo Car Turkey için hayal etmeye, düşlemeye, gerçekleştirmeye ve sizlerle büyümeye devam.