Seyir defteri
Alargada la dolce vita Sicilya
Dar sokaklar, çiçekli-balkonlu evler, rengarenk kapılar, sanatsal kiliseler, mimarisi müthiş tarihi yapılar... Evet bu kez Sicilya’dayız, bu gezide bize ev sahipliği yapan katamaranımız Megalodon, gezgin teknecilerin Avrupa’da en rahat kullandıkları alarga noktalarından biri olan Siracusa’da nazlı nazlı salınırken, biz Orta Çağ kasabası Taormina ve Barok tarzı binaların kenti Noto’yu gezmeye doyamıyoruz.
Ne çok özledik o keşif lezzetindeki seyirlerimizi… Teselliyi hâlâ seyir defterimizin sayfaları arasında, eski seyirlerimizle avunarak buluyoruz. Bu defa da Sicilya-Siracusa’dayız. Sevgili arkadaşımız Arif (Önder) katamaranı Megalodon ile Siracusa’daydı (Sirakuza) ve bizi davet etti. Biz de bir fırsat yaratıp yanına gitmeye karar verdik. Önce Sicilya Adası’nın ikinci büyük şehri olan ve Etna Yanardağı’yla özdeşleşmiş Catania’ya (Katanya) uçtuk. Orada bizi
Arif karşıladı. Araba kiralamış, kısa bir şehir turundan sonra turistlerin ve jetset’in çok gözde yeri olan Taormina’ya gittik.
Taormina
Yaklaşık 200 metre yüksekte kurulan bir Orta Çağ kasabası olan Taormina, İyon Denizi’ne bakıyor. Etna, doğa ve sahil manzaraları çok etkileyici.
3000 yıla yakın bir geçmişe sahip olan Taormina’da Yunan, Roma, Arap, Norman vb. birçok medeniyet yaşamış ve her birinden az da olsa kalıntılar kalmış. Şehrin Porta Catania ve Porta Messina diye adlandırılan iki tarihi kapısı ve bunların arasındaki Corso Umberto Caddesi müthiş güzel ve fotojenik.
Caddenin üstündeki ve etrafındaki daracık sokaklar, rengarenk mağazalar, barlar, kafeler ve her an akan insan seliyle çok görülesi bir yer burası. Kasaba trafiğe kapatılmış ve bu da herkesin çok daha rahat dolaşmasına yardım ediyor. Vittorio Emanuele Badia Meydanı, Barok mimarî tarzıyla yapılmış Santa Catherine Kilisesi, bu kilisenin arkasındaki bir antik tiyatro kalıntısı olan Teatro Odeon, 14’üncü yüzyılda yapılan Corvaja Sarayı, (Araplar döneminde inşa edilen ve Arap, Norman ve Gotik mimari izlerini taşıyan Corvaja Sarayı eskiden Sicilya Parlamentosu olarak kullanılmış, günümüzde ise sanat müzesi haline getirilmiş), üçüncü yüzyılda Yunanlılar tarafından inşa edilen, birçok konser
ve festivallere ev sahipliği yapan
Teatro Greco da görülmesi gereken yerlerden. Taormina’da akşama kadar gezdik, fotoğraflar çektik, birşeyler yedik içtik ve akşam yemeğinden sonra da Siracusa’da (37° 3.600’ K-17° 17.346’ D) bizi alargada bekleyen Megalodon’a döndük.
Siracusa-Ortigia
Siracusa Körfezi oldukça büyük ve alargada bile pek çok tekne kalabilir. Sadece doğuya açık olan bu körfez çok iyi demir tutuyor, biz 9 metrede demirdeydik. Burada iki bağlanma seçeneği de var; Marina Yachting ve Porto Marmoreo. Porto Marmoreo genelde yerel teknelerle dolu oluyor. Marina Yachting’in dış mendireğinde yer bulunuyor. Güneydoğu havalarında hem burası hem de demir yerleri oldukça sallantılı oluyormuş.
Marinanın batısındaki yer 8-9 metrelerde harika demir tutuyor; marinaya göre çok daha havadar ve korunaklı. Yaz aylarında bu da çok önemli… Ayrıca koyun güneyine de demir atılabiliyor burada esinti biraz daha çokmuş.
Kanal 16 ve 68’den sürekli hem İtalyanca hem İngilizce hava raporu sunuluyor. Marina pontonunda mazot istasyonu mevcut. Karaya gidişlerde dingi, marinanın güneybatı köşesine bırakılabiliyor. Megalodon burada yedi gün demirde kaldı ve her gün marinanın yanından botla karaya çıktık.
M.Ö. 734 yılında Korinthoslular tarafından kurulan Siracusa, büyük matematikçi Arşimet’in de doğup büyüdüğü yer. Eski şehir daha çok sahildeki Ortigia Adası üzerine kurulmuş ve ana karaya iki adet köprü ile bağlanmış. Bunlar Umbertino ve Santa Lucia köprüleri. Bir günümüzü tüm adadaki ara sokakları, tarihi binaları, sokakları gezerek ve fotoğraflayarak geçirdik. Tabii her fırsatta yine yiyecek içecek ve atıştırmalıklar için birçok kafe ve restoranda mola verdik.
Ortigia’da UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Adadaki Apollo Tapınağı M.Ö. altıncı yüzyılda yapılmış ama kalıntıları çok az kalmış. Gezilip görülmesi gereken yerleri sıralayacak olursak; Corso Giacomo Caddesi,
Arşimet Meydanı, anıt çeşme Fontana di Diana, Tanrıça Diana Heykeli, Amalfitania Caddesi, Piazza Duomo Meydanı, belediye binası. Meydandaki müthiş heybetli olan ve 640 yılında inşa edilen katedralin ismi Duomo di Siracusa. Katedralin yanındaki Chiesa di Santa Lucia Kilisesi, Largo Aretusa Meydanı ve buradaki seyir terası, Aretusa Pınarı da çok keyifli duraklar. Tabii tüm İtalya’daki gibi dar sokaklar, çiçekli ve balkonlu evler, rengarenk kapılar, tam fotoğraflık.
Noto
Gezi planımızda yine UNESCO Dünya Mirası listesindeki Noto var. Şehrin müthiş Barok mimari tarzı çok etkiledi bizi. Maggio 16 Meydanı, San Domenico Kilisesi, tiyatro binası, Vittorio Emanuel Caddesi, bu caddenin ortasındaki belediye meydanı, Ducezio Sarayı,
Crocifisso Kilisesi, Mazzini Meydanı, Nicolaci Sokağı, Barok mimari harikası Nicolaci di Villadorata Sarayı, Vittorio Emanuel Caddesi’nin paralelinde olan Cavour da müthişti. Çok sayıdaki sanatsal kiliseleriyle, mimarisi müthiş tarihi yapılarıyla ve en önemlisi Barok tarzı binalarıyla çok etkileyici bir kent Noto. Yine burada da türlü türlü kafelerde birşeyler yedik içtik. Akşam Siracusa’ya Megalodon’a döndük.
Ertesi günü genel olarak dinlenmeye ayırdık. Akşamüzeri sahile çıkıp Ortegia’daki kafelerde keyif yaptık. Bu büyük limanın tekne trafiğini seyrettik. Liman içindeki marinalar, ticari liman ve feribot limanındaki büyük hareketliliğe rağmen burası yine de oldukça rahat bir demir yeri. Gezgin teknecilerin Avrupa’da en rahat kullandıkları alarga noktalarından biri burası… Gözümüzle görüp deneyimleyince nedenini çok daha iyi anladık. Yunanistan’dan çıkıp İyon Denizi’ni geçen tekneler veya geçecek tekneler birkaç gün burada duruyorlar.
Ertesi gün biz de İyon Denizi seyrine başlayacağımızdan tekneyi ve kendimizi bu uzun geçişe hazırladık. Kontrollerimizi yaptık ve sabah erkenden mazotumuzu alıp Korfu Adası’na doğru yola çıktık. Yolumuz yaklaşık 270 deniz miliydi. Yaklaşık 48 saat süren kaba dalgalı seyirde aralıklı yelken aralıklı motor seyri yaparak ilerledik. Yaz başı olmasına rağmen geceler hâlâ serindi. Sonunda Korfu Adası’nın güneyindeki Paxi Adası’na iki gün sonra bağlandık. Sicilya macerasını bitirip önceki sayılarda anlattığımız Adriyatik seyrimize de böylece başlamış olduk.
Önümüzdeki sayılarda başka seyir ile gezilerde buluşmak üzere diyelim ve eski normale bir an önce kavuşma dileklerimizi de yineleyelim. Tez zamanda gönlümüzce, keyifli, kolayına seyirlerimiz olsun… Selametle…