Bu enerji nerden geliyor?
Enerji elde etme yöntemleri temelde değişmese de bunların ne derece ekolojik olduğu bakış açımızı tamamen değiştiriyor. Enerjiyi üretmek, saklamak ve verimli şekilde kullanmak için sürekli geliştirilen ürünler arasında jeneratörlerin de ayrı bir yeri var.
Dinamo ya da alternatörlerde olduğu gibi mıknatıslarla; gün ışığı, rüzgâr, suyun enerjisini kullanarak ya da yakıt hücrelerindeki ters elektroliz yoluyla elektrik enerjisi elde edilebiliyor.
Teksan, jeneratörlerin temel çalışma prensibini şu şekilde anlatıyor: “Jeneratör, mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren bir makinadır. Mekanik enerjinin kaynağı buhar makinesi, su, içten yanmalı motor, rüzgâr türbini olabilir. Elektrik enerjisini mekanik enerjiye çevirmeye yarayan aletler ise elektrik motorlarıdır ve elektrik motorlarıyla üreteçlerin pek çok ortak yanları vardır.
Elektrik üretiminin temel ilkeleri İngiliz bilim insanı Michael Faraday tarafından 1820’lerde keşfedildi. Elektrik üretimi elektrik ve diğer kaynaklardan enerji üretme sürecidir. Michael Faraday’ın temel prensibi hâlâ kullanılmaktadır:
Elektrik, bakır gibi iletken bir telin manyetik bir alan içinde döndürülmesi ile üretilir. Elektrik jeneratörü, bir mıknatıs içinde dönen sarılı iletkenlerin bulunduğu ve bu iletkenlerin mıknatıs içinde dönmesiyle elektrik akımı üreten bir makinedir.”
Her biri farklı verimlilikte olan bu makineler arasında seçim yapmaya çalışan birçok denizci için günümüzde asıl soru, hangisinin çevreye daha az zarar verdiği oluyor. Denizde daha fazla vakit geçirmek, daha uzun seyirler yapmak için enerji sorununa çözüm ararken doğayı kirletiyor olma düşüncesi her amatör denizciyi rahatsız ediyor. Dolayısıyla da enerjinin doğa dostu kaynaklardan elde edilmesi arayışı hiç bitmiyor.
Hibrit seçeneği
Fischer Panda’nın Mastervolt ile geliştirdiği sistem, hibrit ve elektrikli teknelere uygun.
Advanced Generator Technology (AGT, gelişmiş jeneratör teknolojisi) jeneratörün şarj çıkışı, doğrudan motorun hızı tarafından kontrol ediliyor, bu da yüksek verimlilik sağlıyor. Oto start özelliği akü durumunu kontrol ederek ne
zaman ve ne kadar süreyle jeneratörün çalışacağını belirliyor. Hibrit sistemlerde 20 yıldır akü şarj kaynağı olarak kullanılan AGT, elektrikli tahrik sistemi için menzil artırma avantajı sunuyor.
Fischer Panda birçok sistemi farklı enerji kaynaklarıyla birlikte kullanıyor, böylece sadece dizel yakıta bağımlı olmadan yenilenebilir enerji kaynakları da devreye girebiliyor. Lityum iyon akülerle enerjiyi depolama kabiliyeti artırılıyor.
Jeneratör kapasiteleri, genelde tepe yüke göre belirlenir. Ancak hibrit sistemde invertör kısa süreli tepe yükü jeneratörle birlikte paylaştığı için, jeneratörün kapasitesine tepe yükü yerine ortalama yük dikkate alarak karar verilebiliyor.
Whisper Power’ın OctoPower adını verdiği sistem, 3-50 kVA aralığında sunuluyor. Akü bankı, Whisper Power invertörü besleyen sistemin kalbi oluyor. Lityum iyon aküler sahilden, güneş ya da rüzgâr jeneratöründen, DC alternatörden ve jeneratörden beslenebiliyor. Rezerv seviyesi düşünce jeneratör çalışmaya başlıyor. OctoPower, WhisperPower lityum iyon akü grubu, WhisperPower Super invertör, hızlı akü şarj sistemi, güneş ve rüzgâr jeneratörleri ile dizel yedek jeneratör (isteğe bağlı) birlikte sunuluyor. WhisperCare Monitoring and Control adı verilen sistem de adından anlaşılacağı gibi enerji yönetimini kontrol altında tutmanızı sağlıyor.
Made in Turkey
Teksan, temiz ve yüksek kalite enerji üretimi ile birlikte enerji verimliliğine katkı sağlayacak sürdürülebilir çözümler geliştirmek için TÜBİTAK iş birliğiyle geliştirdiği Türkiye’nin ilk hibrit jeneratörünü 2015 yılında devreye aldığını belirtiyor. Hibrit jeneratör, güneş ve rüzgâr enerjisi ile entegre kullanımı sayesinde geleceğin sürdürülebilir enerji çözümleri arasında yer alıyor.
Hibrit ürününü piyasaya sürdükten çok kısa süre sonra ilk ihracatını gerçekleştiren Teksan, kesintisiz enerjide alternatif bir çözüm olan hibrit güç sistemleri ile sadece Türkiye’de değil dünya çapında da çok olumlu geri dönüşler aldığını ifade ediyor. Bugün Teksan markalı hibrit jeneratörler;
Güney Amerika’dan Afrika’ya, Suudi Arabistan’dan Kuzey Denizi’ndeki petrol platformlarına kadar birçok önemli projede başarıyla kullanılıyor.
Hibrit jeneratör yakıttan yüzde 75 tasarruf sağlarken karbon salınımını da yüzde 80 azaltıyor. Isı, karbon ve gürültü emisyonunu azaltan teknik özellikleriyle de öne çıkan sistem, yatırım maliyetini bir buçuk yıl gibi çok kısa bir sürede çıkartıyor. Çevreci, düşük enerji maliyeti ile verimli ve sürdürülebilir bir teknoloji olan hibrit güç sistemleri, ‘Uzaktan İzleme ve Yönetim Sistemi’ ile destekleniyor. GSM ve internet teknolojilerinin kullanıldığı sistem sayesinde ürünün çalışma performansı sürekli kontrol altında tutulabiliyor ve gerektiği durumlarda uzaktan müdahale edilebiliyor. Hibrit jeneratör yakıttan, zamandan ve operasyonel giderlerden çok ciddi tasarruf sağlıyor.
Hibrit teknolojinin motorun daha az çalışmasına olanak sağlayan sistemi; bakım, onarım ve işletim masraflarında ciddi bir tasarruf sağlarken motorun kullanım ömrünü de uzatıyor.
(www.teksan.com)
Dönüştürmek
Alternatif akımı (AC), doğru akıma (DC) çevirme de üzerinde durulan konulardan biri. Teknelerde özellikle de süperyatlarda ne kadar fazla ev tipi elektrikli alet varsa o derece daha büyük invertöre gerek duyuluyor. Ancak bu da DC sistemlere geçme eğilimi ile değişiyor. Bu konuda çalışan Yaskawa, The Switch adını verdiği firmayla çözümler sunuyor.
Rüzgâr çiftliklerinden ve ticarî gemilerden edindiği deneyimle süperyatlar için DC sistemler geliştiriyor ve bu sistem: ‘Daha ucuz, güvenilir, hafif’ olarak tanıtılıyor...
Bunun yanında elektrikli motorlar genelde 48V sistemi tercih ediyor ve sistemler de DC jeneratörle kullanılıyor. DC jeneratörlerin elektrikli tahrik sistemleri ile daha uyumlu olduğu ve aküleri daha hızlı ve sessiz şarj ettiği ifade ediliyor.
Görülen ve duyulan zararları azaltmak
Hesaba katılması gereken diğer konu da motorların egzozlarından ortaya çıkan kirlilik. Diesel Particulate Filter (DPF, dizel partikül filtresi) ve Selective Catalytic Reduction (SCR, seçili katalitik indirgeme) sistemleri egzozdan atılan partikül miktarını %98 oranında azaltıyor; nitrojen azot oksitleri IMO Tier III (hava kirliliğini düzenlemek için gemilere konulan
uluslararası standartlar) seviyesine düşürüyor ve ses seviyesini 45 dB(A)’ya indiriyor. DPF egzoz gazı temizleme sistemi gözle görülen partiküllerin denize karışmasına engel oluyor. Bu alanda faaliyet gösteren Emigreen’in açıkladığı verilere göre ürünler, aynı zamanda egzozdaki susturucu ile ses kirliliğine de çare oluyor.
Taşınabilir mutluluk
Küçük tekneler için çok daha kullanışlı bir çözüm olan taşınabilir jeneratörler, hafiflikleri sebebiyle de tercih ediliyor. Bunların bazıları LPG ile çalışıyor; bir de EcoFlow gibi yenilikçi olanlar var.
1997 yılından beri hareket eden tüm araçlara yönelik birçok kategoride binlerce ürün çeşidini müşterileriyle buluşturan Eltesan Mobil, yenilenebilir enerji pazarında, 2020’de Amerika firması EcoFlow ile anlaşmaya vararak markanın Türkiye distribütörlüğünü ve temsilciliğini üstlendi.
Misyonu, kullanıcılara taşınabilir, sessiz, temiz, sürekli ve yenilenebilir enerji sağlamak olan marka, geleneksel yakıt ile çalışan jeneratörlere elektrikli farklı bir alternatif sunuyor.
Bakım gerektirmiyor, daha uzun ömürlü, sessiz ve karbon emisyonu yok. EcoFlow ürünleri, güneş panelleri ile birlikte kullanıldığında %100 temiz ve yenilenebilir enerji üretiyor. Ecoflow solar jeneratörler modelleri aslında solar panel ve akü sistemini bir araya getiren bir güç ünitesi.
Cihazların içerisinde bulunan patentli X-STREAM şarj teknolojisi sayesinde 0-80 % şarj süresi bir saat. Batarya işletim sistemi ve yapay zeka algoritmaları ürüne farklı bir boyut kazandırarak performansın verimliliğini garantiliyor.
EcoFlow taşınabilir güç kaynaklarını bir saat gibi bir sürede fişe takarak şarj edebilir, gerektiğinde de teknedeki buzdolabı, soğutucu, kahve makinası, su ısıtıcı gibi elektronik cihazlar için kullanabilirsiniz.
(www.efturkiye.com)
Rüzgârın gücü adına
Rüzgâr jeneratörleri yatay ya da dikey tipte olabiliyor. Yıllar içinde rüzgâr çiftliklerinden edinilen deneyimle bu ürünlerin kanat tipleri daha etkili olacak şekilde değişti. Böylece düşük rüzgârda bile enerji toplayabiliyorlar. Bu yeni kanat tipleri ses seviyesini de oldukça azaltmış durumda. Dikey eksenli rüzgâr tribünlerinin elektrikli motorlar için şarjı hep dolu tutacak şekilde azar azar akım sağlama konusunda öne çıktı.
Son dönemde yapılan araştırmalarda trafikten kaynaklanan rüzgârın bile enerjiye dönüştürülmesi üzerinde çalışılıyor. Özellikle dikey eksenli rüzgâr jeneratörleri yan yana olduklarında yarattıkları havayı huni şeklinde sıkıştırarak yaptıkları akımından dolayı daha verimliler. Aynı etki yelkenli teknenin direği ile jeneratör arasında da oluşuyor.
Rüzgârın çok fazla olduğu durumlarda sistemin kendini koruyabilmesi sorunu ortaya çıkıyor. Fransız Watt&Sea döner milin pozisyonu sayesinde bu dayanıklılığı sunduğunu; ‘fırtına modu’ adını verdiği özellik sayesinde gerektiğinde yavaşlamasını sağladığını belirtiyor. Döner mili durdurmak yerine daha yavaş ve güvenli bir şekilde 50 knot rüzgârda çalışabiliyor.
Superwind gibi kimi üreticiler de sistem fazla enerji elde ettiğinde bunu gereken yerlere yönlendirebilecek bir enerji kontrol sistemine sahip.
Sular seller gibi
Suyun ya da denizin hareketinden enerji elde eden hidro jeneratörler, fırçasız (kömürsüz) DC motorun evriminden faydalanıyor. Bunlar ya tahrik sisteminin bir parçası oluyor ya da ayrı bir ekipman olarak tercih ediliyor.
İstenirse gövdenin altında bir bölmeye yerleştiriliyor istenirse de gerektiğinde suya indirilecek şekilde monte ediliyor. Pervaneler ortalama gövde hızına göre optimize ediliyor.
Tahrik sisteminin bir parçası olan hidro jeneratörler ise elektrikli motorların bir avantajına dönüşüyor. Yelken yaparken motor aynı zamanda jeneratör görevini üstleniyor. Suyun gücüyle serbest şekilde dönen pervane enerji topluyor. Bu sistem genelde çok gövdelilerde daha etkili sonuçlar elde ediyor.