Dört denizde tek hedef
Çocukluğundan beri rüzgârın sözünden çıkmayan Caner Akdolun, 21 günü deviren zorlu mücadele sonunda dört denizi tek başına aşmayı başardı. Çanakkale’de şiddetli lodos fırtınasına yakalandığında pes etse şaşırmazdık ama o büyük bir selam verip devam etti rotasına. 6,5 metrelik motorsuz Mini teknesi (Pina) ile 25 Ekim’de Hopa’dan yola çıkan Akdolun, solo Türkiye Turu rekorunu* kıramadı fakat direnci, kararlılığı ve hiç kaybetmediği neşesiyle 1.600 millik kalıcı bir ilham bıraktı…
Solo Türkiye Turu rekor denemesine katılmaya nasıl karar verdiniz?
Türkiye'yi bir uçtan diğer uca, motorsuz, tuvaletsiz, mutfaksız, yataksız, dolapsız, 6,5 metre boyu ile dünyanın en küçük açık deniz yarış sınıfından biri ile geçme fikri, beni ilk andan itibaren cezbetmişti.
Kendimi 300-500 millik yarışlardan öte böyle zorlu ve uzun bir parkurda test etmeye ihtiyacım vardı. Classe Mini ile iletişime geçip bu parkuru tamamlamam halinde 4.000 millik Mini Transat ve
2.000 millik Azor yarışları için gereken yarış dışı 1.000 millik kalifikasyon turunun yerine saydırmak istediğimi söyledim. Onlar da ancak parkuru tam bitirirsem, bir kere SSB yayını, iki kere de sekstant ile pozisyon belirleme gibi herkesin yapması gereken ön şartları yerine getirirsem kabul edeceklerini söylediler. Açıkçası rekor ihtimali Çanakkale'deki lodos fırtınası sırasında matematiksel olarak bitmişti. Yalnız aç da kalsam, susuz da kalsam, gelecek yaz çalışmam gereken aylarda gidip Atlantik'te 1.000 mil kalifikasyon turu yapmamak için kendimi sonuna kadar zorlamalıydım. Bu, büyük bir itici güçtü. Bir ara Rodos'a yaklaşırken rüzgâr çok hafifti. Eğilmiş baston, yetersiz yemek ve su, 11,5-11,7 seviyesinde gezen akülerle dümene yapışık olarak fazladan yedi-sekiz gün geçirmenin zorluğu ile beynim bana kolay olanı seçmem konusunda oyunlar oynadı. Ne zaman ki Göcek dümen suyumda kaldı, o zaman her şey daha kolaylaştı. Çünkü sığınacak liman, yakın kara, her geçtiğim yerde azalıyordu, aslında böylece daha da özgürleşiyordum.
Tüm zorluklara rağmen parkuru tamamladınız ve pek çok kişiye, belki denizle hiç tanışmamış gençlere ilham oldunuz. Sizin motivasyon kaynağınız neydi?
Benim motivasyonum ilk olarak Bernard Moitessier'den ilham almamla başladı. Hatta bu turda kitabı da
(Uzun Yol) hep yanımdaydı. Denizi onun görebildiği gibi görmeye biraz yaklaşabileceğimi bildiğim bir parkurdu bu, nitekim öyle oldu. Ayrıca Ben Tolga Pamir ve Ediz Önen'e göre şanslıyım. Tolga Pamir'in geçtiği yollardan, kafamda “Acaba yanlış mı yapıyorum?” sorusu olmadan gidiyorum. Aynı şekilde Ediz Önen, gelişimime çok büyük katkı sağladı.