Ekol, 3.5 milyon euro araç yatırımı yaptı
Yatırım yapılan araçların, müşteri ihtiyaçlarına yönelik, Ekol’e özel olarak Avrupa’da üretildiğinin bilgisini veren Cavit Değirmenci, 280 santimetre net iç yüksekliğine sahip araçlarda 135 santimetre yüksekliğindeki paletlerin üst üste olmamak üzere iki katlı yüklenebildiğini aktardı. Özellikle hassas ilaçların güvenli taşınmasını sağlamak için ilave sensörlere sahip frigorifik araçların her birinin, iki farklı sıcaklık derecesinde taşıma yapabilecek şekilde tasarlandığını belirten Değirmenci, “Bu sayede, iki farklı projeye ait iki farklı sıcaklık derecesinde taşınması gereken ürünler, aynı anda tek araçta taşınabiliyor. Bunun yanı sıra araçlarımız, Türkiye’nin hem kara hem de tren taşımacılığına uygun olarak çift rejimli çalışabilen ilk mega frigo filosu” dedi. Değrimenci, bunun dışında 8 milyon euro tutarında speedy, treyler ve çekici yatırımları ile filolarını genişletmeye devam ettiklerini kaydetti.
Dördüncü roro gemisini aldı
Geçen yıl cirolarının, 367 milyon euro’ya ulaştığını bildiren Cavit Değirmenci, “Her yıl yaklaşık yüzde 25 oranında büyüme gösteriyoruz. Bu yıl da yüzde 20 oranında büyüme bekliyoruz” dedi. Uluslarası taşımacılık, kontrat lojistiği, gümrükleme ve dış ticaret çözümleri gibi farklı hizmetlerde bütünsel olarak büyüdüklerini vurgulayan Değirmenci, şöyle devam etti: “Intermodal yatırımlarımızı bu yıl da devam ettirerek İtalya Trieste-İstanbul arasında faaliyet gösteren üç roro gemimize ilave olarak, dördüncü olarak Ayshe gemimizi ilave ettik. Bu gemi, Fransa’nın Sete Limanı üzerinden Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika ve İngiltere hatlarına servis sunmamızı sağlıyor. Intermodal gelişimimizin bir parçası olarak haftalık blok tren sayımızı 19 sefere çıkardık. Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Baltık ülkeleri için geliştirdiğimiz Doğu Avrupa tren hattımızda haftalık tren sayımızı üçe çıkararak, 4’üncü trenin hazırlıklarını şimdiden yapmaya başladık. Türkiye dışındaki şirket sayımızı Ekol İspanya ile birlikte dokuza çıkardık. Önümüzdeki dönemde de, daha önceki yıllarda olduğu gibi büyüme hızı ve kârlılığı paralel tutarak, şirketin orta ve uzun vadeli başarılarını sürdürülebilir kılmak için çeşitli alanlarda yatırım yapmayı amaçlıyoruz.”
Soğuk zincir taşımacılığının önem taşıdığı gıda, sağlık ve kimya sektörüne yönelik olarak Batı Avrupa’ya lojistik hizmeti verdiklerini anlatan Cavit Değirmenci, “İlk Avrupa yapılanmamızı, Almanya’da 1996 yılında gerçekleştirdik. Ardından sırasıyla 2011’de İtalya ve Romanya, 2012’de Bosna, Yunanistan, Ukrayna ve Fransa, 2013’te Macaristan ve son olarak 2014’te İspanya ofisini faaliyete aldık. Bu ülkelerde yer alan 100 bin metrekarelik tesislerimiz mevcut. Yaklaşık 3 bin 500 araçlık filomuz ve 6 bin civarı çok uluslu çalışanımız- la, Türkiye’nin ve Avrupa’nın önde gelen entegre lojistik hizmet sağlayıcıları arasında yer alıyoruz” şeklinde konuştu.
"Türkiye, çekici bir pazar olmaya başladı"
Yeni pazarlarda varlık göstermeye başlayan Türk şirketlerinin, bu çabalarını 2014’te de sürdürdüklerini anlatan Cavit Değirmenci, firmaların, Avrupa başta olmak üzere diğer ülkelerde hizmet ağlarını genişletmeye devam ettiklerini bildirdi. Bununla birlikte, yabancı işletmelerin de Türkiye’de yatırım yapmaya başladıklarının bilgisini veren Değirmenci, “Lojistik, rekabet düzeyi oldukça yüksek bir sektör. Türkiye’nin yatırım için daha çekici olmaya başlaması sebebiyle yerli lojistik firmaların rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri için faaliyetlerini global bakış açısıyla yürütmeleri gerekiyor” ifadesinde bulundu. Türk lojistiğini olumsuz yönde etkileyen gündem maddelerinin başında sınır kapılarında yaşanan sıkıntılar ve geçiş sorunları geldiğinden bahseden Cavit Değirmenci, bu unsurların, sektör için risk oluşturduğunu söyledi. Ayrıca hem Avrupa’da yaşanan ekonomik dar boğaz hem de Ortadoğu’daki karışıklığın, lojistik faaliyetleri oldukça etkilediğini belirten Değirmenci, şöyle devam etti: “Firma olarak roro taşımacılığının Türk nakliyesi için bir kurtuluş olduğunu düşünüyoruz. Zira kara güzergahında transit geçişlerde bile geçtiğimiz ülkelerden sürekli olumsuz etkilenen bir durumdayız. Maalesef Gümrük Birliği’ne, Ankara Anlaşması’na ve Dünya Ticaret Örgütü’ne taraf ülkelerin, anlaşmaların dışına çıkarak keyfi uygulamaları dış ticaretimizi ve sektörümüzün önünü tıkıyor. Bu uygulamalarla sıkça kapıların kapatılması, işlemlerin yavaşlatılması gibi eylemler sonucunda transit süreler uzuyor ve dış ticaretimiz durma noktasına geliyor. Bu nedenle alternatif güzergahlar bulmamız gerekiyor. Tamda bu noktada roro taşımacılığı, ülke politikası haline gelmeli ve ilgili bakanlıklar tarafından da desteklenmeli.”