Ne çektik şu
Noradrenalin, dopamin ve serotonin... Kendilerini son dönemin trend tabiriyle
"mutluluk hormonları" olarak biliyoruz. Artıyorlar mutlu, azalıyorlar
çekilmez oluyoruz. Endişe, üzüntü, uyku, sevinç, çakır keyif olma, tatlı krizi,
sinirlilik hali, saldırganlık... Aklınıza gelen birçok davranış ve tutumun asıl
sorumlusu olarak gönlünüz rahat bir şekilde, suçu hormonlara atabilirsiniz.
Peki onları kim anlasın!
Hormonların insan psikolojisi üzerine etkileri ilk günden bu yana tartışılıyor. Mutlu da olsak sebebi hormonlar, mutsuzda olsak suçu onlara atıyoruz...
Biz bu yazıda bardağın dolu tarafını görmeyi tercih ettik ve mutluluk hormonlarını inceledik. Yani "iyi olma hissi"ni sağlayan noradrenalin, dopamin ve serotonin hormonlarına baktık. Bunlardaki dengesizlik psikolojik problemlerin oluşmasına neden oluyor. İşte duygu durumumuzla direkt ilgisi olan bu hormonların iç yüzü...
DİKKAT ÇARPINTI YAPAR
Noradrenalin
hormonu.
Bu hormon böbrek üstü bezinden ve sinir uçlarından salgılanıyor. Beynin dikkat ve çevreye yanıt verme bölümleri üzerinde etkileri olan noradrenalin; kalp atışında hızlanma, avuç içinde terleme ve göz bebeklerinde büyüme gibi gelişmelere sebep oluyor. Adrenalinle birlikte çalışarak kalp hızını, glikoz salımını ve iskelet kaslarına giden kan akımını artırıyor. Kızgınlık ve tehlike durumunda salgısı artıyor ve “kaç” ya da “savaş” komutlarının temelini oluşturuyor.
Noradrenalin diğer yandan duygularımızı etkileyen diğer hormonlar ve kimyasallarla uyum içerisinde çalışıyor. Mesela kızgın ve öfkeli olduğumuzda yüksek noradrenalinle beraber dopamin düzeyinin de yükseldiğini ama serotonin düzeyinin düştüğünü gözlemleriz. Aksine dopamin ve serotonin yüksek ama noradrenalin düzeyi düşük seviyede olduğunda ise keyifli ve sevinçli hissederiz.
DopaminHormonu
ise beyindeki sinir hücreleri arasındaki sinyalleri taşıyan, beyindeki hipotalamus ve ön tavan bölgelerinde doğal olarak üretilen; vücudun istemli hareketlerini, hafızayı, konsantrasyonu, öğrenmeyi, mutluluğu ve hazzı etkileyip kontrol edebilen bir nöral uyarıcı. Öfori denen çakır keyif olma durumu, istek ve motivasyon gibi duyguları ona borçluyuz. Dopamin hormon bozukluğunda hafıza kaybı, problem çözmede zorluk başlıyor. Haz duygusunu kontrol eden kimyasal haberci pozisyonundaki dopamin, endorfinler gibi “mutluluk hormonu” olarak da biliniyor aslında. Dopamin salgısı arttığında haz hissi ve doğal olarak mutluluk da artıyor. Seviye arttıkça kişi uyuma ihtiyacı hissetmiyor. Genellikle gündüzleri dopamin salgısı uyarıcıların da fazla olması nedeniyle artıyor ve uyanık kalmak için çaba harcanmasına gerek kalmıyor ancak gün bitiminde dopamin seviyesi azaldığından kişi bu sefer uyku hormonu olan melatoninin etkisine giriyor.
Dopamin eksildiğinde depresyon, kronik can sıkıntısı, memnuniyetsizlik, kayıtsız kalma, kronik yorgunluk ve enerji düşüklüğü gibi semptomlar başlıyor. Örneğin dopamin eksikliği olan kişilerin bağımlılık eşikleri düşüktür. Genellikle hiçbir şeyden zevk alamadıkları için onları heyecanlandıran herhangi bir olaya, kişiye ya da gıdaya bağımlı hale gelebilirler.Dopamin eksikliği olan kişiler sürekli uyuma ihtiyacı hissederler, cinsel istekleri çok düşüktür. Kişi tatlı krizine girer kilo almaya meyilli olur. Dopamin eksikliği olan kişiler odaklanma, öğrenme ve aynı zamanda hafıza problemleri yaşarlar.
Peki dopamin hormonu fazlaysa sorun yaşar mıyız? Kesinlikle evet. O zaman da fiziksel ve psikolojik bazı sorunlar yaşanır. Aşırı endişe hali, aşırı farkındalık, uykusuzluk, bazı takıntılar ve istemsiz kas hareketlerinin oluşması ,hiperaktivite, paranoya, stres, yüksek enerji, aşırı cinsel istek, çarpıntı ve bağımlılık yakınmaları görülebiliyor.
OBEZİTENİN FAİLİ O MU?
Bu soruya yanıt olan özne,
Beyinde salgılanıp vücudun çeşitli noktalarında üretilen bu hormon genelde merkezi sinir sistemi ve mide-bağırsak kanalında bulunuyor. Merkezi sinir sistemindeki serotonin ruh hâlini, uykuyu, iştahı, öğrenmeyi, hafızayı, cinsel ve sosyal davranışları
Serotonin Hormonu.