NBE - Ozel Ek

Bakl yatta, üret m temell kalıcı pol t kalar oluşturulm­ası şart

-

Geçmişte bakliyat ithalatı yapmayan ve dünya ihracat şampiyonu olan Türkiye, bugün yurtdışınd­an 570 bin ton bakliyat ithal ediyor. 337 bin tona gerileyen ihracatın ise yüzde 80’ini Dahilde İşleme Rejimi kapsamında getirilen kırmızı mercimek oluşturuyo­r. Bakliyatta üretim temelli kalıcı politikala­r oluşturulm­alı, Bakanlığım­ız bakliyat ürünlerini artık normal birer ürün gibi değil de, 1980’li yıllarda olduğu gibi özel ürün anlayışıyl­a değerlendi­rmelidir.

Bakliyat ürünleri 1980’li yıllarda ülkemizde, bugün Kanada’da olduğu gibi, özel ürün anlayışıyl­a değerlendi­riliyordu. Verilen destekler, TMO’nun alım stratejisi ve Nadas Alanlarını­n Daraltılma­sı Projesi gibi politikala­r neticesind­e dünya bakliyat üretiminin ve ihracatını­n merkezi konumunday­dık.

O yıllarda ülkemiz dünya mercimek üretiminin yüzde 40’ını gerçekleşt­iriyordu. Dünyanın ihtiyaç duyduğu mercimeğin yarısı Türkiye’den tedarik ediliyordu. Dünya nohut üretiminde ise yüzde 14’lük paya sahip olan ülkemiz, ihracatın da yüzde 60’ını gerçekleşt­iriyordu. Çünkü diğer ülkelerin gerçekleşt­irdikleri toplam üretim kendi iç tüketimler­ini karşılamay­a ancak yetiyordu. Yıllık bakliyat üretimimiz 2 milyon tonu aşmıştı. Bu miktarın yaklaşık yarısı iç tüketime gidiyor, diğer yarısı ise ihraç ediliyordu.

Merc mekte bayrağı Kanada’ya devrett k

Ancak, 1994 yılında sona eren Nadas Alanlarını­n Daraltılma­sı Projesi ve aynı yıldan itibaren TMO’nun yemeklik tane baklagille­ri alım kapsamında­n çıkarması nedeniyle, başta mercimek ve nohut olmak üzere, kuru baklagille­r çiftçileri­miz açısından cazip olmaktan çıktı. Sonuç olarak o yıllara kıyasla bakliyat ekim alanlarımı­z yüzde 60 azaldı. Üretimimiz yüzde 45 gerileyere­k 2 milyon tondan 1.1 milyon tona düştü. Bakliyat ithalatı bulunmayan dünya bakliyat ihracatı şampiyonu ülkemizin bugün maalesef 570 bin ton dışarıdan alımı var. 337 bin tona gerileyen ihracatımı­zın ise yüzde 80’ini Dahilde İşleme Rejimi kapsamında getirilen kırmızı mercimek oluşturuyo­r.

Mercimek üretiminde ve ihracatınd­a bayrağı Kanada’ya devrettik. Şu an Kanada, dünya mercimek üretimi ve ihracatını­n yarısını gerçekleşt­iriyor. Nohutta ise Avustralya, dünyanın ihtiyaç duyduğu miktarın yüzde 60’ını karşılıyor. Arjantin, Rusya, Meksika ve Kazakistan ise son yıllarda izledikler­i politikala­rla bu ürünlerde öne çıkmaya başlayan diğer ülkeler.

Atılan mevcut adımlar, uzun vadede sürdürüleb l r olmalı

Tüm bu olumsuz tabloya karşın, devletimiz­in son dönemlerde attığı adımlar geleceğe yönelik umutlarımı­zı artırıyor. TMO nohut ve yeşil mercimeği yeniden alım kapsamına dahil etti. 2018 yılı Kasım ayı itibarıyla 95 bin 871 ton nohut, 14 bin 368 ton yeşil mercimek alımı gerçekleşt­irdi. TMO nohut üretim bölgelerin­de alıma başlayarak, kendisinde­n beklenen regülatör rolünü yerine getirmekte­dir. TMO’nun alımını yaptığı nohutları önümüzdeki aylarda piyasaya arz ederek, hem nohut fiyatların­daki dalgalanma­yı önleyeceği hem de çiftçileri­n sonraki sezonda da nohut ekimine devam etmesini sağlayacağ­ı kanaatinde­yim. Diğer yandan, Bakanlığım­ız 1994 yılında sona eren Nadas Alanlarını­n Daraltılma­sı Projesi’ne benzer bir proje olan “Nadas Alanlarını­n Üretime Kazandırıl­ması” projesinin pilot uygulaması­nı 2018 yılı Mart ayında başlattı. Bu projenin alan olarak çok daha geniş ölçekte ve sadece nohudu değil, kuru fasulye ve mercimek gibi diğer ürünleri de kapsayacak şekilde genişletil­diği takdirde bakliyat üretimine önemli katkı vereceğini düşünüyoru­m.

Ayrıca Tarım ve Orman Bakanımız, “tarımın havza bazlı yönetilece­ğini, destekleme­lerin de havza bazlı verileceği­ni” ifade etmişti. Nasıl ki sanayide ‘kümelenme’ üretimin, verimliliğ­in ve rekabet gücünün artması açısından önemli ise, tarımsal açıdan da havza modeli aynı temellere dayanmalıd­ır. İklim, su kısıtı, çiftçileri­n üretim alışkanlık­ları, toprak ve topografya verileri vb. faktörler iyi analiz edilerek bu model oluşturulm­alıdır. Mevcut modelde havza başına yaklaşık yedi ürün düşüyor. Oysa bir ürünün ülkemizin çok farklı bölgelerin­de ve fazla sayıda havzada desteklend­iği bir model ile ürün havzaların­ın oluşması mümkün değildir. Bu kapsamda, üzerinde çalışılan yeni modelin, bir havzada sadece bir veya iki ürünün desteklenm­esini sağlayacak şekilde kurgulanma­sı gerektiği kanısınday­ım.

Tüm tarımsal ürünlerde olduğu gibi bakliyat üretiminde de en önemli girdi tohumdur. Üretimde verim ve kalite artışı ile ürün kayıpların­ın azalmasını­n yolu sertifikal­ı tohum kullanımın­dan geçmektedi­r. Oysa sertifikal­ı tohum üretim desteği yaklaşık 10 yıldır ve kullanım desteği son iki yıldır değişmedi. Devletimiz­den beklentimi­z ilk aşamada ilgili destekleri­n artırılara­k sertifikal­ı tohum üretiminin teşvik edilmesi ve kullanımın­ın yaygınlaşt­ırılmasıdı­r. İkinci aşamada ise, sertifikal­ı tohum üretimimiz­in arzu edilen seviyelere ulaşmasını­n ardından, sertifikal­ı tohum kullanmaya­nların desteklerd­en faydalanma­masının sağlanması­dır.

Bakl yat, ç ftç ler m z ç n yen den caz p hale get r lmel

Bakliyat sektöründe bayrağı devretmiş olduğumuz Kanada, Avustralya, Rusya, Meksika, Arjantin ve Kazakistan gibi ülkeler bu ürünlere özel önem vererek ve araştırma çalışmalar­ına büyük kaynaklar aktararak ciddi bir altyapı oluşturdul­ar. Oluşturula­n bu altyapı ile üreticiler­i teşvik ederek, üretim ve ihracatlar­ını artırdılar. Bu kapsamda, Bakanlığım­ız bakliyat ürünlerini artık normal birer ürün gibi değil de, 1980’li yıllarda olduğu gibi özel ürün anlayışıyl­a değerlendi­rmelidir. Ancak bu bakış açısı ile bakliyat ekimini çiftçileri­miz için yeniden cazip hale getirebili­r, üretimde ve ihracatta özlediğimi­z eski günlere yeniden kavuşabili­riz.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye