Usta Sizlerden Gelen Fotoğrafları Yorumluyor
Fotoğraf severlerin bizlere ulaştırdığı fotoğraflar arasından seçtiklerimizi Çetin Özer tüm yönleri ile yorumluyor. Ayrıca Özer, yol gösterici bir anlayışla değerli birikimlerini paylaşırken eleştirel yanıyla da beğeni kazanıyor. Yüksek çözünürlüklü fotoğ
AYŞE AHÇI
Sevgili Ayşe Ahçı güzel bir gün batımı fotoğrafı çekmiş. Ufuk çizgisi düzgün ve yerinde. Yeryüzü ve gökyüzünün oranları da gayet başarılı. Yelkenli tam da güneş ışıklarının denizdeki yansımasına denk getirilmiş. Ufuktaki bulutçuklar, ön plandaki ışıklı kayalıklar hepsi hepsi gayet güzel bir kompozisyon oluşturuyor ama işte bu kadar...
Bu fotoğraf çok güzel bir sahne dekoru ama sahne boş. Sevgili Ayşe Ahçı sahneye güzel bir dekor koymuş ama oyuncular henüz gelmemişler. Belki de sevgili Ayşe biraz daha bekleseydi geleceklerdi, belki onlar da fotoğrafçılarını arıyorlardı. Kim bilir?
SERHAT BAŞAK
Sevgili Serhat Başak’ın çektiği bu fotoğraf beni Akademi’deki öğrencilik günlerime götürdü. Çok yakın bir zamanda maalesef kaybettiğimiz sevgili Hocamız Prof. Sabit Kalfagil için ödev olarak Mimar Sinan’ın yaptığı camileri fotoğraflardık. Hem dıştan, hem içten yaptığımız bu çekimlerden sonra yorgun düşüp, genellikle camilerin yukarıda görülen kısmında bir süre oturup dinlenirdik. Şimdi sevgili Serhat’ın fotoğrafına dönecek olursak, ilk dikkatimizi çeken adamın altın kesim noktasında yer alması ve başarıyla ilgi merkezini oluşturması. Tabii burada pencereden gelen ışığın güzel bir şekilde yüzü aydınlatmasının da olumlu katkısı var.
Bu fotoğraf gayet başarılı olmakla beraber, sabah veya akşamüstü pencereden gelen ışık huzmeleriyle (ışık demetleri) birlikte çekilseydi daha da etkileyici olabilirdi. O tarz ışıkların kutsal mekanlarla ayrı bir anlam bütünlüğü oluşturduğunu da unutmamak lazım. Kolay gelsin sevgili Serhat Başak..
OKAY TÜRKAY
“2010’lu Yıllar’da Çarpık Kentleşme” diye bir fotoğraf sergisi açmaya kalksak, sevgili Okay Türkay’ın fotoğrafını en başa asmamız gerekir. Büyük kentlerimizin pek çoğunda kentsel dönüşüm diye rantsal dönüşüm yapıp, koca koca beton canavarları getirip toprağın bağrına sapladılar. Gecekondular da çarpık kentleşmenin bir sonucu ama bu beton canavarlara kıyasla çok daha insani ve zararsız yapılar. En azından havayı, suyu ve doğayı o denli kirletmiyorlar, rüzgar koridorlarını kapatıp iklimlerin değişmesine neden olmuyorlar.. Biz yine dönelim sevgili Okay Türkay’ın fotoğrafına. Arka planda gökdelenler, onların eteklerinde bir gecekondu mahallesi ve bu kaos ortamının göbeğinde bir çocuğun hayvan sevgisi. İnsanın içinde derinlerde bir yerlere dokunan bir sahne bu. Zengin, fakir, doğulu, batılı hemen hemen tüm çocuklarımızın içinde doğuştan gelen ve korunması gereken böyle bir sevgi olduğuna inanıyorum ben. Toplum olarak bizi rahatlatacak, özlediğimiz barış ortamını kuracak çok değerli bir cevher bu sevgi. İşte bu sevginin serpilip büyümesi için onun üzerine titrememiz yani çocukların sevgisine layık olmamız gerekir.
Sevgili Okay Türkay’ı bu anlamlı fotoğrafı çektiği için kutluyorum ve sözlerimi sevgili Ataol Behramoğlu’nun şiiriyle bitirmek istiyorum.
BİR ÇOCUĞA LAYIK OLMAK
Çoğumuz yetişkin yanlışlarızdır aslında / Katı, güvensiz, kibirli… / Çocuklar yaşar yanı başımızda / Gizlice koruyarak güzelim bir sevgiyi. Narin bir duygudur taşar içlerinden / Karşılıksız henüz ve hazır bağışlamaya. / Soralım kendi kendimize bazen: / Layık mıyız çocuklarımıza?
ERDAL BİÇERLİ
Sevgili Erdal Biçerli beklemiş ve çok başarılı bir siluet fotoğrafı yakalamış. Ön planda bol insan bulunan bir kompozisyon yaparak, sıradan bir günbatımını gayet anlamlı bir hale getirmiş. Yeri gelmişken diğer fotoğrafçı arkadaşlara da bir tavsiyede bulunmak isterim. Eğer lazım değilse, içinde bir hikayesi olmayan ve sadece gün batımından oluşan karelerle vakit kaybetmesinler. Sadece gün batımından oluşan kompozisyonlar kitap veya CD kapağı olarak kullanılabilirler ve stok fotoğrafçılığıyla uğraşan arkadaşlar zaten bunları bol miktarda çekiyorlar. Şimdi gelelim bu fotoğrafın içindeki minik hikayeye... Gayet dingin bir fotoğraf olmakla beraber, insanların aklından çok farklı düşünceler geçmekte. Bunu fotoğrafa dikkatlice bakarsak çözebiliriz. Çocuk arabasını itmekte olan genç baba: “Evlenip çoluk çocuğa karışmadan bisikletle bir dünya turu yapsa mıydım acaba?” diye düşünüyor. Buna karşılık bisikletin sahibi de: “Artık bu bisiklet işlerini bırakıp evlensem ve ben de bir çocuk sahibi mi olsam.” diye aklından geçiriyor. Kadının ne düşündüğünü anlayamıyoruz çünkü eşi onun yüzünü kapatmış. Bunu pek dert etmiyoruz çünkü yüzü kapanmamış olsa bile kadınların ne düşündüğünü anlamak kolay değildir. Çocuk ise bir an önce büyüyüp, tek başına bisiklete bineceği günleri hayal etmekte. Fotoğraflarda yer alan bütün insanların başlarının üzerinde ilk bakışta görülmeyen düşünce balonları vardır. Bunları zamanla görmeye başlarız ve kalp gözüyle de okuruz.