Usta Sizlerden Gelen Fotoğrafları Yorumluyor
Fotoğraf severlerin bizlere ulaştırdığı fotoğraflar arasından seçtiklerimizi Çetin Özer tüm yönleri ile yorumluyor. Ayrıca Özer, yol gösterici bir anlayışla değerli birikimlerini paylaşırken eleştirel yanıyla da beğeni kazanıyor. Yüksek çözünürlüklü fotoğraflarınızı plus@cetinozer.com e-mail adresine isminizi belirterek gönderin ve sizde Photoline sayfalarında yer alın. NAZAN DEMİR
Fotoğraf çekmeyi tetikleyen özel durumlardan biri de sisli havalardır. Nasıl kurt dumanlı havayı severse, fotoğrafçı da sisli havayı sever. Sis çoğu zaman kısa süren ve hızla değişen bir durumdur; bu yüzden çekim yerini önceden belirlemiş olmak gerekir. En ilginç görüntüleri ağaçların yoğun olduğu yerlerde, sahilden karşı kıyıya baktığımız durumlarda ve yüksek binaların üzerinden alabiliriz.
Siste fotoğraf çekerken pozlamaya da çok dikkat etmemiz gerekir. Çünkü sis makinemizin otomatik ölçüm sistemini yanıltır. Bu durumda çeşitli ayarlarda çekimler yaparak, pozlamaya müdahale etmemiz gerekir. Sis netlemeyi de zorlaştıracağından diyaframımızın biraz kısık olmasında fayda vardır, böylece kısık diyafram netliğinden de destek alabiliriz. Sevgili Nazan Demir’in fotoğrafında sisten ziyade hafif bir pus var ama yine de bu durum, fotoğrafa belli bir lezzet katmış. Fotoğraftaki adam bize doğru geleceğine, arkası dönük olarak bizden uzaklaşsaydı, bu fotoğraf çok daha gizemli bir fotoğraf olacaktı. Bir dahaki sisli hava çekiminde bunu bir deneyelim.
VELİ TOLUNAY
Sevgili Veli Tolunay’ın fotoğrafını görünce yıllar öncesine gittim ve 2014’te kaybettiğimiz, tiyatro sanatçısı dostum Ümit İmer’i hatırladım. TRT televizyonunun tek kanal ve siyah-beyaz olduğu yıllarda, yine tiyatro sanatçısı olan bir arkadaşıyla beraber “Bu Adamlar Ne Yapıyor” diye bir parodileri olurdu her hafta sonu. Biz ekranda onların sadece belden yukarılarını görürdük ve genellikle ne yaptıklarını çözemezdik. Daha sonra kamera geniş açı çekime geçince, nasıl da anlayamadık diye gülerdik.
Sevgili Veli Tolunay’ın fotoğrafında da buna benzer bir durum var. Adamın ne yaptığını göremiyoruz fakat keçilerin bile dikkatini çektiğine göre, ilginç bir şey yaptığı kesin! Burada kadraj, fotoğraf makinesi dik tutularak yapılsaydı olanı biteni görecektik. Fotoğraftan ziyade bir sinema kadrajı olmuş ama olsun, ben keçilerin meraklı bakışlarını çok sevdim. Bazı fotoğrafları eleştirmeme rağmen sevebiliyorum da, bu öyle bir fotoğraf işte. Hay Allah, adam ne yapıyor acaba?
MEHMET ÇİFTÇİ
Sevgili Mehmet Çiftçi’nin fotoğrafına baktığımız zaman, onun bu alanda bir hayli yol kat etmiş olduğunu anlıyoruz. Kadraj hatası yok, ufuk hattı düzgün, yeterince net ve çocuk balık tutmakta. Her şey yolunda gözüküyor ama ben ve içimdeki Obradoviç kılıklı huysuz adam bir tartışmaya girdik şu anda! “Güzel” deyip onu mutlu mu edelim yoksa biraz ince eleştirilere girip, daha da gelişmesine yardımcı mı olalım? Tartışmayı devamlı “Never enough..” diyen, Obradoviç kılıklı adam kazandı, çaresiz onun dediği olacak.
Dediğim gibi, fotoğrafı ben beğendim sevgili Mehmet Çiftçi ama o huysuz adam bak neler diyor… Dinleyelim bakalım belki ikimize de faydası olur. “Fotoğrafı hemen beğenmenin heyecanıyla ışık dağılımına dikkat etmediniz. Fotoğrafın en aydınlık yeri çocuğun ayakları, halbuki o ışık çocuğun yüzünde olmalıydı. Ayrıca oltanın misinasının kadrajın dışına çıkmış olması da beni biraz rahatsız etti. Ve son olarak; çocuk balık tutmuyor, sadece oltayla poz vermiş. Bu da fotoğrafın inandırıcılığını zedeliyor. Yoksa fena fotoğraf değil.”
Sevgili Mehmet Çiftçi istersen beni dinle, istersen o huysuz adamı. Beni dinlersen mutlu olursun, onu dinlersen daha da gelişirsin karar senin.
NADİ KAPKAÇ
Digital fotoğrafta çok hassas bir durum var ve buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. O da, çektiğimiz fotoğrafların piksel yapısı. Dijital fotoğraflarla Photoshop yoluyla bir yere kadar oynayabiliyoruz, o yeri geçtikten sonra fotoğrafımızın piksel yapısı bozuluyor. Bu konuyu açınca ister istemez aklıma analog fotoğraf yılları ve filmler geldi. Filmde piksele eş değer olan şey gren tanecikleridir. Karanlık odada film baskısına da, Photoshop kadar olmasa bile belli müdahaleler yapardık ama bu filmin gren yapısını asla bozmazdı. En kötü, fotoğrafımız normalden açık veya koyu olurdu. Photoshop bize çok daha fazla olanaklar sunuyor ama aşırıya kaçarsak görüntümüzün piksel yapısı bozuluveriyor.
Ne zamandan beri bu konuya değinmek istiyordum, sevgili Nadi Kapkaç’ın fotoğrafı vesile oldu. Photoshop uygulamaları, deneysel fotoğraflarda daha az eleştirilen bir durum. Fakat Photoshop’un dozunu kaçırırsak, belgesel fotoğrafın gerçekliğini zedelemiş oluyoruz. Bu fotoğrafta maalesef öyle bir durum var. Fotoğrafçı arkadaşlardan ricam, bana gönderdiğiniz fotoğraflara mümkünse hiç Photoshop yapmayın. Yalın halini bir görelim, gerekirse ben yapıyorum zaten. Kolay gelsin.