Sizleri de Atölyemize Davet Ediyoruz
Yıldız fotoğrafı çekerken hesapta olmayan bir sürü olasılık ortaya çıkıyor. İşte çekimlerin kamera arkası...
Her gün milyonlarca fotoğrafın yüklendiği sosyal medya uygulamalarında birçok yetenekli fotoğrafçı fark edilmeyi, takdir edilmeyi hak ediyor.
“Yol’dan gelir, Yol’a giderim ...”
Vadi’de bir kale... Ulaşımı zor, birçoğunun ya yolu çok bozuk ya da iç bölgelerde olduğu için ona ulaşılabilecek patika bir yürüyüş yolundan başka bir ulaşım şansı yok. Kale’nin önünde döngü fotoğrafı çalışması için makinamı kurmuştum. Nem sorun yaratacak düzeyde olmayacaktı gece boyu. Bu nedenle içim rahattı. Ölçümler, ayarlamalar, tripod kurum aşaması vs hepsi sorunsuzdu. Sonra birden uzaktan geçen bir çoban gördüm. Hemen yanına koştum, etrafta var olabilecek çoban köpeklerine dikkat ederek. O kalenin etrafında boş bir otluk alan vardı. Otlak, çoban, sürü... Sonucunda özellikle hava karardıktan sonra çoban köpeği saldırısı olarak bana geri dönerdi, hep döner.
Selam sabahın ardından “- gece de otlatmaya çıkartıyor musunuz?” sorusunu sordum, her zaman sorarım.
“- Abi bazen çıkıyoruz” dedi.
Bu cevap evet çıkıyorlar demekti. Mecburen kadraj kurgumu değiştirdim, yakındaki bir kayanın üzerine çıkıp kadrajımı yeniden ayarladım. Özellikle keçiler çok ilgileniyor tripodlarla. Siz yetişene kadar yaramazlık edip makinayı düşürüyorlar. Bu nedenle onların bir çırpıda ulaşamayacakları bir yere aldım... Bir başka Döngü akşamında mavi saatler ardından hava kararmıştı. Döngü’ye başlayalı yaklaşık bir saat olmuş her şey iyi gidiyordu. Karanlıklar içinden uzaktan bir fener ışığı gördüm. Bir süre yanıyor, etrafı tarıyor sonra bana doğru yaklaşıyordu. Gecenin bağrında tek başınıza olduğunuzda, özellikle başlangıçta biraz çekingen oluyorsunuz. Biraz endişelendim açıkçası. Klasik tavır genelde bir taraftan size doğru gelen bir fener ışığı varsa sizin de kendi fenerinizle “- ben buradayım bilgin olsun “demeniz. Ben de öyle yaptım ve fenerimle ona karşılık verdim. Yaklaşık 10 dakika sonra bir genç geldi. Selam faslının ardından ne yapıyorsun diye sordum. Eşeğini kaybetmiş, gece karanlığında onu arıyordu. Hiç durmadan gitti... Karanlık bir çeşit masal mekanizmasını harekete geçiriyor zihninde. Hele yalnız olunca hemen anılardan üzerine yüklenen pek çok çocukluk hikayesi cirit atmaya başlıyor etrafta. Yolculuk böyle bir şey işte yıldızlar alemine; masal olduğunu bildiğin ve gerçek hayatta karşılığı olmayan bir sürü olasılığı öne çıkartıyor durup dururken. İş bu masalların ötesine geçebilmek, korkmamak ve sonucunda ulaşacağın Yıldız İzleri için sahada çalışmaya devam etmek sanırım, aynı zamanda elbette hep adım attığın her yere çok dikkat etmeye de. Yıldız fotoğrafına dair birçok teknik konuyu anlatmaya çalıştım eski sayılarda, nasıl çalışırız, nelere dikkat ederiz vs. Ancak işin kamera arkası boyutundan bahsetmemiştim hiç. Bu yazı dizisinin son bölümünü buna ayırmak istedim.
Yıldız izlerinin peşine düşmek aslında anılarda geriye gitmek gibi. Kendi Küre’nde yol almak, büyük Küre’nin altında kendi Kubbe’ne ulaşmak gibi. Hem yola çıkışta, hem geri dönüşte şu tekerlemeyi hiç unutmadım: Yol’dan gelip Yol’a gidebilenlere selam olsun.