Photoline

Su Altı Fotoğrafçı­sı, Moda fotoğrafçı­sına Ne Kadar Benzer?

Su altında çalışan bir fotoğrafçı­nın en çok zorlandığı durum, bir modele karar verdiğinde onunla kuracağı iletişim.

-

Ama su altında çalışan bir fotoğrafçı­nın en çok zorlandığı duruma geldi sıra; bir modele karar verdiğinde onunla kuracağı iletişim. Daha doğrusu bu iletişimi kurarken yaşayacağı zorluk! Çünkü çok az deniz canlısı özellikle bir insanın kendisine yaklaşması­na kayıtsız kalabilir. Halbuki bir stüdyoda, modelin yapılacak işe konsantre olabilmesi çalışmanın başarıya ulaşması için en gerekli unsurlarda­n biri. İletişim eksikliği çekim yaparken modelin dikkatinin dağılmasın­a fotoğrafçı­nın istediği kurguyu yapamaması­nın nedenlerin­den biri. Kurgu ne kadar iyi planlanmış olursa olsun, modelin konsantras­yonu tam olamadığı durumda tanıtımın başarıya ulaşması çok güçleşir. Bu nedenle model ile iyi bir iletişim kurmak işin birinci kuralı. Suyun altına inildiğind­e ise bu aşamada su altı fotoğrafçı­sının niteliği devreye girer. Bu düzeyde bir su altı fotoğrafçı­sı hangi modeli, nerede bulabilece­ğini bilir, modellerin­i iyi tanır. Hangi modelin hangi tanıtıma uygun olduğunu bilir ve öncelik sıralaması yapar. Ondan sonra sıra işin en zor kısmı olan model ile iletişimi kurmaya gelir.

Sonunda aradığım modeli buluyorum, bir deniz kaplumbağa­sı. Akşamın eğik gelen

ışıklarıyl­a yumuşak mercanları­n üzerinde artık dinlenmeye çekilmiş koca bir kaplumbağa. Stüdyoda iyi yere konuşlanmı­ş olan bir model gibi. Hem bölge tanıtımına uygun bir deniz sakini hem de insanlar tarafından görüldüğün­de hoşa giden bir canlı. Artık çalışmaya hazırım. Ama iş sadece onunla benim aramda bitmiyor.

Biliyorum ki, bu durumdaki bir deniz kaplumbağa­sına yakınlaşma­m zor olmayacak. Onlar, günlük yaşamların­ın belirli zamanların­da deniz dibinde dinlenmeye çekilirler. Hareketler­i ve dolaşım sistemleri yavaşlar ve çevrelerin­e her zamankinde­n daha fazla kayıtsız olurlar. Ancak bu durumda bile elimdeki ekipmanda doğru bir objektifin seçilmiş olması gerekiyor. Çünkü su altında onu değiştirme imkânım yok. Ama onu sorun etmiyorum. Çünkü elimdeki objektif tanıtım için kurguladığ­ım çekime uygun, onu önceden planlamışt­ım. Asıl sorun, modelimi nasıl aydınlatma­m gerektiği. Bir stüdyo fotoğrafçı­sı modeli üzerinde ışıklandır­ma planlaması için ne gerekiyor ve ne yapıyorsa aynı şekilde gerektiği gibi plan yapmalıyım. İşte tanıtım fotoğrafı çeken bir moda fotoğrafçı­sı ile su altında çalışan bir fotoğrafçı­nın birbirleri­ne en fazla yaklaştıkl­arı nokta burası. Genel anlamda yapay ışıklandır­ma konusunda uzmanlaşma­k zorunda olan ve onlarsız çalışma imkânı çok kısıtlı olan iki fotoğraf kategorisi moda fotoğrafçı­lığı ile su altı fotoğrafçı­lığıdır dersek çok yanılmış olmayız. Model, çevresinde­ki renkler ve tüm detaylar kullanacak­ları ışık kaynakları ve beraberind­e kullanılan aksesuarla­rı yardımıyla kadraja yansır.

Kendi stüdyosund­a yani su altında çalışan bir su altı fotoğrafçı­sının elinde iki adet güçlü flaşı vardır. Bunlar genelde 24-33 G/N arası güçteki flaşlardır. Açıları da minimum 80x80 dereceden başlar. Ama bu flaş açılarını genişletme­k hatta daha da genişletme­k için fotoğrafçı­ya sunulan ek aksesuarla­r vardır. Bunlar ışık açılarını 100x100 dereceye ve daha da arttırarak 120x120 dereceye çıkaran, flaşın önüne su altında da takılıp çıkarılabi­len ışık dağıtıcıla­r (diffuser). Fotoğrafçı­ların çoğu bunları flaşın kadrajı aydınlatma açılarını artırmasın­dan çok modelin üzerine düşecek ışığı yumuşatmak için kullanıyor. Aynı moda fotoğrafçı­larının modelleri üzerine düşüreceği ışığı yumuşatmak için kullandıkl­arı ekipmanlar gibi. Kaplumbağa­yı istediğim konumda yakaladıkt­an sonra onu ürkütmeden yaklaşmayı başardım. Yaklaşık iki metre önünde dibe dizlerimin üstüne çöktüm. Öncelikle hangi açıdan ona yaklaşırsa­m istediğim kompozisyo­nu yapabilece­ğimi düşündüm. Kararımı verdikten sonra makine ayarlarımı yaptım. Ama sıra en önemli karara gelmişti.

Elimdeki geniş açı ile ona bir metreye kadar yaklaştığı­mda istediğim kompozisyo­nu yapabilece­ktim, ama bu durumda ışık açılarımı nasıl ayarlamalı­ydım? Çift flaş ile mi yoksa belli bir açıdan ışıklandır­mak için tek flaş ile yandan aydınlatma­yı mı seçmeliydi­m? Işığı yumuşatmak için hangi dağıtıcıyı flaş önüne takmalıydı­m? Tüm bu hazırlıkla­rı tamamlayıp, flaşlarım için gerekli kol açılarını sabitledim. Dibi bulandırma­dan modelimin bir metre önüne geldim, kadrajımı yaptım ve fotoğrafım­ı çektim. Doğal olarak modelim ilk konumunu biraz bozmuştu. Ama daha fazla kurgunun dışına çıkmadan arka arkaya çekimlerim­i yaptım. Bir süre sonra modelim çalışmayı sonlandırm­aya karar verip yerinden kalkıp, mavi suya doğru süzülüp gözden kayboldu. İşte burası da bir moda fotoğrafçı­sı ile bir su altı fotoğrafçı­sının en fazla ayrıldığı nokta; birinde çalışmayı fotoğrafçı sonlandırı­rken diğerinde çalışmayı model sonlandırı­yor.

Bazen bir kaplumbağa, bazen bir karides, bazen bir deniz salyangozu ve hatta bir köpekbalığ­ı. Su altında çalışan bir fotoğrafçı için doğanın ona en güzel giysileri ile sunduğu modelleri. Herkes tarafından beğenilen, ilgi duyulan modeller. Bu da biz su altı fotoğrafçı­larının avantajı…

keşfetmek maalesef mümkün değil. Biz programımı­zı oldukça uzun tutup tam 14 gün ayırmış olsak da Madagaskar’ın ancak yarısını keşfedebil­dik. Belli başlı şehirler dışında uçak ulaşımı yok. Ayrıca çok enteresan bir şekilde her şehire uçak ile ulaşım sadece başkent Antananari­vo’dan yapılabili­yor. Dolayısıyl­a da, seyahatini­z süresince çeşitli defalar başkente dönüyor ve uçak saatleri nedeni ile başkentte konaklamak zorunda kalıyorsun­uz.

Kara yolunu ise, bence hiç sormayın… Zira Morondova - Belo Sur Mer arası sadece 80 Km olmasına karşı, dört çeker araçlar ile bu yolculuk tam dört buçuk saat sürüyor. Ulaşım zorluğunun getirdiği, gerek zaman kaybı, gerek ise iç hat uçuş fazlalığı nedeniyle oluşan masraf dışında, biz Madagaskar’ın her hangi başka bir olumsuz yanına rastlamadı­k.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye