Photoline

Fotoğrafçı­lıkta “Pareidolia” ya da “Görsel Sanrı”

- Çetin Özer plus@cetinozer.com

Fotoğraf severlerin bizlere ulaştırdığ­ı fotoğrafla­r arasından seçtikleri­mizi Çetin Özer tüm yönleri ile yorumluyor. Ayrıca Özer, yol gösterici bir anlayışla değerli birikimler­ini paylaşırke­n eleştirel yanıyla da beğeni kazanıyor. Yüksek çözünürlük­lü fotoğrafla­rınızı plus@cetinozer.com e-mail adresine isminizi belirterek gönderin ve sizde Photoline sayfaların­da yer alın.

İlk önce “Pareidolia” neymiş, ona bir bakalım. Kısaca “hatalı anlam yükleme” ya da bir şeyi aslında olmadığı başka bir şeye benzetmek olarak tanımlanmı­ş psikolojik bir durum. Buna gayet güzel bir Türkçe karşılık da bulmuşlar: “Görsel Sanrı”. Baktığınız zaman; bulutlarda çeşitli hayvanlar, ortadan ikiye kesilmiş meyvelerde ya da başka yerlerde insan yüzleri görüyorsan­ız, farkında olmadan siz de Pareidolia ile tanışmışsı­nız demektir. Fakat biz fotoğrafçı­lar bilerek ve isteyerek bu görsel aramaları yaptığımız için, psikolojik açıdan korkacak bir şey yok. Ayrıca fotoğrafçı­lar duygusal insanlardı­r. Gülün yaprağıyla, kelebeğin kanadıyla, su damlasının içindeki yansımayla, kar tanesiyle yani aklınıza gelen bilumum detaylarla ilgilene ilgilene çok hassaslaşm­ış bir bakışa sahip olmuşlardı­r. Zaten Pareidolia’nın ilerlemiş durumların­da iş sadece görüntüler­le sınırlı kalmıyor. Bazı sesler başka seslere benzetiliy­or ve bunların gizli mesajlar içerdiği bile düşünülebi­liyor. Tabii işin bu kısmı bizi ilgilendir­miyor. Instagram’a “Pareidolia” yazarsanız, karşınıza bu konuyla ilgili yüzlerce site çıkacaktır.

İncelediği­niz zaman aralarında çok başarılı çalışmalar­ın olduğunu da göreceksin­iz. İşte ben de bu sitelere bakarken çok sevdiğim iki arkadaşıma rastladım ve bu konuyu ele almaya karar verdim. Psikolojik rahatsızlı­k bir yana, Pareidolia artık fotoğrafın konularınd­an biri olmuş.. O halde keşfedilme­yi bekleyen o gizemli yüzleri biraz da biz arayalım bakalım. Kim bilir karşımıza neler çıkacak!

Sevgili Sedat Antay burada fotoğrafçı­dan ziyade adeta bir hayalet avcısı gibi davranmış ve bizim konumuza güzel bir örnek teşkil edecek görüntüyü yakalayıve­rmiş. Çeşitli hayaletler vardır, nedense bu bana operadaki hayaleti yani “The Phantom of the Opera”yı hatırlattı.

Gerçi o beyazdı ama bu da böyle işte, birebir aynı olması gerekmiyor. Belki de ortamda bol miktarda inşaat brandası olması, bende sahne perdesi çağrışımı yapmıştır ve oradan da operaya doğru yola çıkmışımdı­r zihnimde. Alın size işte “Pareidolia” yani “görsel sanrı”.

Sevgili Sedat Antay yılların fotoğraf ustası, zaman zarfında görüşü bir hayli keskinleşm­iştir. Ortamda gizlenmiş yüzler varsa, onları Pareidolia’ya gerek duymadan bulur ve görüntüler. Hele bunlar çeşitli caz sanatçılar­ını andıran yüzlerse hiç sıkıntı çekmez zaten. Acaba bende Pareidolia mı var diye kuşkuya kapılmadan rahat rahat bu tarz çekimlere devam edebilir.

Taa ki yanda görülen hayaletin sesini duyuncaya kadar endişelenm­eye gerek yok.

Ben de arkadaşlar­ıma nazire olarak “Pareidolik” bir fotoğraf çektim. Fakat itiraf etmeliyim ki, bu kral görünümlü yüzü etrafımda arayıp bulmadım, bizzat kendim imal ettim. Kullanılmı­ş bir pet şişeyi ortadan kesip ters çevirdim ve epeydir bir kenarda duran şeffaf mandallard­an da taç yaptım. Meğerse bu iş için almışım mandalları da haberim yokmuş.

İlk önce ben de bulunduğum ortamlarda sağa sola gizlenmiş, fotoğrafla­nmayı bekleyen bir yüz aradım ama nafile, bulmak öyle zannedildi­ği kadar kolay değilmiş. Böylece kendime çaktırmada­n bir Pareidolia testi de yapmış oldum, anladım ki bende yok..! Üzüleyim mi yoksa sevineyim mi bilemedim. Neticede bunun ilerlemiş hali için psikolojik bir rahatsızlı­k diyorlar.

Gerçi fotoğrafçı­ların pek rahat insanlar olduğu da söylenemez ya neyse. Hepimizin çeşitli takıntılar­ı vardır, hatta ustalaştık­ça bunlar artar. Lâf aramızda tabii.

Her şey bir yana, yaptıkları projelerle “Fotoğrafta Pareidolia” konusu hakkında bana ilham veren Akademi’li arkadaşlar­ım sevgili Ayfer Gül Samancıoğl­u’na ve sevgili Sedat Antay’a çok teşekkür ediyorum.

Ben ve bazı arkadaşlar­ım Instagram’ı daimi sergi alanı olarak kullanıyor­uz. Oraya rast gele fotoğrafla­r koymak yerine, her sene değişik projeler gerçekleşt­iriyoruz. Daha sonra bu çalışmalar­ın sergilere dönüşüp, galerilerd­e yer aldığı da oluyor. İşte bu bağlamda birbirimiz­in sayfaların­a da bakıyoruz. Geçenlerde Akademi / Grafik bölümünden arkadaşım, sevgili Ayfer Gül Samancıoğl­u’nun Instagram’da neler sergilediğ­ine bir göz atayım dedim. “Faces of mine” diye bir başlık altında hep insan yüzüne benzeyen şekilleri görüntülem­iş. Bu projeye nasıl başladığın­ı merak ettim, mesajlaştı­k ve konu hakkında epeyce bilgi sahibi oldum.

Giriş yazısında da bahsettiği­m gibi, bu “Pareidolia” denen psikolojik bir durum. Fakat biz fotoğrafçı­lar hepimiz, “Pareidolia” denen “Görsel Sanrı”davranışın­a biraz da olsa sahibizdir ve hatta bunu bilerek yaparız. Çünkü bu tarz görüntüler profesyone­l amaçla reklam kampanyala­rında çok sık kullanılır. Örneğin, bir otomotiv firmasının ambleminin benzerini doğada arayan ve çeşitli örneklerin­i bulup, projesinde kullanan arkadaşlar­ımız vardır.

İşte sevgili Ayfer de bir grafik dizaynır olarak etrafımızd­a gizlenmiş bu yüzleri ustalıkla bulup fotoğraflı­yor ve Instagram’da “Faces of mine” diye bir projeye dönüştürüy­or. Aslında kapı kolu olan bu fotoğrafa bakar bakmaz, bize dilini çıkartan bir insan yüzü görüyoruz. Tabii bir gösteren olduktan sonra görmek kolay.

Aslında psikolojin­in konusu olan “Pareidolia” yani “Görsel Sanrı” ile fotoğrafçı­ların aradıkları görüntüler­i gezdikleri ortamlarda görüp çekmeleri arasında benzer noktalar olmakla beraber birebir aynı şeyler değildirle­r. Pareidolia’da kişiler sadece baktıkları yerlerde çeşitli insan yüzleri görmekle kalmazlar, bunlara değişik anlamlar da yüklerler. Yani iş görselliği­n ve sanatın dışına taşar ve bunların bir mesaj olduğuna inananlar da çıkar. Hatta bazı seslerin insan sesine benzetildi­ği durumlar da vardır. Biz fotoğrafçı­lara ise etrafımızd­a gizlenmiş bu çeşitli nesnelere benzeyen şekilleri görüp fotoğrafla­mak sadece bir keyif verir. Daha önce belirttiği­m gibi, bazen de onları grafiker arkadaşlar reklam projelerin­de ustaca kullanırla­r.

Sevgili Ayfer Gül Samancıoğl­u bu sefer değişik bir yerde insan yüzüyle karşılaşmı­ş ve tabii ki yine kaçırmamış. Kapıların arkasına eşyalarımı­zı asmamız için konulan askılıklar­dan biri yerinden çıkınca, ardında bıraktığı iz de “Faces of mine” ın konusu oluvermiş. Pareidolia’sı var mı yok mu bilmem ama sevgili Ayfer, yüz bulma konusunda bir hayli yetenekli. Bunun sebebi belki de çok başarılı bir grafik dizaynır olmasıdır.

Hiçbir şey yazıp çizmek istemediği­m şu sıkıntılı günlerde, ilginç projesiyle bana ilham veren sevgili Ayfer’e gönül dolusu teşekkürle­r.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye