Doğada Makro Çekim için Pratik Tavsiyeler
Okurları teorik bilgilere boğup sıkmak yerine, daha çok kişisel deneyimler ve pratik çözüm teknikleri aktarmaya çalışacağım.
Okurları teorik bilgilere boğup sıkmak yerine, daha çok kişisel deneyimler ve pratik çözüm teknikleri aktarmaya çalışacağım.
Makro fotoğrafçılığı diğer fotoğraf dallarının belki de en zor ve yorucu olanıdır. Doğada canlılar, genellikle su kenarları ya da poleni bol çiçeklerin çevresinde bulunurlar. Çekim süresince saatlerce arazilerde dolaşmak gerekir. Ancak bu, makronun en keyifli anıdır. Çünkü fotoğrafçı bu esnada doğa ile baş başa kalıp, günlük sorunlarından kısa bir süre de olsa kurtulma olanağı bulabilir. Ancak makro çekime tek başına çıkmak, zehirli hayvanlar tarafından ısırılma ya da sokulma, düşme ve yaralanma tehlikeleri nedeniyle sakıncalıdır. Çok kalabalık ekiple çıkmak ise kısıtlı bir bölgeyi çok kişi ile tahrip edeceği ve hayvanları ürküteceği için tavsiye edilmeyen bir durumdur. En ideali iki ya da en fazla dört kafa dengi arkadaşınızla çıkmanızdır.
Ne giyilir? Yanınıza ne almalı?
Doğada çekim sırasında ısırılma ve sokulmalara veya diken batmasına karşı arazi turlarınızda mutlaka kol ve bacaklarınızı koruyacak uygun pantolon ve ayakkabı kullanılmalıdır. Çekim sırasında yere uzanmalarda dizlik kullanmak faydalı olabilir. Güneşe karşı da şapka bulundurmak kesinlikle gereklidir. Yanınızda yeteri miktarda temiz suyu, gerekli ise kişisel ilaçlarınızı, yedek kuru çamaşır, yedek batarya ve hafıza kartlarını hareketlerinizi engellemeyecek ve çok büyük olmayacak bir sırt çantası içinde bulundurmanız uygun olacaktır. Çekim öncesi kolonya, parfüm benzeri kokular kullanmanın; benzer şekilde çekim sırasında ıslık çalmanın veya bir melodi mırıldanmanın da hayvanların rahatsız olup ürkmesine neden olacağını düşünüyorum. Asla unutmamamız gereken önemli bir husus da; bir makro fotoğraf çekmek için kesinlikle ama kesinlikle doğal hayata zarar verilmemelidir. Hayvanlar sırf fotoğraf çekmek için öldürmemeli ya da kısa süre de olsa alıkonmamalıdır.
Unutmayalım ki; hiçbir fotoğraf bir candan kıymetli olamaz…
Ne zaman çekilmeli?
Makro çekimler için de en iyi olan aydınlatma gün ışığıdır. Bu yüzden açık havada ve güneşli günlerde çekim yapmanız tavsiye edilir. Doğada çekim için en uygun zaman “altın saatler” de dediğimiz yazın sabah çok erken (saat 5-7 gibi) vakitler, ya da akşam güneş batmadan 1 saat önceki süredir. Buna
ilaveten sabahın erken saatlerinde modelinizin üzerindeki çiğ ve beraberinde yeni doğan gün ışığının güzel tonu makro çekim için çok uygundur. Güneşin tepede olduğu öğle vaktinde makro çekimleri için uygun değildir. Bunun sağlık açısından olumsuzluğunun yanı sıra öğle sıcaklarında kelebekler çok enerjik olacağı için iyi kompozisyonlu ve net kelebek fotoğrafı elde etmek zor olacağından tercih edilmemelidir. Kışın ise güneşin durumu müsait ise ve hava durumu izin verdiği sürece tüm gün fotoğraf çekilebilir.
Benim kişisel deneyimlerim gösterdi ki; ilkbaharın kısa süreli yağmur geçişleri sonrası havada asılı kalan yağmur damlalarının güneş ışıklarına yaptığı renk tayftı etkisiyle makro fotoğraf için en güzel ışığın yağmur sonrası anlarda olduğudur. Buna parçalı bulutların direkt gelen güneş ışığına dağıtıcı (difüzör) etkisinin de olumlu katkısı olduğu düşüncesindeyim. Üstelik bu anlarda yağmurdan ıslanan kelebeklerin geçici uyuşukluğunu da buna katarsak elinize kaçamayan kelebeklerle çiçek ve yapraklardaki damlaları kullanarak istediğiniz kompozisyonu yapmak için ideal bir fırsat geçmiş demektir.
Makine Ayarları?
Doğada makro fotoğraf çekmek doğanın karmaşasından dolayı oldukça zordur. Makro fotoğraflarımızda objenin tamamını net çekmek ve diğer dikkat dağıtıcı otlar ve nesnelerden belirli oranda izole etmek (soyutlamak) asıldır. Konunun arka planının ilgiyi dağıtacak ölçüde karmaşık olmaması gerekir. Bu amaçla net alan derinliği kontrolü çok önemlidir. Bunun bir kaç farklı yöntemi olmasına karşın en etkili yöntem diyafram kontrolüdür. Bu nedenle makro çekimlerde pratiklik açısından makinemizin çekim modunun (birkaç istisna dışında, örneğin uçan bir modeli çekerken) genellikle diyafram öncelikli (A) olmasını öneririm. Makro çekimlerde tanımlama açısından faunanın gözleri ve kafasının öncelikle net olması tercih edilir. Bu nedenle öncelikle modelinizin göz ve kafa bölgelerine netleme yapmanız gerekir. Makineniz netleme noktanıza göre ileri ve geri bölgelerde belirli bir alanı net alarak geri kalanları flu yapıp modelinizi soyutlayacaktır. Konuya olan mesafe çok az olduğu için alan derinliği zaten çok sığ ve sınırlı olacağı için en ufak bir iki milimetrelik hata bile modelinizi ya tam soyutlayamamanıza veya bir kısmının flu çıkmasına neden olacaktır.
Çekeceğimiz hedef objenin büyüklüğüne göre f/4 -11 arasında diyafram değerleri kullanılır. Açık diyaframlar (f/4 gibi) alan derinliğini azaltarak ve objenin net arka plan detaylarının bulanık çıkmasını; kısık diyafram açıklığında ise (f/11 gibi) alan derinliğini arttırarak objenin ve arka plan detaylarının birlikte net çıkmasını sağlar.
Eğer obje ince ise ya da kelebek gibi yatay duran bir modeli kanat altı gibi düzlemsel bir objeyi çekecekseniz diyaframımızı açmak suretiyle hem net alan derinliğini düşürüp kelebeği diğer nesnelerden izole edebilirsiniz, hem de lensimizden girecek ışık miktarını artırıp yüksek enstantane ile daha net fotoğraf çekebilme fırsatını elde edebilirsiniz.Fotoğrafınızı çekerken sadece objenizi mi ön plana çıkaracağınıza; yoksa obje ile birlikte arka plan detaylarını da dahil edip etmeyeceğinize karar vermelisiniz. Bu sizin oluşturacağınız kompozisyon ile ilgili bir karar olacaktır.
Ancak kısık diyaframla net alan derinliği artacağı için ve çekmeyi hedeflemediğimiz diğer arka plan detaylar da net çıkacağı için asıl modelimizi soyutlamada güçlük çekebiliriz. Bunu sorunu aşmanın etkili bir yolu hedef modelinizin etrafını temizlemek olabilir. Ancak bu işlem kelebek gibi kolay ürkebilecek faunanın kaçmasına neden olabilir. Bir diğer yöntem; modelinize dik açıda olacak şekilde yere yatarak fotoğraf çekmek. Böylece objenin arkasını boşluğa getirip sade bir fon elde edebilirsiniz. Yatış açınız seçerken objenin arkasının sade olmasına, etraf hakim rengin modelin rengi ile kontrast oluşturmasına, kadraj içinde dikkat dağıtacak parlak nesnelerin olmamasına ve modelinizin arka plan detayları ile uyum içinde iyi bir kompozisyon oluşturmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca çekim sırasında objelerin üstüne kendi gölgenizin düşürülmemesine de dikkat edilmelidir.
Bizler diyafram öncelikli olarak diyafram değerini belirlediğimizde makine bu kez otomatik olarak uygun enstantaneyi belirleyecektir. Diyaframı göz bebeği, enstantaneyi ise göz kapağının açılıp kapanması olarak düşünebilirsiniz. Burada önemli bir hususa dikkat edilmesi gerekir. Özellikle kısık diyafram ayarı ile lensten sensor’e düşecek ışık miktarı da azalacağı için enstantane hızı da uzayacaktır. Bu durumda hem modellerin hareketi hem de bizim nefes alıp vermemiz sırasında veya elimizin titremesi nedeniyle elde çektiğimiz fotoğraflarda netlik sorunu olabilir. Pratik bir kural olarak lensinizin odak değeri kadar (90 mm ise en az 1/90 sn veya 150