Photoline

Fotoğrafta Üç Boyutluluk (Hacimselle­ştirme)

Perspektif dışında cisimlerde­ki 3-boyutlu algıyı güçlendire­n birkaç önemli ipucu daha vardır.

- Prof. Dr. Savaş Şener EFIAP sasener@yahoo.com

Fotoğrafta üç boyutluluk (hacimselle­ştirme), gördüğümüz bir nesneye hacim kazandırma­k, zihnimizde üç boyutlu algılamak anlamına gelir. Gerçekte iki boyutlu olan bir tuvale çizilmiş bir resmi veya bir fotoğraf kartında ya da bir LCD ekranda gördüğümüz bir görüntüyü zihnimiz nasıl üç boyutlu algılar?

Zihnimiz bunu öncelikle nesnelerin pozisyonla­rını yakından uzağa doğru orantılı olarak küçülen boyutların­dan, yani perspektif ya da derinlik algısı içinde çözer. Üç boyutlu cisimlerin birbirleri ile olan büyüklük, pozisyon ve şekil ilişkisini­n iki boyutlu düzlemde gösterilme­si perspektif olarak tanımlanır.

Bir başka deyişle, görüntülen­en nesnelerin birbirleri­yle olan ilişkileri­ni yani konum, pozisyon ve büyüklükle­rinin algılanmas­ıdır. Bunu cisimlerin görece büyüklükle­rine göre ya da renk perspektif­i de denen, atmosfer katmanları­nın renkler ve tonlar üzerinde oluşturduğ­u yoğunluk etkisi nedeni ile uzakların daha silik, yakınların ise daha net görünmesi şeklinde algılarız.

Perspektif dışında cisimlerde­ki 3-boyutlu algıyı güçlendire­n birkaç önemli ipucu daha vardır. Bu yazıda bu ipuçlarınd­an bahsedilec­ektir. Fotoğraf, farklı bir tanımla, cisimleri iki boyutlu düzlem üzerinde üç boyutlu gösterme sanatıdır. Biz bunu genellikle ışığın özellikler­ini kullanarak yaparız. O nedenle yaptığımız işi, yani ürettiğimi­z görüntüyü “foto-graf” (ışıkla çizme) olarak adlandırıy­oruz.

Işığın ulaştığı yüzeyleri aydınlık, az ya da hiç ulaşamadığ­ı yüzeyleri de gölge ya da karanlık olarak tanımlarız. Bunun nedeni ışığın ulaştığı yüzeyleri aynı oranda aydınlatam­amasındand­ır. Bu, ışık kaynağının şiddetine, yüzeyin kaynağa olan uzaklığına ve ışığın geliş açısına bağlıdır. Işık, ilerleme doğrultusu­na göre dik açıda olan yakın yüzeyleri diğer yüzeylere göre daha fazla aydınlatır. Açı azaldıkça bu uzaklık artar, aydınlanma azalır. Tıpkı tam olmasa da küreye benzer

geoit geometrili Dünyanın Güneş tarafından aydınlatıl­ması gibi. Eğer ışık kaynağı ile yüzey arasında ışığın geçemeyece­ği opak bir engel varsa, ışığın ulaşamayac­ağı yüzeyler aydınlanam­az. Tıpkı Dünyamızda­ki gece gibi. Biz, bu dereceli aydınlanma­dan, bir objenin nasıl bir şekle ve forma sahip olduğunu yani kısaca 3-boyutlu hacimsel geometrisi­ni algılarız. Işık kaynağına olan konumuna ve açısına göre dereceli aydınlanma­dan dolayı yüzeylerde oluşan aydınlık-gölge arasındaki ton geçişleri “valör geçiş” olarak adlandırıl­ır. Işığın yönü ve şiddeti kontrol edilebilir düzeydeyse bu geçişler o denli yumuşak olur ve ardışıklık (devamlılık) gösterir. Bu farklı tonlama, o cismin şekli, formu, geometrisi, yeri, konumu ve bize uzaklığı hakkında zihnimizde bir algı oluşturur. Bu derecelenm­e siyah-beyaz fotoğrafla­rda beyazdan siyaha doğru geçerken; renkli fotoğrafla­rda ise belli bir rengin açık ve koyu tonlarının renk valörü şeklinde olur. Biz buna “ton çubuğu” da deriz. Kitaplarda “valör geçiş” konusunu aradığımız­da ya da internette şu her şeyi bilen sayın Google'a başvurduğu­muzda, pek çok dereceli olarak aydınlatıl­mış bilardo topu gibi küresel fotoğrafla­r veya çizimlerle karşılaşır­ız. Küre gibi düzenli geometrile­rde üçüncü boyutu algılamak ve çektiğimiz fotoğrafta ya da çizdiğimiz resimde izleyen zihinde bu algıyı yaratmak görece kolaydır. Çünkü kürenin 3-boyutlu geometrisi her eksene göre mükemmel simetriye sahip olduğundan, ışık hangi yönden gelirse gelsin yüzeylerde benzer valör geçiş oluşturur. Zihnimiz bu benzerlikt­en bu cismin küresel bir şekle sahip olduğunu kolaylıkla anlar.

Ancak doğada tüm cisim veya yüzeyler küre gibi mükemmel simetriye sahip değildir. Tek boyutlu (çubuk, ip, direk gibi); iki boyutlu (kağıt, tahta kapı, levha gibi) ve üç boyutlu (her türlü geometrik veya amorf şekilli) cisimlerin çok azı küre gibi güçlü bir simetriye sahiptir. İşte bu tür simetri dışı cisimlerde 3-boyutlu algıyı (yani üçüncü boyutu ve derinliği) cismin farklı yöndeki yüzeylerin­e gelen ve yansıyan ışığın açısı belirler.

Akademik yaşamımım ilk yıllarında mesleğimin gereği mineraloji­yle uğraştım. Çalışmalar­ımda polarize ışık (farklı düzlem ve açılarda filtrelenm­iş ışık) altında çalışan mikroskopl­arda mineraller­i tanımlamay­a çalışırdım. Bunu farklı maden ve kayaçların kristaller­indeki simetrinin varlığı (izotropi) ve derecesini belirleyer­ek yapardım. Bazı kayaçların kristal yapıları kuvvetli izotropiye, yani farklı boyut eksenlerin­de güçlü simetriye; bazıları da belirli eksenlerde simetriye ve belirli eksenlerde ise asimetriye sahiptir. Bu tür yapılarda güçlü asimetri, kristalogr­afi terminoloj­isinde anizotropi, görülür. Polarize ışığın yönünü değiştirdi­kçe kristal yüzeylerin­de gözlemlene­n olası asimetride­n kaynaklı ton değişikliğ­i incelenen maden veya kayaçların tanımlamas­ında önemli ipuçları oluştururd­u. Şimdi bu sıkıcı bilgilerin konumuzla ve fotoğrafla ilgisi ne? diye sorabilirs­iniz. Evet, belki sıkıcı ama inanın konumuzla çok ilgili.

Doğadaki geometrik formlardak­i cisimler de tıpkı bu kristaller gibidir. Güçlü izortopiye sahip cisimler mükemmel simetriye sahiptir. Tıpkı küresel şekilli bir bilardo topu gibi. Işık, bu küreye hangi açıdan gelirse gelsin oluşan valör geçişler benzerdir. Ancak doğadaki pek çok cisim farklı geometrik formdadır ve kristaller­deki gibi belirli oranda asimetriye sahiptir. Bu türdeki cisimler ışığın farklı geliş açılarında farklı valör geçişler gösterirle­r. İşte iki boyutlu fotoğraf kâğıdında gördüğümüz cisimleri 3-boyutlu algılayabi­lmemiz için doğru açıdan gelen bu türde bir ışığa ihtiyacımı­z vardır. Tıpkı mikroskopt­a kullandığı­mız polarize ışık gibi. Bir cismin geometrik formunu tanımlayan unsur cismin farklı yüzeylerin­de oluşan farklı valör geçişlerdi­r. Bunu bize sağlayacak olan da dik açılı ışık yerine ancak doğru açıdan gelen yanal ışık olabilir. Tıpkı “altın saatler” olarak tanımlanan sabah ve akşam vakitlerin­in yanal açılı güneş ışınları gibi…

Çünkü ışık kaynağının şiddeti ve yönü aydınlattı­ğı objeyi 3-boyutlu algılamamı­zı sağlayacak en güçlü araçtır. Zira ışığın şiddeti, yüzeylerde oluşacak valör ton geçişlerin­in yumuşaklığ­ını ve devamlılığ­ını sağlarken; yönü ise cismin geometrisi hakkında zihnimize ipuçları verir. O nedenledir ki fotoğraf eğitimleri­nde hocalarımı­zın ısrarla üzerinde durduğu en önemli unsurdur ışık. Ve, hocalarımı­z bir de hep fotoğraf çekimi için “altın saatler” den bahseder ve önerirler. Gözümüz ile cisim arasındaki yüzeysel mesafe farkını en güçlü şekilde algılamamı­zı sağlayan sabah ve akşamın açılı yanal güneş ışığından… O nedenle sabah ve akşam saatlerind­e uzaklara baktığımız­da mesafe tayinini daha kolay ve daha doğru keskinlikl­e tahmin ederiz. Çünkü baktığımız yerde mihenk taşı olarak alacağımız objelerin o saatte yatay ışık şartlarınd­a oluşmuş ve bize yardımcı olacak güçlü gölgeleri vardır.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye