Usta Sizlerden Gelen Fotoğrafları Yorumluyor
İlk fotoğraftaki küçük pencereli gökdelenden dışarı bakan insanları anladık ama bu görüntünün, içinde bulunduğumuz durumla ne alakası var? diyebilirsiniz. Burada çok daha endirekt bir anlatım söz konusu, tüm fotoğrafa dikkatlice bakmamız gerekir. Bu da cansız mankenlerin dünyası işte, kolunu bacağını koparıp kapının önüne koymuşlar bir tanesini!
Cansız da olsalar, arkadaki mankenler endişeyle seyrediyorlar durumu. Dün şık kıyafetlerle vitrindeydin, bugün bir kaza oldu herhalde ve kolun bacağın kırıldı, paat dışarıdasın!
Bizim hayatımız da biraz böyle aslında, bıçak sırtı bir dengede devam ediyoruz yolumuza. Her zamankinden daha dikkatli olmamız gerekiyor; hem kendimiz hem de etrafımızdaki insanlar için.
Sevgili Fenni Özalp’in fotoğrafı içerik bir yana, teknik açıdan da çok başarılı. Ana öge olan öndeki kolsuz mankenin yeri, açısı ve çok farklı tonda olması belirginliğini arttırıyor. Yardımcı ögeler olan arkadaki mankenlerin koyu tonlarda olması, öndeki mankeni iyice belirginleştiriyor. Çok başarılı bir çalışma, kendisini kutluyoruz.
Sevgili Ramazan Çakıroğlu’nun fotoğrafı içinde bulunduğumuz durumu çok güzel anlatıyor.
Birçok doğru bir araya gelmiş ve kuvvetli bir anlatım oluşturmuş. Sol taraf fotoğrafın olumsuzluk anlatan kısmıdır, adamın o tarafa doğru bakması ve yüzündeki dramatik ışık tam cuk oturmuş. Duvarlar boyasız, eşya yok, sıvalar dökülmüş, perde yok, yatağın çarşafı bile yok. Yok, yok yok! Sadece duvara dayalı tozlu aynadaki hayali var. İçerde yaşamak için şartlar uygun değil, dışarıda da öldürücü bir mikrop var!
Gerçekten de 2020 yılı böyle bir yıl oldu bizim için. Dünyadaki tüm insanlar, iki tercih arasında kaldılar. Tamam dışarıda öldürücü bir mikrop var ama evden hiç çıkmamak da uzun vadede birçok hastalıklara neden oluyor. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumları işte ve bu fotoğraf bu durumu çok güzel anlattığı için sevgili Ramazan Çakıroğlu’nu kutluyoruz.
Ben ne kadar yazıp çizsem de şiirsiz olmaz diyorum ve çok sevdiğim şairlerden biri olan sevgili Birhan Keskin’in “Yeryüzü Halleri” adlı şiir kitabından dizelerle bitiriyorum bu fotoğrafla ilgili yorumlarımı.
Karşımızda yine geniş zamanlı bir fotoğraf var ve pandemi günlerinin yarattığı bekleyişi çok güzel anlatıyor. Nerdeyse hepimiz, jaluzinin arkasından bakan bu genç kızın, “- Hastalık sona erdi yaşasın, hepimiz sokağa çıkabiliriz artık!” diye sevinçle bize sesleneceği günü bekliyoruz. Sevgili Serhat Dizdaroğlu belki de burada başka bir şey anlatmak istemiştir ama yaşamakta olduğumuz bu sıkıntılı günlerde bizim de her şeyi Covid.19 ve pandemiye bağlamak gibi bir eğilimimiz var.
Teknik açıdan da oldukça başarılı bir fotoğraf, fakat jaluzinin arasından yüze yansıyan parçalı ışık da denenip, sonra karar verilseydi acaba hangisi tercih edilirdi? Bu tarz kurgulanmış fotoğraflarda madem istediğimiz ışığı deneme şansımız var, o halde böyle fırsatları kaçırmayalım. Akılda kalması için de ışık üzerine söylenmiş güzel bir sözle bitirelim yorumlarımızı.
Fransızca’da “seven, sevgilisi” anlamına gelen “amateur” kelimesinin kökeni Latince’dir. “Sevmek, aşık olmak” anlamındaki Latince “amare” fiili kelimenin köküdür. Fransızca aşk anlamına gelen “amour”, “amateur” kelimesinin kardeş kelimesidir. Yani amatör; para karşılığı için değil, aşkla yapan, sevdiği için, sevdiği gibi yapan anlamını barındırır. Elbette her “aşık” gibi acemilikleri, hataları olur ve her “aşık” gibi yılmadan, vazgeçmeden sevmeye devam eder. İkna olmadıysanız, İFSAK tarihine bakmanızın yeterli olacağını düşünüyorum.
Size bu satırları İFSAK Yönetim Kurulu Başkanı olduğum için yazmıyorum. 1990’lı yıllarda Taksim’den belediye otobüsüyle ancak 2,5-3 saatte ulaşabildiğiniz Avcılar’da yaşıyan ve o yaşlarda hayatta ne yapacağı konusunda fikri olmayan birisi olarak yazıyorum. Gazetede yayınlanan Temel Fotoğraf Kursuna abimin beni kaydettirmesiyle İFSAK kapısından girmiş oldum. Kurs sonunda merakımın olduğunu gören ailem, özel ders almam için imkanlarını zorlayarak bana bir şans yarattı. İFSAK’a çok emek harcamış, İFSAK’tan da hocam olan Ufuk Duygun’dan 2 ay özel ders aldım, ancak artık maddi yönden karşılayamayınca dersleri bırakmak istedim. Sevgili Ufuk Hocamın “Sende güzel bir yetenek var, boşver parayı, bırakma dersleri, para istemiyorum, İFSAK’ı da boşlama derneğe gel git” demesiyle, benim Güzel Sanatlar Fotoğraf Bölümüne girmemle sonuçlanacak bir fotoğraf macerasına başlamış oldum. Yani İFSAK’ın bana açmış olduğu ortam ve İFSAK Ailesi’nin değerli bir üyesinin desteği tüm hayatımı şekillendirdi. Kendisini İFSAK Ailesi’nin bir parçası olarak gören bir fotoğraf meraklısı olarak yazıyorum.
Her şeyin bir “tık” uzağımızda olduğu, cep telefonuna sığmayan bir şeyin değerinin olmadığı bu zamanlarda, bir derneğin Türkiye şartlarında 61 sene sadece ürettikleriyle, paylaştıklarıyla, üyeleriyle ayakta kalması hepimiz için çok değerli ve önemli.
“24 Aralık 1959 günü, yedi fotoğraf amatörü İstanbul Valiliği’ne verdikleri dilekçeyle Erenköy Amatör Foto Kulübü’nün kuruluşunu ilan ederler. Nurettin Erkılıç, Resat Aşkın, Celalettin Yavsi Ebüssüudoglu, Turgut Ekin, Kemal Kozar, Hulki Öğreten ve Şinasi Özatay’dan oluşan kadronun hepsi Sümerbank çalışanıdır. Bu küçük ekibin lideri, Nurettin Erkılıç’tır.
“…İlk sergi 26 Mart-5 Nisan 1960 tarihleri arasında Galatasaray Lisesi’nin koridorlarında açılır. 15 Ocak 1962 tarihli toplantıda “...kulübümüzün isminin daha geniş anlamı ihtiva etmesi ve geniş çapta faaliyet yapabilmesi amacıyla...” sözleriyle gerekçelendirilerek derneğin adı İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Kulübü̈ (IFSAK) olarak değiştirilir. ” (Yazı içerisinde kullandığım, İFSAK tarihi’ne ilişkin bilgiler İFSAK Amatörlerin Uzun Yolculuğu, Sami Aksoğan, Editör: Ayhan Aydın, 1. Basım Aralık kitabından alınmıştır)
İFSAK’ın yedi kurucusundan biri olan Hulki Öğreten, 1999 yılında İFSAK’ın 40. Yıl gecesinde yaptığı konuşma sonrasında salonu dolduran onlarca İFSAK’lı tarafından dakikalarca alkışlandı. 7 İFSAK kurucusunun emekleri boşa gitmemişti.
İFSAK tarihi sadece İFSAK tarihi değildir. İFSAK tarihi, 1959’da daha 36 yaşında olan cumhuriyetimizin amaçlarının, planlarının, ideallerinin sanat alanın
da ete kemiğe bürünmüş halidir. Hiçbir zaman herhangi bir devlet desteği almadan “amatör” kadroların aşkla, sevgiyle, fedakarlıkla, üreterek, vazgeçmeyerek santim santim ilerledikleri uzun bir yolculuktur. İFSAK sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de başta fotoğraf ve sinema olmak üzere görsel sanat kültürünün yaygınlaşmasını, daha çok insana ulaşmasını sağlamıştır. Mayıs 1966’da Türk Ticaret Bankası Beyoğlu Galerisi’nde derneğin ikinci sergisi açılır. Bu serginin broşüründe “Uygun çevre bulur ve yardım görürsek kulübümüz gelişecek, zamanla Türk Fotoğraf Okulu haline gelecektir.” sözleri yer alır.
Bugün Türkiye’de her konuda yaşadığımız belleksizlik maalesef fotoğraf alanında da var. O yüzden İFSAK’ın ilk yaptığı ve birçoğunu da yapmaya devam ettiği etkinliklerini bir kez daha hatırlayalım: 6869 yılında dernek dışında amatör kurslar düzenlenir. 1975 yılında “Ayın Fotoğrafı Yarışması” başlar. Bugün Ayın Fotoğrafı Etkinliği adı altında devam eden uygulama 46 yaşındadır. 1977 yılında 1. Ulusal Kısa Film Yarışması’nın düzenlenmesine karar verilir. Bu sene yarışmanın 41. yapılıyor. 1985 yılında ilki düzenlenen Kısa Film Festivali’nin bu sene 27.cisi gerçekleşecek. Bu iki etkinlik Türk Sineması’na onlarca yeni yönetmen kazandırmıştır. İlki
1985 gerçekleştirilen İstanbul Fotoğraf Günleri’nin 2018 yılında 25. gerçekleşti. 20006 yılında 1. İstanbul Fotoğraf Bienali düzenlenir. 265 milyar lira gibi amatör bir fotoğraf derneği için rekor bir kaynak yaratılmıştır. Son halkası İFSAK Blog olan İFSAK yayıncılığı yıllar içinde kitaplarla, albümlerle, dergilere, çevrim içi yayınlarla devam etmiştir.
Bu liste sayfalarca devam eder gider. Amacım sizleri İFSAK tarihine boğmak değil. Fakat zayıf belleğimiz yüzünden ülkede herkes her yaptığını kendi icat etti sanıyor. Mesela ticari kaygılarla günümüzde de yapılan fotomaraton ilk defa Türkiye’de 1986 yılında bir İFSAK etkinliği olarak gerçekleşmiştir. Ödüllerin verildiği bir yarışma değil, beraber fotoğraf üretmenin keyfini yaşatan bir etkinlik tir ve İFSAK’ta yıllarca devam etmiştir. Ve isteyen tüm derneklerin de aynı isimle yapmasına izin verilmiştir. İFSAK’ın alçak gönüllüğü zaman zaman gerçekleştirdiği ilklerin gözardı edilmesine sebep oluyor ne yazık ki!
Elbette ki İFSAK’ın tarihi sadece başarılardan, başarı hikayelerinden ibaret değil. 61 yaşında olan her insan, her kurum gibi elbette hatalar, başarısızlıklarda var. Bence 61. Yıl içinde sadece iki kadın başkan olmasını bu listeye yazabiliriz. (1969-70 döneminde Tuncay Çötelioglu, İFSAK’ın ilk kadın başkanı olarak göreve gelir. 2003 Yılında Arzu Şenyurt kısa bir dönem İFSAK
60. Sezon etkinlikleri bittikten hemen sonra tüm dünyayı etkileyen salgın günümüze kadar tüm olumsuzluklarıyla devam ediyor. İFSAK bu süreci en az zararla atlatan sivil toplum örgütlerinden biridir. Üyelerinin desteğiyle etkinliklerini, seminerlerini çok hızlı bir şekilde çevrim içine uyarlayan İFSAK, hiç dinlemeden, ara vermeden dolu dizgin bir dönem yaşamıştır. Dernek lokali aylardır kapalı olduğu halde bu süreçte 50’den fazla yeni üye kazanmıştır. Popüler olma tuzağına düşmeden, arşivlenmesi gereken sunumlarla, söyleşilerle İFSAK TV You Tube üzerinden çalışmalarına salgın sürecinde hız vermiştir. 61. Sezon Açılışını üye sergisi ile yapma planımız sosyal mesafe kuralına gösterdiğimiz özen sebebiyle gerçekleşmedi.
Bunun yerine üye fotoğraflarımızdan oluşan “Birlikte” adını verdiğimiz 61. Yıl Sezon Açılış Kitabı ile bu sezonun açılışını ölümsüz yaptık. Bu şartlarda İFSAK’ın bir albüm yayınlaması çok önemlidir. İFSAK üyeleri fedakarlıkla ortaya çıkardıkları bu albümle çok önemli bir mesaj verdiler: Şimdi ve gelecekte durum şartları ne kadar zor olursa olsun, İFSAK her koşul altında üreten, ürettiği paylaşan “amatörlerden” oluşan bir dernektir. Bu yüzden 61 yıldır her zaman ilkleri, yenileri yapan bir dernektir. Bu bir meydan okumadır. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da tüm Türkiye’ye örnek olacak projelerle dolu bir 61.sezon yaşayacağımızın bir ilanıdır.
Ey okuyucu gördüğün gibi; İFSAK’ın “A”sı amatör olarak yazılır. “Aşk” olarak okunur.