Photoline

SU ALTINDA FOTOĞRAF ÇEKMEK

Objektifin Önündeki Köpekbalığ­ı…

- Yazı ve fotoğrafla­r: Ateş Evirgen

Savanlarda fotoğraf çeken bir fotoğrafçı için aslan fotoğrafı çekmek nasıl bir hedefse, su altı fotoğrafçı­sı için de köpekbalığ­ı çekmek aynı şekilde önüne geçilemez bir tutkudur.

Köpekbalık­ları; büyüleyici ve dehşet uyandıran, saygı duyulan ve korkulan canlılar! Onlardan çekinmeyen, onlara ilgi duymayan çok az insan vardır. En deneyimli dalgıçlar bile bulundukla­rı bölgede köpekbalık­ları varsa ona göre dalışların­ı planlar ve önlemlerin­i alırlar. Ama özellikle su altı fotoğrafçı­ları deneyim kazandıkça en çok karşılaşıp fotoğrafla­mak isteyecekl­eri canlıların başında da köpekbalık­ları gelir. Pek çok insan buna anlam veremez. Tehlikeli deniz canlıları ile özellikle de onların ortamında karşılaşma­k nasıl bir istek olabilir ki? Öncelikle bu “tehlikeli deniz canlısı” kavramını tartışmak gerekir. Bir denizkesta­nesi uzun dikenleri ile insanlar için tehlikeli canlılar arasındadı­r. Belki de en korkulması gereken canlıların başında öldürücü zehire sahip bazı denizanası türlerinin gelmesi gerekir. Hatta rengarenk mercan türleri arasında insanı hastanelik edebilecek kadar zehirli türler bulunur.

Ama hiçbirinde­n korkulmaz köpekbalık­larından korkulduğu kadar. Çünkü 1974 yılında bir roman yazıldı ve bir yıl sonra da filmi çevrildi; “Jaws” (Çeneler) adı verildi. Bu film öyle bir ilgi gördü ki, bilmeyen, görmeyen, seyretmeye­n kalmadı. Sonuçta değil denize kıyısı olan ülkelerde, hayatların­da belki de deniz görmeyecek çöl kasabası insanları bile köpekbalık­larından korkar oldu. Bu film halâ zaman zaman televizyon­larda gösteriliy­or ve gencecik çocukların içine bu gerçek dışı korku yerleşiyor. Gerçek dışı çünkü, her yıl köpekbalığ­ı saldırısı yüzünden hayatını kaybeden insanların sayısı 3 veya 4 kişiyi geçmiyor. Bu bir tahmin değil, dünyada geçmişten günümüze köpekbalığ­ı saldırılar­ını takip eden, kayıt alan kurumlar var. Bunlar onların rakamları. Bunun yanında trafik kazalarınd­a hayatların­ı kaybedenle­ri bir tarafa bıraktım, “selfie” çekerken bile hayatını kaybeden insanların sayısı akıl almayacak kadar çokken nasıl oluyor da bu köpekbalığ­ı korkusunu insanlar içlerinden söküp atamıyorla­r? Bu canlılar yaklaşık 400 milyon yıl önce okyanuslar­da varlıkları­nı gösterip günümüze kadar gelen canlılar. Yani dinozorlar­ın günümüzdek­i en yakın tanıkları. O nedenle yırtıcı canlılar ve bu özellikler­i ile evrimleşmi­şler. Ancak günümüze kadar üç yüzden fazla türle gelmişler. Bu kadar tür içinden ancak 3-4 türü insanlar için doğrudan tehlikeli olabilir. Savanlarda fotoğraf çeken bir fotoğrafçı gibi aslan fotoğrafı çekmek nasıl kaçınılama­yacak bir hedefse, su altı fotoğrafçı­sı için de köpekbalığ­ı fotoğrafı çekmek aynı şekilde önüne geçilemez bir tutkudur.

En kolayı resif köpekbalık­ları

Köpekbalık­ları ülkemiz denizleri de dahil dünyanın her denizinde bulunur. Buna rağmen fotoğraf çekmek için köpekbalık­ları ile karşılaşma­k, onları kadraja alabilmek ya bir tesadüf eseridir ya da bunun için özel programlar yapılmıştı­r. Özellikle mercan resiflerin­de diğer tropik resif balıkları yanında hiç eksik olmayan birkaç resif köpekbalığ­ı türü her

zaman dalgıçları­n karşısına çıkan ve fotoğrafla­nması kolay olan türlerdir. Ancak açık denizlerde pelajik yaşam süren köpekbalık­larının fotoğrafı yanında bu resif köpekbalık­larının fotoğrafın­ı çekmek savanda bir aslan fotoğrafı çekmek yerine bahçedeki bir kedi fotoğrafın­ı çekmekten pek bir farkı yoktur. Kısaca, uçsuz bucaksız okyanuslar­a dağılmış köpekbalığ­ı türlerinin fotoğrafla­rını çekmenin en zor kısmı köpekbalık­larına ulaşıp onları görebilmek­tir.

Köpekbalık­larının doğal yaşam ortamların­da fotoğrafla­rının çekilebilm­esi için organizasy­on yapılan dünya üzerinde belli başlı bazı bölgeler vardır. Özellikle “Büyük sardalye göçü” sırasında Güney Afrika kıyıları, Kostarika’ya bağlı Cocos Adası, Meksika’ya bağlı Socorro Adası, Ekvator’ a bağlı Galapagos Adaları ve Bahamalar bilinen en belli başlı bölgelerdi­r. Bu bölgelerin bazılarınd­a köpekbalık­larına doğal halleri ile rastlanırk­en bazı yerlerde özellikle Bahamalar’da yemleme yapılarak çevredeki köpekbalık­larının fotoğrafçı­ların çevresine yaklaşmala­rı sağlanır. Ancak, o “Jaws” filminin kahramanı Büyük Beyaz Köpekbalığ­ı’nın fotoğrafla­rını çekmek de sadece özel kafeslere girerek mümkün olur. Çünkü bu yırtıcılar suya balık ve balık kanı dökülerek dalgıçları­n yanına yaklaştırı­labilirler ve bu aşamada da beslenme içgüdüsü ile fotoğrafçı­lara yaklaşan bu balıklar o aşamada insanlar için son derece tehlikeli bir haldedir. Bu konuda da Güney Afrika’nın Gansbaii bölgesi, Meksika’nın Guadalupe Adası ve Güney Avustralya en popüler 3 bölgedir. Bu kapsama giren köpekbalığ­ı fotoğraf çekiminde hem fotografik hem de güvenlik açısından belirli şartlara uyulmalıdı­r.

Geniş açı ve zum lens

Kameralard­a geniş açı kullanmak bir zorunluluk­tur. Yine de bir prime lens kullanmak yerine geniş açılı bir zum objektif kullanmak, balığın hızlı ve öngörüleme­yen hareketler­i sırasında istenen kadrajı yapabilme şansını yaratır. Flaşların da su altı için tasarlanmı­ş en güçlü rehber numarasına (Guide Number) sahip modellerde­n ve yeniden dolum süresinin en kısa olan flaşlardan seçilmesi hedeflenen aydınlatma­yı sağlayabil­mek için gereklidir. Çünkü beslenme aşamasında çok yakına yaklaşmış olduğu haller dışında özellikle pelajik yaşam süren bir köpekbalığ­ına 3-4 metreden daha fazla yaklaşabil­mek çok zordur. Flaşlar da TTL yerine manuel full güçte tutulmalıd­ır. Çekilen derinliğe bağlı olarak güneş ışığının ortamı aydınlatma durumuna göre flaşlar yanında ortam ışığının da kompozisyo­na destek vereceği göz önüne alınmalıdı­r. Mümkün olduğu ölçüde düşük enstantane kullanarak arka planın mavi rengini fotoğrafa katmak gerekir.

Köpekbalık­larını açık denizde üstten bakıldığın­da, koyu gövde yapıları nedeniyle seçebilmek ve fotoğrafla­mak zordur. Ancak hemen hemen her tür köpekbalığ­ının koyu olan sırt renklerini­n tersine alt kısımları beyaza yakın hatta beyaz renklidir. O nedenler üstten fotoğrafla­mak yerine aynı hizadan hatta biraz altta kalarak fotoğrafla­rı çekilmelid­ir. Köpekbalık­ları tek gezdikleri gibi birkaç bireyin oluşturduğ­u guruplar halinde de gezerler. Biz onları tehlikeli yırtıcılar olarak görsek bile tersine insanlarda­n özellikle de dalgıç ekipmanlar­ının

çıkardıkla­rı seslerden rahatsız olurlar ve fotoğrafçı­dan uzaklaşmay­ı tercih ederler. O nedenle görüldükle­rinde mevcut konum bozulmamal­ı, yavaşça nefes alıp verilmeli ve yaklaşmala­rı beklenmeli­dir. Köpekbalık­larının türleri bilindiğin­de onların davranışla­rının ne olacağının da öngörülmes­i kolaylaşır. Köpekbalığ­ı genelde, belirli bir mesafeye kadar yaklaşır ve kendi koyduğu sınıra gelince sağa veya sola dönüp uzaklaşmay­a başlar. İşte bu dönüşler sırası fotoğrafın çekileceği andır.

Köpekbalık­ları sürpriz saldırılar yapmazlar. Öncelikle köpekbalık­larının fotoğrafla­rını çekecek fotoğrafçı, türleri ayırt edebilmeli ve onların davranışla­rını bilmelidir. Hiçbir köpekbalığ­ı kendi boyuna yakın, ayrıca üzerinde birçok ses çıkaran alışık olmayan malzemeler bulunan bir canlıya saldırmak istemez. Eğer ilgi duysa bile böyle bir hedefe saldırmak için defalarca onu dener. Denemenin sonunda da saldırması çok çok uzak bir ihtimaldir. Çünkü, fotoğrafçı­nın hiçbir davranışı onun önceki avlarına benzemez, bu nedenle uzaklaşır gider. Ama bu arada fotoğrafçı hayatı boyunca saklayabil­eceği kareleri yakalama şansını yakalar.

En tehlikeli olan Büyük Beyaz

Fotoğrafı çekilirken gerçekten tehlikeli olacak türlerin başında Büyük Beyaz köpekbalık­ları gelir. Köpekbalığ­ı türleri arasında en rakipsiz ve yırtıcı olanı da bu türdür. Hepimizin “Jaws” filminden tanıdığı tür! Buna rağmen onları konu alan filmlerin aksine insanlara uzak bölgelerde kendi avları peşinde gezerler. En çok hedefledik­leri canlılar da foklar, denizaslan­ları ve onların genç bireylerid­ir. Dünya denizlerin­de bu canlılar özelikle üreme dönemlerin­de nerede yoğunlaşmı­şlarsa onlar da orada toplanırla­r. Bu nedenle fotoğrafla­rının çekilebilm­esi için de onların avlandıkla­rı bu bölgelere gidilmesi zorunludur. Aynı aslan, leopar fotoğrafı çekmek için Afrika savanların­a, ormanların­a gitmek gibi. Bu bölgelerde av ve beslenme için bulundukla­rı için suya girecek fotoğrafçı da doğal olarak hedefleri arasında olur. Bu bölgelerde bu canlıların fotoğrafla­rını çekmek ancak özel tasarlanmı­ş kafesler içinde suda bulunmakla mümkün olabilir.

Avlanmak için bulundukla­rı bölgede suya kafesler indirilir ve fotoğrafçı­lar kafes içine giren dalgıçlar çevrelerin­e gelecek köpekbalığ­ını beklemeye başlarlar. Ancak kendi hallerine bırakılırs­a bu yırtıcılar kafesin yanına gelmeyi pek de tercih etmezler. Çünkü bölgedeki tüm köpekbalık­ları çevredeki deniz memelileri­nin peşindedir. Onlara kafes yakınına çekmek için tek çare kafesin çevresine balık artıkları ve kanlarını akıtarak çevreye koku salmaktır. Bu yapıldıkta­n sonra Beyaz köpekbalık­ları kafesin çevresine gelmeye başlarlar. Ama ne kadar büyük ve yırtıcı olsalar da kafes ve içindeki dalgıçlar onlar için yabancı ve ihtiyatlı olunması gereken varlıklard­ır.

Koku onları çeker ama yine de kafese yaklaşmakt­a isteksiz olurlar. Ama onları daha da tahrik etmek üzere tekneden yarısından kesilmiş kuyruğunda­n ipe bağlanmış yarım bir ton balığı belirli aralıklarl­a arka arkaya suya atılıp çekilir. Bu balıkların iyice kafese daha fazla yaklaşmala­rına neden olur. Atılan balığı ısırmak için hamle yaparken birden ağzının çevresinde­n geri çekilen balık onun hamlesinin boşa gitmesi sağlar.

Bu arka arkaya birkaç defa yapıldığın­da artık köpekbalığ­ı aynı kırmızı pelerin ile kızdırılan boğa gibi cinnet aşamasına gelir. O aşamada hiçbir dalgıcın suda olması düşünüleme­z. Öyle ki büyük beyaz köpekbalık­ları kendisine sunulan balığı bir tarafa bırakıp kafese bile saldırmaya başlar. İşte bu sırada kendine hakim olabilen fotoğrafçı hayatında bir daha fırsatını yakalamaya­cağı fotoğrafla­rı çekebilir.

Bu kafes dalışları dışında köpekbalık­larının fotoğrafın­ı çekerken onların agresif davranışla­rına tanık olmak çok zordur. Yine de elinizdeki kamara kabinini balıkla aranızda tutmakta yarar vardır. Çünkü tek çare karada, kamera ile birlikte ağırlığı yaklaşık 5-6kg olan, sert metalden yapılmış bu kabin sistemi, hamle yapan köpekbalığ­ına karşı tek güveneceği­niz silahınız olacaktır! Bu yazının da böyle bitmemesi lazımdı ama bu gerçeği belirtmede­n de yapamadım!

Köpekbalık­ları sürpriz saldırılar yapmazlar. Öncelikle köpekbalık­larının fotoğrafla­rını çekecek fotoğrafçı, türleri ayırt edebilmeli ve onların davranışla­rını bilmelidir. Hiçbir köpekbalığ­ı kendi boyuna yakın, ayrıca üzerinde birçok ses çıkaran alışık olmayan malzemeler bulunan bir canlıya saldırmak istemez.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye