O Bir Dinamik Aralık Canavarı
Huawei, her yeni modelde fotoğraf tutkunlarına sunduklarıyla bizleri şaşırtıyor. Mate 40 Pro, birçok açıdan P40 Pro’dan üstün özelliklere sahip. Özellikle ultra geniş açı kamerada yapılan radikal değişiklikler, büyük pikselden yana tercih kullanılmasıyla çıta bir kere daha yükselmiş.
Dinamik aralık kavramının altını biraz çizerek yazıya başlamak istiyorum. Tanımı gayet basit. Bir fotoğraftaki en aydınlık ve en karanlık yüzeyler arasındaki ışık farklılığı diyebiliriz. Aslında günümüzde birçok telefon kamerası ve hatta fotoğraf makinesi HDR (High Dynamic Range) seçeneğiyle bu sorunun üstesinden bir şekilde gelebiliyor. Bazen çekim sonrası fotoğrafın işlenmesi sırasında da böyle bir müdahale söz konusu olabiliyor. Ancak sonuçlar genellikle renk, ton ve kontrast değerlerinin abartılması ve suni bir görsele neden oluyor. Aslında bazı fotoğraf makineleri “bracketing” denen bir sistemle 3 ila 5 kareyi değişik tonlarda çekip, sizden bunları bir yazılımla birleştirmenize ve en ideal değerlere kavuşmanıza imkan verse de, insan gözünün mükemmel dinamik aralığına ve doğallığına yaklaşmak mümkün olmuyor.
Mate 40 Pro’nun kamera dizilimi P40 Pro ile kıyaslandığında kendine özgü bir yapıya sahip. “P” serisinde kamera dizilimi telefonun arka tarafında uzunlamasına alt alta bir şerit şeklinde yapılırken, Mate 40 Pro’da telefonun ortasında dairesel bir tasarım tercih edilmiş. Aslında bu “Mate” serisinin tasarım karakteristiği, 20 serisinde yine telefonun ortasında kare olan kamera dizilimi, Mate 30’da dairesel hale getirilmişti. Anlaşılan bu tasarım geleneği Huawei mühendisleri tarafından sürdürülüyor.
Kamera özelliklerine baktığımızda aslında ilk bakışta P40 Pro’dan çok farklı değilmiş gibi görünmesine rağmen çok önemli diyebileceğim detay farklılıkları var. Sony IMX700 50 MP çözünürlüğündeki 23 mm (12 MP ve 27 mm çıktı) f/1,9 ana kamera 1/1,28” boyutunda bir sensöre sahip. Her ne kadar P40 Pro ile aynı özelliklerde olsa da, Mate 40 Pro’daki ana kamerada OIS, yani optik imaj sabitleyici bulunmuyor. Bu önemli özelliğin neden artık mevcut olmadığı konusunda çok detaylı bilgiye sahip olmasam da, Huawei’nin AIS ve EIS, yani yapay zeka ve elektronik sabitleyici desteğiyle yazılım gücünü kullandığını düşünüyorum. Çünkü, P40 Pro ile karşılaştırdığımda ana kamerada OIS olmamasının bir sorun yaratmadığını, aksine çekmiş olduğum fotoğraflardaki keskinliğin çok daha iyi olduğunu gördüm. Ancak, birçok kullanıcının da neden OIS olmadığına dair bir yanıt arayışında olduğunun farkındayım. Her ne kadar P40 Pro ile aynı kameralara sahip olduğu söylense de, en önemli fark kendini ultra geniş açı kamerada gösteriyor. Daha önce P40 Pro’daki 40 MP 1/1,54” sensörlü 18 mm f/1,8 kamera yerini ikinci nesil Ultra Geniş Cine Kamera özellikli 20 MP 1/1,54” sensörlü 18 mm f/1,8 kameraya bırakmış. Şimdi, “Önceki 40 MP idi, bu 20 MP. Acaba bu bir negatif değişiklik mi?” diyen soranlar olabilir. Akıllı telefonlarda en çok aradığı özellik, ultra geniş açı performansı olan ben rahatlıkla diyebilirim ki, bu son derece pozitif bir değişiklik olduğu gibi, inanılmaz da bir terfi...
Birçok kez tekrarladığım bir konu ama bu noktada değinmeden geçemeyeceğim. Akıllı telefonlarda ve fotoğraf makinelerinde piksel miktarının fazla olması tek başına görsel kaliteyi etkileyecek bir unsur değildir. Sensör boyutu, lensin yapısı ve hatta kaplaması, elbette ki yazılım gibi birçok farklı değişkenin bir araya gelmesi gerekir. Ancak, bir değişken vardır ki, adından pek söz edilmese de görselin kalitesine doğrudan etki eder. O da piksel çap boyutudur. Huawei, burada çok radikal bir karar alarak Mate 40 Pro’nun ultra geniş kamerasında 1/1,53 inç sensörün yanı sıra büyük çaplı 1.6μm pikselleri tercih etmiş. Peki, bu ne anlama geliyor? Daha büyük çaplı pikseller, doğal olarak çok daha fazla ışık alıyorlar. Buna f/1,8 diyafram açıklığı da eklendiğinde ultra geniş açı, düşük ışık koşullarında, özellikle gece fotoğraflarında çok daha kaliteli görseller oluşturmanıza imkan veriyor. Birçok durumda “gece” moduna bile ihtiyaç duymuyorsunuz.
Huawei Mate 40 Pro’nun ultra geniş kamerasında benim hayran olduğum bir diğer özellik, bir cep telefonunda ilk kez free form, yani serbest biçimli lens kullanılmış olması diyebilirim. Bu kesinlikle devrimsel bir yenilik. Peki, free form lens ne gibi bir avantaj sağlıyor? Bilindiği gibi geniş açı lensler, özellikle 18 mm gibi bir açı veren lensler, görüntünün kenarlarında optik bozulmalara neden olurlar. Geniş açıyla çekilen portrelerde, ya da grup fotoğraflarında köşelerde kalan özne ve nesnelerde enine doğru bir genişleme, yüzlerde gerilme veya yamulma diyebileceğimiz biçimsel sorunlar ve bir de renk sapmaları bir noktaya kadar doğal karşılanır. Ancak, Huawei Mate 40 Pro, oluşturduğu yazılım algoritması ve free form ultra geniş açı lensiyle tüm bu sorunlara bir çözüm getirmiş. Özellikle manzara fotoğraflarında kendimi yapay zekanın eline teslim ettim ve pişman da olmadım.
Otomatik Maske nedir ve nasıl bulunur?
Otomatik Maske Develop modülün de bulunan Adjustment Brush - Ayarlama Fırçası menüsü içerisinde bulunmaktadır. Bu menü içerisinde basic panelindeki gibi pozlama, kontrast, netlik, keskinlik gibi bir sürü parametre bulunmaktadır. Panelin en altında, Fırça kısmında Auto Mask - Otomatik Maske adlı küçük onay kutusunu görebilirsiniz.
Otomatik Maske nasıl çalışır?
Auto Mask - Otomatik Maske seçeneği, onay kutusu tıklanıp seçildiğinde aktif hale gelir ve düzenleme menüsünde seçilmiş ayarları belirlenen alanlara uygular. Ayar Fırçası doğası gereği dairesel olduğundan, özellikle açılar veya sert kenarlarla çalışırken, size zorluklar çıkarabilir.
Otomatik Maskenin tam olarak ne yaptığını size göstermek için, Kayseri yakınlarında çekmiş olduğum bir fotoğraf üzerinde değişiklikler yapacağım. En çarpıcı fotoğrafım olmadığı kesin ancak Otomatik Maske özelliğini anlayabilmemiz için uygun.