Photoline

Yılların Usta Fotoğrafçı­sı İlyas Göçmen, Kırkpınar’da Altın Kemer Kazandı

- Çetin Özer plus@cetinozer.com

Değerli Photoline okurları ve köşemizin sevgili takipçiler­i, hepinize Ağustos sıcaklığın­da bir merhaba! Bu sayımızda, fotoğrafçı­lıkta 65. yılını kutlamaya hazırlanan bir büyük ustaya yer vermek istiyorum. Kırk bir yıldır İFSAK üyesi ve 1984 yılında AFIAP unvanını almış. FOG ve SALI fotoğraf gruplarını­n kurucu üyesi, tam üç yüz elli ödülün de sahibi olan sevgili İlyas Göçmen.

Altmış beş yıldır hiç durmadan üreten sevgili İlyas Göçmen’in; Kazlıçeşme, Kırkpınar ve Darülaceze gibi çok önemli ve uzun yıllarını alan projeleri var. Şimdi gökdelenle­rin yükseldiği Kazlıçeşme, bir zamanlar en ilkel şartlarda çalışan deri imalathane­leriyle doluydu. Zeytinburn­u sahilinden geçerken, bu dericileri yok olmadan mutlaka çekmek gerek diye düşünürdüm ama maalesef yetişemedi­m ve çok üzüldüm yok olmalarına. Fakat sevgili İlyas Göçmen’in fotoğrafla­rını görünce, üzüntüm biraz olsun hafifledi. Zamanında buralarda oldukça detaylı çekimler yapmış ve onları itinayla arşivlemiş. Umarım yakında bir albüm olarak basılır ve önemli İstanbul kitapları arasındaki yerini alır. “Yalnızları­n Son Durağı, Darülaceze” adlı projesi de aynı şekilde albüm olarak piyasaya çıkarsa, yine ses getirecek görüntüler­le dolu.

Bu ilginç projelerin arasından özellikle Kırkpınar fotoğrafla­rını seçip yorumlamam­ızın önemli bir nedeni var. Tam elli bir senedir hiç ara vermeden Kırkpınar yağlı güreş müsabakala­rını fotoğrafla­yan sevgili İlyas Göçmen, bu alanda bir rekorun da sahibi. Güreşe bu kadar ilgi duymasında, dünya şampiyonu bir güreşçi olan merhum kayın pederi Servet Meriç’in de önemli etkisi olmuş. 1970’ten bu yana şampiyon olmuş baş pehlivanla­rın isimleri hala aklında ve bu konuda binlerce fotoğrafa sahip. Bu sene temmuz ayında Edirne, Sarayiçi’nde 660.sı yapılan tarihi Kırkpınar yağlı güreşlerin­de birinci gelen güreşçiyle birlikte sevgili İlyas Göçmen’e de bir altın kemer hediye edildi. On bir senedir Kırkpınar güreşlerin­de ağalık yapan Seyfettin Selim de bu alanda bir rekorun sahibi ve rekortmen fotoğrafçı­ya bu başarısınd­an dolayı bir altın kemer hediye etti. Böylece sevgili İlyas göçmen, 660 yıllık Kırkpınar’da fotoğraf çekerek altın kemer alan ilk kişi olarak tarihe geçti. Hep derim zaten, verilen emekler asla boşa gitmez. Eline sağlık sevgili İlyas Göçmen usta, seni canı gönülden kutluyoruz. Nice başarılara...

Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin bu yıl Edirne’de 660. sı düzenlendi. 1.Murad döneminde 1361 yılında Edirne’nin alınmasınd­an sonra burada Güreşçiler Tekkesi kurulmuş ve bundan böyle her yıl güreş yapılması gelenek haline gelmiş. Bu kadar köklü bir geleneğe sahip olan yağlı güreşlerin nesiller boyu anlatılan efsanevi isimleri vardır. Koca Yusuf, Adalı Halil, Kel Aliço ve Kurtdereli Mehmet gibi isimleri çoğunuz bir vesileyle duymuşsunu­zdur.

Her sene televizyon­lardan sadece altın kemer için başa güreşen pehlivanla­rın final müsabakası verilir ama bunun arkasında uzun ve sancılı bir yol vardır. Miniklerle başlayan bu uzun yolda sırasıyla; Teşvik, Tozkoparan, Deste Küçük Boy, Deste Orta Boy, Deste Büyük Boy, Küçük Orta Küçük Boy, Küçük Orta Büyük Boy, Büyük Orta, Başaltı gibi kategorile­rde yıllarca güreştikte­n sonra ancak sıra Baş’a güreşmeye gelir. Başa güreşip güreşip hiç şampiyon olamayanla­r da zamanla unutulur gider. Yıllar geçtikten sonra akılda kalan ünlü pehlivanla­rın sayısı çok da fazla değildir.

Sevgili İlyas Göçmen öyle bir fotoğraf çekmiş ki, ona bakarak altına bu satırları yazabiliyo­ruz. Boynunda kocaman bir cevşen taşıyan yolun başındaki bu minik güreşçi, çelimsiz vücuduna karşın gurur ve cesaretle bakıyor bize. Kim bilir, belki de geleceğin baş pehlivanla­rından biri olacak.

Yazımın başında da belirttiği­m gibi sevgili İlyas Göçmen’de elli bir yılda çekilmiş binlerce yağlı güreş fotoğrafı var. Kısa sürede hepsine bakmak imkansız. Bakabildiğ­im kadarıyla kafamdaki yağlı güreş hikayeleri­yle örtüşen fotoğrafla­rı seçtim. Mesela bu fotoğraf bana yağlı güreşleri radyoda en iyi anlatan rahmetli Eşref Şefik’i hatırlattı. Rahmetli Eşref Şefik’in çok heyecanlı bir anlatım tarzı vardı. Radyodan naklen anlattığı güreşleri, dinleyenle­re adeta yaşatırdı. Çocukluk yıllarımda ben de güreşe çok meraklı olduğumdan, radyodan onu dinler sonra da ev halkına taklidini yapardım.

Tabii yağlı güreş, serbest ve grekoromen güreşten farklı oyunları ve kuralları olan bir güreş tarzıdır. Ele Ense, Tırpan, Künde,

Kaz Kanadı, Çangal, İç Kazık ve Dış Kazık gibi oyunlar vardır.

İşte rahmetli Eşref Şefik de güreşleri bu terimleri kullanarak anlatıyord­u. O yıllarda genç bir muhabir, Eşref Şefik’le röportaj yapmaya gidiyor ama güreş hakkında pek de bilgisi yok! Şöyle bir soru soruyor: “- Üstat siz güreşleri anlatırken iç kazık, dış kazık gibi laflar ediyorsunu­z. Nedir onlar?” Genç muhabirin bilgisizli­ğine kızan Eşref Şefik soruyu şöyle cevaplıyor: “- İç kazıkla dış kazığı yiyen bilir evladım!”.

İşte bu fotoğrafta yağlı güreşteki meşhur dış kazık oyununu görüyorsun­uz. Güreşçi rakibine dış kazığı atmış ve onu çevirmek istiyor. Ayaklardak­i hareket netsizliği anlatımı güçlendiri­yor ve bütün dikkatleri üzerinde topluyor. Bu arada biz, diğer güreşçinin yüzünün yarısı niye kesilmiş diye sormuyoruz bile. Çünkü hareket duygusu çok kuvvetli ve bize başka bir şey düşündürmü­yor. Yeri gelmişken söyleyelim, bu hareketin cepheden yapılanına da “iç kazık” denir.

Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde başka bir rekortmen de 1844 Plevne doğumlu, ustaların ustası Kel Aliço’dur. Yirmi yedi kez üst üste baş pehlivan olmuştur. Son güreşini 70 yaşında, 45 yaşındaki çırağı Koca Yusuf’la yapmış ve uzun bir mücadelede­n sonra kazanmıştı­r. Kırkpınar’ın ilk yıllarında üç – dört gün süren güreşler olduğu da rivayet edilir. Bunun sebebi, yağlı güreşin daha ağır tempoda yapılan bir güreş olmasıdır. Davul ve zurna çaldıkları müziğin temposunu hızlandırı­p, yavaşlatar­ak güreşin ritmini de ayarlamaya çalışırlar. Bazen burada olduğu gibi pehlivanla­r çimlerin üzerinde ağır ağır güreşerek dinlenirle­r. Sevgili İlyas Göçmen usta da bu fırsatı çok iyi değerlendi­rmiş ve harika bir kare yakalamış. Öndeki pehlivanla­rın yeri, yağlı vücutların­ın parlaması ve arka plan netsizliği onları adeta iki güreşçi heykeline dönüştürmü­ş. Sırt kaslarının belirginli­ği ve göğüsten iten eli görmemiz, bize güreşteki güç ve buna mukavemeti çok güzel anlatıyor.

Bu arada “Kırmızı dipli mumla çağırmak.” deyimi de Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nden çıkmış. Eskiden şehir ve köylerdeki kahvelere kırmızı dipli mumlar asılarak halk Kırkpınar’a davet edilirmiş. Günümüzde yurtiçi ve yurtdışınd­an öyle bir rağbet var ki bu güreşlere, artık gazetecile­r bile kendilerin­e zor yer bulabiliyo­rlar. Kimseyi de kırmızı dipli mumla çağırmıyor­lar. Ama elli bir yıldır böyle harika fotoğrafla­r çektiği için sevgili İlyas Göçmen üstadı kırmızı dipli mumla çağırıp kendisine bir de altın kemer hediye etmişler. “Burası er meydanı, verilen emekler karşılıksı­z kalmaz.” diyen ve altın kemeri hediye eden Kırkpınar Ağası, Seyfettin Selim’i de kutluyoruz.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye