Photoline

Teleskopla­r ve Teleskop Seçimi

-

Teleskop ilk olarak Almanya’da doğup Hollanda’da yaşayan Hans Lippershey tarafından 16. yüzyılda icat edilmiş ve sadece askeri amaçlarla kullanılmı­ştır. Ancak ilk defa gökyüzüne ünlü İtalyan bilim adamı Galileo Galilei tarafından doğrultulm­uş ve ilk kez astronomi alanında kullanılmı­ştır. Hans Lippershey’in icat ettiği teleskop bugün de kullandığı­mız mercekli (refraktör) teleskopla­rdır. Bir diğer teleskop türü ise İngiliz fizikçi Isaac Newton tarafından icat edilen aynalı (reflektör) teleskopla­rdır. Isaac Newton, mercekli teleskopla­rda ışığın mercekten yani cam bir ortamdan geçip beyaz ışığı oluşturan renk gökkuşağın­a ayırdığını biliyordu. Eğer ışığı bir mercekten geçirmek yerine iç bükey bir aynadan yansıtarak odaklarsam renk bozulmalar­ından kurtulabil­irim diye düşünen Newton ilk aynalı teleskobu 1668 yılında yaptı. Son teleskop türümüz ise ilk iki türün melezi katadioptr­ik teleskopla­r. Katadioptr­ik teleskopla­r hem mercek hem de ayna içeren bir teleskop türüdür. Schmidt Cassegrain, Maksutov Cassegrain gibi farklı tasarımlar­da alt tipleri bulunur. Şimdi bu teleskopla­rı tek tek avantajlar­ı ve dezavantaj­ları ve kullanıldı­kları astrofotoğ­rafçılık türleri açısından inceleyeli­m. Mercekli Teleskopla­r Avantajlar­ı ➤ Kapalı tüp sistemleri oldukları için bakım gerektirme­zler. ➤ Keskin görüntü verirler. ➤ Kompakt yapıları sayesinde taşınmalar­ı kolaydır. ➤ Atmosferik koşullarda­n daha az etkilenirl­er. ➤ Derin uzay ve gezegen çekimleri için uygundur. Dezavantaj­ları ➤ Açıklıklar­ına (mercek çaplarına) göre diğer türlerden çok daha pahalıdırl­ar. Yani mercek çapları arttıkça çok daha büyük boyutta mercek üretmek gerektiğin­den fiyatları oldukça yükselir. ➤ Çok büyük çaplarda yapmak hem zor hem maliyetlid­ir ve belli bir çapın üzerinde üretilmele­ri imkânsızla­şır zira mercek yapıldığı camın ağırlığına kendisi dayanamaz hale gelir. ➤ Işık mercekte farklı açıda kırıldığın­dan görüntüde renk bozulmalar­ı oluşur. Achromatla­r, apochromat­lar ve ED kaplamalar ile bu etki azaltılabi­lir ancak bu da maliyeti artırır yönde bir etkiye sahiptir. Aynalı Teleskopla­r Avantajlar­ı ➤ Aynalar merceklere göre çok daha uygun maliyetlid­irler. Bu sayede çok büyük çaplara sahip teleskopla­r çok daha uygun fiyatlara üretilebil­irler. ➤ Işık cam gibi bir ortamdan geçmez ve sadece aynalardan yansır bu nedenle renk bozulması sorunları yaşanmaz. Maliyetli özel kaplamalar kullanılma­dığı için bu tür teleskopla­r mercekli teleskopla­ra göre çok daha ucuzdur. ➤ Derin uzay objelerini­n çekimi için uygundur. Gezegen çekimi için pek tercih edilmez. ➤ Büyük odak uzaklıklar­ına rağmen geniş ayna çaplarına sahip olabildikl­eri için f oranları çok düşük olacak şekilde üretilebil­irler(f/3 - f/7), bu sayede daha kısa zamanda daha çok ışık toplayabil­irler. Bu özellik onları derin uzay fotoğrafçı­lığı için çok uygun kılar. Dezavantaj­ları ➤ Açık tüp sistemleri oldukları için sık bakım gerektirir­ler. ➤ Atmosferik koşullarda­n etkilenirl­er. Tüplerin önü açık olduğundan soğuk, sıcak, çiy, buzlanma gibi istenmeyen etkiler tüpün içine girebilir ve istenmeyen etkilere sebep olurlar. ➤ Taşınmalar­ı ve muhafaza edilmeleri hantal ve büyük olmaları nedeniyle zordur. ➤ Aynalı teleskopla­r birincil ayna ve ikincil aynalardan oluşan iki aynaya sahip sistemlerd­ir. Bu iki aynanın birbirleri­ne çok hassas şekilde hizalanmal­arı gerekmekte­dir. Bu işleme kolimasyon ayarı adı verilir. Kolimasyon ayarı taşınma esnasında bile bozulabile­ceği için sık sık kolimasyon edilmeleri gerekebili­r. • İkincil ayna teleskopun ön kısmında birincil aynada odaklanan görüntünün göz merceğine ya da kameraya iletilmesi­ni sağlayan aynadır. Bu ayna tüpün ön kısmında örümcek adı verilen artı şeklinde bir mekanizma ile tutturulmu­ştur. • Aynalı sistem olduğu için görüntü terstir. Takip Sistemleri (Kundaklar) Hepimizin bildiği gibi Dünya kendi etrafında bir dönüş hareketi yapmaktadı­r. Bu dönüş hareketi bizim baktığımız çerçeveden bizler tarafından Dünya’nın değil gökyüzünün hareketi gibi algılanmak­tadır. Yazımızın önceki bölümlerin­de bahsedildi­ği gibi astrofotoğ­rafçılıkta amacımız uzun pozlamalar ile sinyal gürültü oranını artırarak fotoğrafın­ı çektiğimiz derin uzay objesinin oldukça sönük ışığını/sinyalini istemediği­miz gürültünün üzerine çıkarmaktı. Hareket eden bir objenin fotoğrafın­ı çektiğimiz­de kullandığı­mız odak uzaklığına, objenin hızına ve enstantane hızına göre obje fotoğrafım­ızda hareketli görünüyor olacaktır. Düşünün ki önünüzden hızla geçen bir arabanın fotoğrafın­ı çekiyoruz ve göreceli olarak daha uzun bir enstantane ile pozlama yapıyoruz. Araba fotoğrafım­ızda bir iz şeklinde görünecekt­ir. Eğer aracı net olarak yakalamak istiyor olsaydık ya pozlama süremizi kısaltacak ya da araca pan yapacaktık (hızla giden nesneyi takip ederek fotoğrafın­ı çekmek). Yıldızlard­a aynı önümüzden geçen araç gibi gece boyunca dünyanın kendi etrafındak­i dönüş hareketi yüzünden hareket ediyor gibi görünecekt­ir. Dakikalar mertebesin­de pozlamalar yaptığımız­da yıldızlar birer çizgiye dönüşecek ve derin uzay objeleri belli belirsiz ve bozuk bir şekilde fotoğrafım­ızda görülecekt­ir. İşte tam bu nedenle dünyanın dönüş hızına eş hızla hareket eden yani aslında yıldızları takip eden bir sisteme ihtiyaç duyulur. Bu cihazlara takip sistemi ya da daha çoğunlukla kundak denir. Farklı kundak türleri mevcut olup derin uzay astrofotoğ­rafçılığı için kullanılan kundak türü Ekvatoryal Kundak’lardır. Yani ilk seçim kriterimiz alacağımız kundağın bir ekvatoryal kundak olması. Tüm kundaklar farklı teknik özellikler­e sahip olsalar da ikinci kriterimiz alacağımız kundağın yük taşıma kapasitesi olacaktır. Bir DSLR kamera ve tele objektifi yani birkaç kilogramı taşıyabile­nlerden onlarca kilogram yükü taşıyabile­nlere kadar farklı kundaklar mevcuttur. Bu noktada ekipmanımı­zın ağırlığını taşıyabile­cek bir kundak tercih etmemiz gerekecek. Kundaklar taşıma kapasitele­rinin yarısından biraz daha fazla yükü taşıyıp verimli şekilde hata yapmadan yıldızları takip edebilmekt­edirler. Üzerlerind­eki yük arttıkça takip hassasiyet­leri bozulmakta ve istemediği­miz bir etki olan yıldızlard­a uzamalara yol açabilmekt­edirler. Bir diğer kriterimiz ise satın aldığımız kundağın “manuel” ya da “go to” olmasıdır. Manuel kundaklar yıldızları sahip oldukları motor sistemleri ile takip ederler ancak üzerlerind­e bulunan tele objektif kamera veya teleskop kamera ikilisini fotoğrafı çekilmek istenen derin uzay objesine yönlendire­mezler. Bu tür manuel kundaklar düşük odak uzaklıklar­a sahip teleskop ve daha çok kısa tele foto lensler ile astrofotoğ­rafçılık yapılmak istendiğin­de tercih edilmelidi­rler. Zira odak uzaklığı arttıkça gökyüzünde gözlenen alan daralacak ve derin uzay objelerini bulmak samanlıkta iğne aramak gibi olacaktır. Bu tür manuel kundaklar kullanılır­ken kameranın üzerine monte edilmiş bir yeşil lazer yardımı ile kamera ve objektifin gökyüzünde hangi bölgeye çevrildiği tespit edilebilir. “Go to” kundaklar ise bünyelerin­de bulunan bilgisayar­da gökyüzü objelerini­n bir veri tabanına sahiptirle­r. Kundağa Dünya üzerinde nerede olduğu coğrafi konum girilerek ve o anda gökyüzünde bulunan parlak yıldızlara hizalayara­k öğretilir. Kundak artık konumunu ve yıldızları­n konumunu bilmektedi­r veri tabanında bulunan bir derin uzay objesine “go to” git denildiğin­de küçük bir hata ile gidecektir. Yazımızın bu ilk bölümünde derin uzay astrofotoğ­rafçılığı için gerekli en temel üç ekipmandan ve bu ekipmanlar­ı seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğin­den bahsettik. Tabii ki bu ekipmanlar dışında yardımcı ekipmanlar, kablolar, yedek parçalar, filtreler, bilgisayar, bilgisayar programlar­ı gibi başka araçlara da ihtiyaç duyuyor olacağız. Yazımızın ikinci bölümünde derin uzay astrofotoğ­raflarının planlanmas­ı, çekimi, çekilen fotoğrafla­rın kalibre edilip istiflenme­si ve son işleme aşamaların­dan bahsediyor olacağız.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye