“HER BİREYİN YARATICI SEZGİYE ERİŞİMİ VARDIR”
Sanatçılar, mühendisler, bir günlük ya da ömür boyu mucitler… Herkes “İşte bu!” denilen anı yaşar. Bir doz yaratıcılık dışında özel bir bilgiye ihtiyacınız yok. Uzman dans hareket psikoterapisti Sevin Seda Güney “yaratıcı sezgi”yi nasıl geliştireceğimizi
Yaratıcı sezgi nedir? Kişi bu anda neler deneyimler? Yaratıcı sezgi, anlık bir parıltı gibi hissettiğimiz, sabit ya da çıkmazda gibi görünen bir duruma karşı farkındalık içeren bir bakış açısı değişimi, küçük veya kapsamlı yeni bir fikir veya algı oluşumu olarak düşünülebilir. Kişiyi genelde heyecanlandıran, olumlu hisler oluşturan bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Bu alanda yapılan nörolojik çalışmalar beynin sağ tarafının yaratıcı sezgiyle ilintili olduğunu gösteriyor.
Bu yetinin kullanımını kişisel, ailesel ve toplumsal faktörler etkiler mi? Genetik yapı, nörolojik gelişim, güvenli ifade ortamı yaratıcı sezgiyi olumlu etkileyebileceği gibi; belli normlara takılı kalmak, şartlanmak, çeşitli kişisel, ailesel ya da toplumsal yargılardan ayrı düşünememek yaratıcı sezgiyi olumsuz etkileyebilir. Örneğin kaygı ve stres ortamında birey çıkmazda hissedebilir ya da içinde bulunduğu toplumsal norm ve alışılagelmiş genel yargıyla çelişebileceği için sezgiye güvenmeyebilir. Yaratıcılığın ortaya çıkabilmesi için ifade gücü ve alanı gerekir.
Yaratıcı sezgi sonradan geliştirilebilir mi? Yaratıcı sezginin oluşabilmesi için uygun ortam gerektiğinden bahsetmiştik. Algılama şekillerimizin, alışkanlıklarımızın farkına vardığımızda, odaklanıp anda olabildiğimizde, zihnimizdeki ya da etrafımızdaki uyaranları bir nebze de olsa yeniden organize edebiliriz. Uyaranları azaltmak, alışılageldik kalıpların dışına çıkmak, bu yeniden organize etme halini ve “İşte bu!” diyebileceğimiz bu parıltılı anı beraberinde getirebiliyor. Bu konuyu nörobilim araştırmalarında ele alan uzmanlardan John Kounios’un çalışmalarından yola çıkarak bunun uykuyla bile geliştirilebildiğini söylemek mümkün. Uykuda yenilenme yaşanıyor; bazen üzerine düşündüğümüz bir duruma rüyada yeni bir bakış açısı ve yaratıcı
alternatif bir çözüm üretilebiliyor. Tabii dans ve hareketi eklemeden olmaz. Kinestetik algıyı, hareket kapasitesini, problem çözme becerisini ve yaratıcılığı kışkırttığını, yeni ifade ve algı biçimlerini, yaratıcı sezgiyi geliştirdiğini söyleyebiliriz.
Sanatsal anlamdaki yaratıcılıkla ilişkisi var mı? Sanatsal süreç, bütünsel olarak içine dahil olduğumuz, kendi kinestetik algımızla, bedenimizle, duyular ve duygularımızla harmanlanan bir keşif, üretim ve ifade süreci. Yaratıcı sürecin içindeyken bu anlık sezgi, müzik, dans, resim, fotoğraf gibi farklı sanat alanlarında da yaşanabiliyor. Doğaçlama, form verme, seçim yapabilme, farklı malzemelerle tanışma ve yaratım sürecinde değiştirip dönüştürme sonucu yeni farkındalıklar oluşabiliyor.
Günlük hayatta yaratıcı sezgi nasıl kullanılır? Sanatçı ya da bilim insanı olmadan bu yetiden nasıl faydalanılabilir? Her bireyin yaratıcı sezgiye erişimi vardır. Sanatçı yaratıcı sürecinde, bilim insanı ise araştırma sürecinin bir parçası olan “aydınlanma” (illumination) evresinde bu deneyimi yaşayabiliyor. Günlük hayatta koşturmanın dışına çıktığımızda, yalnız kaldığımızda, yürüyüş, meditasyon, mindfulness gibi farkındalığımızı artıran anlarda, sanatsal süreçlerde bu sezgilerimizin farkına varabiliriz. Bir anda bizi şaşırtan, gülümseten ve umut veren bir parıltı hissedebiliriz. Bu sezgi genellikle taşları yerine oturtmak ya da yapbozun parçalarını birleştirmek olarak adlandırılabiliyor. Bu yapbozun ne kadar farkındayız? Parçalara tek tek mi takılıyoruz, yoksa geniş bakış açısından bakıp bütünüyle bağını kurabiliyor muyuz? Her şeyin yeniden anlam kazandığı, çeşitli kısıtlanmalar, farkındalıklar ve değişiklikler yaşadığımız bu günlerde sizler de yaratıcı sezginizle buluştunuz mu?