Kendine gülmek: Harika bir terapi yolu!
Kendimize bakışımızı değiştirmek, gülmek ve güldürmek… Mizahın terapide ayrı bir yeri vardır. Kendiyle dalga geçebilme becerisi ruhsal anlamda esneklik kazandığımızı ve kendi kendini iyileştirme mekanizmalarımızı devreye sokabildiğimizi kanıtlar.
Mizah birçok terapötik bakış açısında kendine temel bir yer buluyor. Bu hiç de şaşırtıcı değil çünkü kendine gülmeyi becermek, hayatın en kötü ihtimalleriyle kişinin kendisi arasına mesafe koymasını bilmesi ve “Ölüm yok ya sonunda” diyebilmesidir. Örneğin Groucho Marx çok kişiyi güldüren bir komedyen olsa da özgüveninin ne kadar düşük olduğunu kurduğu şu cümleden anlıyoruz: “Eğer bir kulüp beni üye olarak kabul ederse, ben o kulüpten şüphe duyarım.” Böyle küçük bir espriyle bile kendinden duyduğu memnuniyetsizliğini kabullenmeyi başarmış oluyor. Peki, kendimizle alay etmek psikoterapide bir çözüm olabilir mi? Danışanlarına zaman zaman palyaço tekniğini uygulayan psikiyatr Jean-Christophe Seznec uyarıyor: “Dikkat edin, burada komedyenlerde sıkça gördüğümüz alaycı, intikamcı komedi tekniğinden bahsetmiyoruz. Zira bu alaycılık yargılamaktan ve hayata bağlanamamaktan başka bir şey getirmezken, kendimiz hakkında yaptığımız oyun ve mizah bizi canlandırır, doğru kararlar verebilmemiz için büyük resme bakabilme becerisi kazandırır.” Kendimizle “dalga geçebilmenin” terapi etkisi yaratması için, sırf “Ah! Ne de komik kadın/erkek” desinler diye başkalarını güldürmek uğruna kendimizi küçük duruma düşürmeye meyletmemeliyiz. Kendiyle dalga geçebilmek, kendini aşağılamak anlamına gelmez. Terapi etkisi yaratması için bundan çok daha fazlası gerekir: Olduğumuz gibi olabilmek ve kendimize sağduyuyla yaklaşabilmek.
Kişinin kendisiyle dalga geçebilmesi her şeyden önce kendini çok iyi tanımayı gerektirir. Kendine gülebilen insan ne kadar sıkılgan, korkak veya kibirli olduğunun farkında demektir. Defoları her ne olursa olsun onları yok saymayan, aksine kucaklayan ve farkında olan insandır.