AR-GE Yeniliğe yatırım, rekabet gücünü artırıyor
Günümüzde müşteri talep ve beklentileri, teknolojiyle birlikte evriliyor. Pazar konumunu korumak, rekabetçiliğini artırmak ve rakip firmaların yaptığından daha verimli, daha fonksiyonel ürünler geliştirmek isteyen firmalar; yatırımlarını Ar-Ge çalışmalarına yönlendiriyor. Esasen bu eğilimi, bir varoluş yarışı olarak nitelendirmek mümkün. Çünkü zamanın gerisinde kalan ve ortaya katma değerli, inovatif ürünler koyamayan firmaların zamanla ekonomiden silineceği, kaçınılmaz bir gerçek.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre Ar-Ge; “kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yazılım dahil yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalar” olarak tanımlanıyor. Ar-Ge çalışmalarının üretim kalitesine, nitelikli ürünün sektöre, gelişen sektörlerin de ulusal ekonomilere olan etkisi, zincirleme bir katkı dalgası yaratıyor. Bu nedenle şirketlerin, gelirlerinin belirli bir bölümünü araştırma ve geliştirmeye ayırması, içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli yönetsel zorunluluklarından biri. Bugün, cirodan Ar-Ge’ye ayrılan kaynaklar, sektörden sektöre değişmekte. Gelişmiş ülkelerde GSMH’nin yüzde 3 kadarı ArGe’ye tahsis ediliyor. Söz konusu kaynağın yüzde 1’inin kamudan, yüzde 2’sinin ise özel sektör kaynaklarından olması en ideali ve Türkiye’nin 2023 hedefleri de bu yönde şekilleniyor.
Türkiye’nin Cumhuriyet’in 100. yaş günü olan 2023 yılı için belirlediği büyük hedefler var: Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmek, 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmek, ihracatta ileri teknoloji ürünlerinin payını yüzde 20 seviyesine çıkarmak, orta ve yüksek teknolojili ürünlerde ise Avrasya’nın üretim üssüne dönüşmek… Bu hedeflerin yakalanabilmesi için Türkiye’nin özgün tasarım ve teknolojiyle katma değer üretebilen, vizyoner bir konuma erişmesi gerekiyor. Bunun yolu ise Ar-Ge ve inovasyona hak ettiği önemi vermekten geçiyor. Türkiye İstatistik Kurumu ve TÜBİTAK verilerine göre 2000’li yılların başında GSMH’dan Ar-Ge için ayrılan kaynak yüzde 0.45 oranındaydı. Bu rakam, günümüzde yüzde 1 seviyesine ulaştı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir organizasyonda, Türkiye’nin Ar-Ge alanındaki güncel konumunu değerlendirdi. Bu çerçevede hem üniversite – sanayi işbirliğinin, hem de yayın sayısının arttığını ifade eden Bakan Faruk Özlü, şu sözleri kaydetti: “Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranını gelişmiş ülkelerdeki gibi yüzde 3’ün üzerine çıkartmaya çalışacağız. Ancak Ar-Ge projelerini daha nitelikli hale getirmemiz, ticarileşme oranını arttırmamız gerekiyor. Bunun için de üniversite sanayi işbirliğine önem vermeliyiz. Üniversitelerde Ar-Ge destek merkezleri kurduk. Fikir pazarlama aşamasına kadar teknolojik ürünlerle ilgili her türlü sürece yönelik desteklerimiz bulunuyor. Destek modelleri geliştiriyoruz.”
Türkiye’nin Ar-Ge ve inovasyon ekseninde yakaladığı ivmenin en güzel ve güncel örneklerinden biri de, yeni açıklanan Küresel İnovasyon Endeksi 2016 verileri. Her yıl gerçekleştirilen Küresel İnovasyon Endeksi raporu bu yıl Cornell Üniversitesi, INSEAD (The Business School for the World) ve Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO) işbirliği ile yayımlandı. 2016 yılı raporunun ana teması “Küresel İnovasyon ile Kazanma” olarak belirlendi. 128 ülkenin ele alındığı raporda Türkiye, inovasyon etkinliğinde 13. sıraya yükselerek çarpıcı bir başarı elde etti.
Küresel İnovasyon Endeksi’nde ülkelerin inovatif faaliyetleri, “inovasyon girdi alt endeksi” ve “inovasyon çıktı alt endeksi” olmak üzere iki eksen üzerinden değerlendiriliyor. Buna göre Türkiye, Küresel İnovasyon Endeksi sıralamasında orta gelirli ülkeler arasında dördüncü sırada yer alıyor. İlk sırada, bu yıl en inovatif ilk 25 ülke arasına girmeyi başaran Çin var. Çin’i Bulgaristan ve Birleşik Arap Emirlikleri takip ediyor.
Söz konusu sıralamada Türkiye, bir Kuzey Afrika ve Batı Asya ülkesi olarak konumlanmakta. Konu bu bölge açısından ele alındığında da Türkiye, dördüncülüğü koruyor. İlk üçte ise İsrail, Güney Kıbrıs ve yine Birleşik Arap Emirlikleri yer almakta.