“O gurbet ve ıstırap bahçeleri” d
ok uzun zaman önceydi...
Rüyalarımda kaplanla rın dolaştığı gençlik çağımda, Londra’daydım...
Bir gün heyecan içinde otobüse atla yıp hayvanat bahçesine gittim.
Kaplanların olduğu bölüm le ziyaretçilerin arası camdan bir duvarla ayrılıyordu. Camekânın önüne çöktüm.
Az sonra bir kaplan, o ilahi estetik şahese ri yaratık beni fark edip ağır adımlarla yaklaştı.
Üzerinde siyah lekeler bulunan pembe burnuyla aramda sadece yirmi otuz san tim kadar bir mesafe vardı. Kalbim dışarı çıkacak gibi atıyordu.
Ah, işte tam o sırada, hayvan gözle rini gözlerime dikip baktı. Sadece kısa cık bir an. İçimde bir damar koptu sanki. Muazzam bir yanlışlık duygusu ve hüzün sardı her yanımı.
Hemen çıktım oradan. Birkaç yıl önceki İzmir Şasalı Hayvanat Bahçesi gezime kadar hayvanat bahçelerine adım atmadım.
Şu sıralarda Ahmet Haşim’in 1920’lerin sonuna ait seyahat notla rını okuyorum.
Nasıl sanatkârane bir bakış, nasıl lez zetli bir dil, tarifi yok! Olay şu... Haşim’in 3aris Hayvanat %ahçesi izlenimleri beni fena çarptı ve alıp geçmi şe; o dertli kaplanla karşılıklı bakıştığımız güne götürdü.
“İnsan daha kapıdan girerken bir gurbet ve ıstırap bahçesine ayak bastığını anlıyor” diyor yazar.
Maymunların “ağlayıp hıçkıran fela ketzedeleri” andıran hallerine baktıkça, “teessürü tahammül kabiliyetini geçiyor.”
Hele o Bengal kaplanını bir anlatı şı var ki, yürek paralayıcı: “Bu mağrur hayvan serbest olsa tek hamlede kan ve kemik yığınına döndürebileceği gülünç bir seyirci kalabalığına esir çehresini gös termemek için inatla duvar tarafına bakı yor.”
Elbette bir hayvanat bahçesinden türlü çeşitli duygularla çıkılabilir.
Ahmet Haşim’inki şöyle: “Ruhum esir hayvanların şifasız ıstırabından akan zehirle doldu.”
Malum, günümüzde hayvanat bahçe lerine karşı kampanya gittikçe büyüyor. Özellikle çocukların hayvanların en doğal hallerini dijital ortam ve tv’den öğrenebil dikleri bir çağda hayvan hapishaneleri ne ihtiyacımız var mı? Sanmıyorum. Tabii karşı görüşte olanlar da var. Hayvanları insan gibi değerlendirme memiz gerektiğini söylüyorlar. “Hayvanat bahçeleri bir hapishane olabilir ama böyle diye hayvanların mutsuz, keder li, kızgın olduklarını düşünmek yanlıştır” diyorlar. “Av peşinde hırpalanmıyor lar, ekmek elden su gölden yaşıyor lar, fena mı?” diyen uzmanlar bile var. Siz de bir düşünün bakalım... Hem şu sıcak gündemden azıcık olsun, uzaklaşmış oluruz. İyi gelir! KaVmet EaEaRJOX#VaEaK FRm tU 606 HA60E7 \a]
·\e J|ndeU 7L 0H 3 3 3 IaFeERRN FRm KaVmetEaEaRJOX VaEaK