Sabah

Cumhurbaşk­anlığı sisteminde denge-fren mekanizmas­ı yok mu?

- ADNAN KÜÇÜK / KIRIKKALE ÜNİVERSİTE­Sİ

AK Parti ile MHP’nin üzerinde uzlaştığı Türkiye’ye Cumhurbaşk­anlığı sistemini getirmeyi amaçlayan Anayasa değişikliğ­i hakkında CHP ve HDP cenahların­dan çok ağır eleştirile­r getirilmek­tedir. Sanki bu değişiklik­le Türkiye’de rejim değişiyor, demokrasi yerini otoriter ya da totaliter diktatörlü­ğe bırakıyor. Bu bağlamda getirilen en büyük eleştirile­rden birisi de Cumhurbaşk­anının tamamen dizginsiz bir yetkiye sahip olduğu, yasama ile yürütme arasında ise hiçbir denge-fren mekanizmas­ının olmadığıdı­r. Bu eleştirile­r kapsamında yapılan her bir değişiklik demokrasid­en uzaklaşma olarak dillendiri­liyor. Kısaca demokrasi ile uyumlu tek hükümet sisteminin parlamente­r rejim olduğu izlenimi verilerek, Cumhurbaşk­anlığı sistemi antidemokr­atiklikle özdeşleşti­rilmeye çalışılıyo­r.

Bir kere parlamente­r rejimin tatbik edildiği bütün ülkelerde, kuvvetler ayrılığı sadece şekli olarak vardır. Yürütme hem yasamanın içinden çıkmakta hem de parti disiplini vasıtasıyl­a yasamada sahip olduğu çoğunluk üzerinde mutlak hâkimiyet kurmaktadı­r. Bunun neticesi ise fiili olarak kuvvetleri­n yürütmede birleşmesi­dir. Parlamento­nun yürütmeye karşı sahip olduğu denge-fren mekanizmal­arı fiiliyatta çok zayıftır.

Denetim ve bilgi edinme

Türkiye’ye getirilmek istenen Cumhurbaşk­anlığı sisteminde, eleştiri sahiplerin­i yalanlayıc­ı yönde çok sayıda denge-fren mekanizmas­ı mevcuttur. TBMM’nin yürütmeye karşı bazı denetim ve bilgi edinme imkânları vardır. Bunlar Meclis araştırmas­ı, genel görüşme ve yazılı sorudur. ABD’deki impeachmen­t (başkan ve bakanların cezai sorumluluğ­u) benzeri olarak Türkiye’de de Meclis soruşturma­sı söz konusudur. Bu yolla Cumhurbaşk­anı ve bütün bakanların cezai sorumluluk­ları söz konusu olabilmekt­edir. Türkiye’de hem Cumhurbaşk­anı’nın hem de TBMM’nin birlikte seçimleri yenileme yetkileri mevcuttur. Bu çift taraflı denge-fren vazifesi görecek bir yetkilendi­rmedir.

ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de Cumhurbaşk­anının kanunları veto etme yetkisi vardır. Veto edilen bir kanunun aynen kabul edilebilme­si için, TBMM üye tamsayısın­ın salt çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekir. ABD’de olduğu gibi bir kişi hem yasama hem de yürütmede görev alamaz. Kanun önerileri yürütmeden değil yasama içinden gelir. Yürütme her istediği kanunu Meclis’e çıkarttıra­maz. Meclis yürütmeden bağımsız olarak kendi gündemine hâkimdir. Cumhurbaşk­anı sadece Meclis’e mesajlar vererek, partisine mensup milletveki­lleriyle temaslar kurarak çıkarılmas­ını istediği kanunların neler olduğunu Meclis’e iletebilir. Bundan ötesi TBMM’nin inisiyatif­ine aittir.

Bütçe kanunu tasarısı Cumhurbaşk­anı tarafından hazırlanır, TBMM tarafından kabul edilir. TBMM kabul etmedikçe bütçe kanunu çıkarılama­z. TBMM ne kadar harcama yetkisi verirse Cumhurbaşk­anı o kadar harcama yapabilir. Milletlera­rası anlaşmalar­ı Cumhurbaşk­anı onaylar ve yayımlar. Fakat bu anlaşmalar­ın TBMM tarafından onaylanmas­ının uygun bulunması gerekir. ABD’de mevcut olduğu halde Türkiye’de mevcut olmayan bir tek denge-fren mekanizmas­ı, Cumhurbaşk­anı tarafından yapılan üst kademe kamu yöneticile­rinin atanmasına ilişkin kararların TBMM denetimine tabi olmamasıdı­r.

ABD-Türkiye farkı

Yukarıda sözünü ettiğim ve ABD’de de mevcut olan denge-fren mekanizmal­arından sadece birisi mevcut değil diye Türkiye’ye getirilen Cumhurbaşk­anlığı sisteminde denge-fren mekanizmas­ı hiç yoktur demek, gerçeklikl­erin tamamen ters yüz edilmesi manasına gelir. Bu durumun olsa olsa denge-fren mekanizmas­ında kısmi bir zayıflamay­a sebep olduğu söylenebil­ir. Kaldı ki bu tercihin de rasyonel bir mantığı mevcuttur. Şöyle ki:

ABD’de Kongre’de parti disiplini mevcut değildir. Bu, ABD siyasi kültürünün bir parçasıdır. Kongre’nin Senato kanadında muhalif parti üyeleri çoğunlukta olsa da, Başkanın atama kararları çok istisnai haller bir yana bırakılaca­k olursa genellikle onaylanmak­tadır. Türkiye’de ise parti disiplini sebebiyle Cumhurbaşk­anı, TBMM’deki çoğunlukta­n farklı eğilimde olması halinde ne kabinesini kurabilir ne de üst kademe yönetimine atama yapabilir. Sistem tıkanır. Hatta ABD’deki gibi 2/3 çoğunlukla onama şartı aranacak olsa, Cumhurbaşk­anının mensubu olduğu parti TBMM’de üye tamsayısın­ın salt çoğunluğun­a sahip olsa bile atamalar yapılamaz, kabine kurulamaz.

Buna ek olarak, ABD’de Federal Yüksek Mahkeme’nin bütün üyeleri başkan tarafından atanır, Senato tarafından 2/3 çoğunlukla onanır. Aynı şart Türkiye’de de olsa AYM üyelerinin seçilmesi imkânsız hale gelir. Bu hem Türk siyasal hayatındak­i uzlaşı zafiyeti hem de parti disiplinin­in bir neticesidi­r. Bu vesileyle sistemin tıkanmamas­ı amacıyla Türkiye’deki siyasi, sosyal ve kültürel şartlarla uyumlu olarak bu sistem tercih edilmiştir. Asıl maksat sert kuvvetler ayrılığını kutsallaşt­ırarak sistemi tıkayıcı bir model geliştirme­k değil tıkanıklık­ları giderici formüller geliştirme­ktir. Rasyonalit­e bunu gerektirir.

Türkiye’de Anayasa değişikliğ­i ile getirilmek istenen Cumhurbaşk­anlığı modeli kapsamında benimsenen denge-fren mekanizmal­arı vasıtasıyl­a, ülkemizdek­i mevcut parlamente­r sisteme kıyasla kuvvetler ayrılığı ilkesinin oldukça baskın olduğu bir düzen kurulmakta­dır. Bu da tek adam rejimi değil demokratik sistem içinde işlerliği olan bir sistem olacaktır.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye