AHLAKSIZ KÜLTÜR YOZLAŞTIRIR
TV’nin, internetin, özellikle de sosyal medyanın kültürümüzü adeta yiyip bitirmesine göz yumamayız. Tam tersine bu imkanları kültürümüzü yeni kuşaklara aktarmak için kullanma yolunu aramalıyız.
Diriliş Ertuğrul dizisine 6-7 yaşındaki torunum, 12-13 yaşındaki torunum tekrarını bile izlemek suretiyle buna aşina kesbediyorsa demek ki bunu kazanmışız. Öyleyse yatırımlarımızda bunlara çok daha yer vermek durumundayız.
Bir dönem bilinçli bir şekilde yürütülen, aşağılama kampanyalarının amacı kültürümüzü tarihe gömmekti. Üzerine çamur sıçratıldı diye mücevherin değeri düşmez. Teslimiyeti değil, tahkimiyeti esas alan bir yaklaşımla, milli kültürümüzü yaşatma ve geliştirme yolunda üzerimize düşenleri hep birlikte yapmalıyız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen 3. Milli Kültür Şûrası’nın açılışına katıldı. Erdoğan’ın şûranın 28 yıl sonra yeniden toplanmasını sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’yı tebrik ederek başladığı konuşmasında özetle şunları söyledi:
İrfandan yoksun bir kültür, açık konuşayım, hamallıktan başka bir şey değildir. Aynı şekilde ahlaktan yoksun bir kültür anlayışı bizi ancak yozlaşmaya götürür. Oysa sanat ve kültürün amacı, insanı akli ve ahlaki kemale ulaştırmaktır.
İstanbul’a Fatih’in gözüyle bakmazsanız sadece taş ve beton yığınlarıyla denizin karışımından ibaret bir şehir görürsünüz. Bursa’yı Orhangazi’nin gözünden, Edirne’yi Sultan Murat’ın zaviyesinden temaşa etmezseniz, bu şiirlerin ve temsil ettikleri medeniyetin sırlarına vakıf olamazsınız. Bir defa göklerde dalgalanan bayrağımıza şehitlerimizin, gazilerimizin nazarıyla bakmazsanız; o renk de o ay da o yıldız da size birer grafik unsuru olmanın ötesinde söz söyleyemez. Halbuki merhum Arif Nihat Asya ne diyor ‘Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü/Işık ışık, dalga dalga bayrağım/Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım’ Bayrağımızı işte bu şekilde görmek için milli kültür şuuruna ihtiyacımız bulunuyor.
Unutmayınız siyasi iktidar seçimle, oyla, sandıkla olunabilir ama kültür iktidarı için çok daha farklı bir birikime, emeğe, çalışmaya, dirsek çürütmeye, alın teri dökmeye ihtiyacımız var. Kültürel yabancılaşmaya ve kültür emperyalizmine karşı yerli ve milli olan kültür değerlerimizi evrensel dille yeniden keşfetmeli, yeniden inşa etmeliyiz. Bir kültür ürününün formunun yerli ve milli olması, onun manasının ve mesajının evrensel olmasına asla engel değildir.
Kültür faaliyetleri adı altında niteliksiz, milli kültürümüze uymayan, kültür hayatımıza katkı sağlamayan etkinlikler konusunda dikkatli olmalıyız. Çağımızın en büyük sorunlarından biri kültürel sığlaşmadır. Hiçbir derinliği ve kalıcılığı olmayan, günlük üretilip, günlük tüketilen işlerle bir kültür ve medeniyet inşa edilemez. Kalıcı ve uzun vadeli işlere yoğunlaşmak zorundayız. Özellikle gençlerimizi, bir ustanın, bir üstadın dizinin dibinde oturtarak gerçek sanat ve kültürü öğrenmeye teşvik etmeliyiz. Benim siyasetteki tecrübem bunu gösteriyor.
Kültürümüz üzerinde kafa yorarken, medeniyetimizin inşası ve ihyası için de çaba sarf etmek zorunda olduğumuzu akılda tutmalıyız. Bu büyük mirasa hakkıyla sahip çıkabilmek için daha fazla çalışmak zorundayız. Burada sorumluluk sadece devlette değildir. Toplum olarak, iş dünyası, STK’lar, üniversiteler, sanat ve kültür insanları olarak el ele vermeli.