Demokrasinin “karargâh”ı neresidir?
Geçen hafta en çok tartıştığımız konuların başında geldi “karargâhın rahatsızlığı.” Doğrusu en iyimser yaklaşımla “algı yönetimi”ne girişen Genelkurmay İletişim Dairesi’nin bir “algı operasyonu”na konu olması şeklinde anlaşılabilecek bu meselenin kökleri derin olduğundan tepkisi de sert oldu. Medyacılar algı yönetimini “kendini doğru ifade etmek” olarak anlarlar. Belli ki bazı konularda Genelkurmay da kendini doğru ifade etmeye ihtiyaç duymuş. Ama medya yoluyla algı yönetimini başarabilmek iletişim, teşvik ve zorun karışımı bir dozda mümkündür. Genelkurmay bu anlamda kendini doğru ifade etmeyi başaramamıştır. Bu nedenle de algı yönetimi algı operasyonuna dönüşmüştür.
Öncelikle iletişim konusunda beceriksizlik sergilenmiştir. Fakat bu konunun görünmeyen hayırlı tarafı gazetecilerin Genelkurmay’ın itibar teşvikleri ve zor potansiyelini diğer devlet daireleri kadar önemsemesi olmuştur. Zira gazete spor sayfalarına özgü çocukça ironi ile Genelkurmay’ın bazı meselelerdeki tavrını ortaya koymasını “rahatsızlık” başlığı ile aktarabilmiştir. Bu başlığı atanlar başlıktan sonra içeriğin okunmayacağını bilecek kadar tecrübeli algı operasyoncularıdır. olarak tescil etmişlerdir. Aslında 1982’de yenisi yapılmış olmasına rağmen halen 1960 askeri darbesinin kurduğu politik sistem çerçevesinde karar mekanizmalarını işletiyoruz. Yani bugün söz konusu olan “karargâh” o zamanlar kuruldu. Siyasi kararın oluşum süzgeçleri o zaman monte edildi. Siyasilere güvenmeyen bürokratik vesayet, ola ki yanlış olduğunu düşündüğü bir siyasi kararı düzeltme mekanizmalarını sisteme monte etmiştir. Meclis’in içinde Senato’nun oluşturulması, Anayasa Mahkemesi’nin kurulması ya da hâkim ve savcıları atayan kurumların ve üniversitelerin özerkleşerek siyasal kontrol mekanizmalarından kurtarılmasının amacı “siyasi karargâh”ın güçsüzleşmesine dönük hamlelerdir.
Ekonomik rantın dağıtımıyla çerçevelenen siyasi karargâh alanı 1960-1980 arasında ancak “baba” figürü çerçevesinde bir patrimonyal yönetim yapısı oluşturabilmiştir. Özal ile yeniden güçlenen siyasi karargâh, devleti yüklerinden kurtararak güçlendirmeye çalışmıştır. Oysa yük olarak görülen KİT’ler siyasilere bırakılan ekonomik rantın dağıtım mekanizmasıydı. Bu anlamda Özal siyasi karargâhı güçlendirmeden bindiği dalı kesmiştir. Fakat bürokratik vesayete karşı açtığı yol üzerinden hem Anadolu Aslanları denilen KOBİ’ler hem de yeni kaynaklarla beslenen yerel siyasi figürler güçlenmiştir. Bir nevi taşra ve varoşların siyasi karargâha dahil olma yolunun taşlarını Özal döşemiştir.